Yakýn coðrafyamýzda baþlayýp gün gün bize yaklaþan o kadar hýzlý bir alt üst oluþ var ki yetiþmek imkânsýz.
Pazartesi günü FETÖ'nün baþ haini öldü ama ardýndan herkesin lanet okuduðu ölümü hakkýyla konuþamadan, leþ yiyicilerin örgüt içi mücadelesine odaklanamadan Salý günü MHP lideri Devlet Bahçeli'nin þok edici açýklamasý geldi.
Daha bu açýklamanýn gereðini, olasýlýklarýný etraflýca analiz edemeden bu defa da savunma sanayimizin yüz aký TUSAÞ tesislerine yönelen terör saldýrýsýyla sarsýldýk.
Ama þaþýrmadýk.
Birbirinden ayrý hadiseler olmadýðýný ve burada durmayacaðýný biliyoruz.
Türkiye içinde ve yakýn coðrafyamýzda hazýrlanan emperyalist Siyonist düzenekte on yýllardýr gerilen zemberek boþalýyor þu an. Þükür ki gelmekte olaný gören, tedbirini alan ve hesap bozup oyun kuran bir devletimiz ve liderimiz var.
YÜZYIL SONRA YENÝDEN: SYKES PÝCOT
Filmi biraz geri alalým.
Yüzyýl önce kendi aralarýnda –gizlice- imzaladýklarý Sykes Picot anlaþmasýyla Osmanlý'nýn Ortadoðu ve Anadolu topraklarýný paylaþýp tank tüfek ve ajanlarýyla iþgale gelen "tek diþi kalmýþ" Batý, yüzyýldýr elini hiç çekmedi bölgeden.
Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn ifadesiyle þu an 2. Sykes Picot için buradalar.
Önce tarlayý sürdüler. Milli iradenin tecellisini engelleyen müdahaleler, vatandaþ ve halk arasýnda kurulan hiyerarþi, oluþturulan ve ara ara kaþýnan fay hatlarý, milletle devlet arasýndaki ünsiyeti yok etme amaçlý uygulamalar, milli savunma sanayinin önünün kesilmesi bu minvalde iþler. 1970'lerin ortasýndan itibaren eþ zamanlý olarak PKK ve FETÖ'nün icat edildiðini, iki terör örgütünün de bilhassa 1980 ve 28 Þubat darbeleriyle semirtildiðini analým.
Yakýn coðrafyamýzda yakýn tarihlere de bakmak lazým. Ýran-Irak savaþý, ABD'nin bir milyon insaný öldürdüðü Irak iþgali, Arap Baharý sonrasý Suriye ve Irak'ýn fiilen üçe bölünmesi, DEAÞ ve PKK'ya alan açýlmasý, bölgenin Ýran etkisine açýlmasý, etnik ve mezhebi olarak parçalanmasý...
TAKTÝK ORTAK STRATEJÝK ORTAÐA DÖNERKEN
Buna ek olarak son on yýlda PKK'ya verilen yeni bir vazife var. Suriye iç savaþý sonrasý PKK-YPG'ye hibe edilen ABD silahlarýyla donatýlmasýný, eðitilmesini, ekonomik ve idari açýdan devlet taklidi yapabilsin diye meþrulaþtýrýlmasýný, teröristlerin batý kamuoyunda þirinleþtirilmesini açýk ve net gördük.
Türkiye'nin itirazlarýna, uyarýlarýna, terörü süpürüp paçavraya çeviren müdahalelerine raðmen ABD tutumundan vazgeçmedi.
Önce "DAEÞ'e karþý taktik ortaðýmýz" diyordu ABD PKK için. Böyle savunuyordu.
DEAÞ'le nasýl mücadele edileceðini -15 Temmuz sonrasý- sýnýr ötesi harekâtlarla tüm dünyaya gösterince Türkiye, bu boþ ezberi yüksek sesle tekrar edemez oldular.
Çapulcu sürüsünü vekil olarak kullansa da NATO'dan müttefiki Türkiye'ye karþý PKK'yý stratejik ortak seçtiði açýk ABD'nin...
KUDUZ KÖPEK SALYASI: ÝSRAÝL YAYILMACILIÐI
Buradan Ýsrail'in 7 Ekim sonrasý saldýrganlýðýna gelelim.
Siyonistlerin Gazze'de neler yaptýðý, uluslararasý sistemin aciz kaldýðý, ABD'nin Ýsrail'e koþulsuz desteðinin sürdürdüðü ortada.
Ayný "kuduz köpek" Gazze'den sonra Lübnan'da ilerliyor. (Bu arada kuduz köpek ifadesi teorisi Ýsrail eski savunma bakanlarýndan Moþe Dayan'a aittir: "Ýsrail kuduz köpek gibi saldýrgan olmalý ki durdurmak için kimse cesaret edemesin".)
Son bir yýl içinde onlarca defa Suriye'ye de füze attý Ýsrail. Defalarca vurdu Þam'ý. Esed yönetiminin pek oralý olmamasý, bir yandan da Türkiye'nin uzattýðý eli ýsrarla tutmamasý ve Ukrayna'da yorulup meþgul olan Rusya'nýn bir de Suriye'de Batý ile savaþmak istememesi bize bir þey söylüyor.
Türkiye'nin Irak ve IKYB yönetimi ile geliþtirdiði iþbirliði PKK ile mücadeleyi de kapsýyor ve bu yeni dönem için önemli bir dayanak. Ama Suriye için diyemiyoruz bunu.
Þam'ýn siyasi ve askeri olarak boþalttýðý alan ABD güdümündeki PKK-YPG ile dolduruluyor malum. Esed yönetiminin –bölgede zemberek boþalýrken- varlýðýný sürdürme karþýlýðýnda Ýsrail ve ABD ile anlaþmasý ihtimali kuduz köpeðin sýnýrýmýza baðlanan diðer köpekle buluþmasý, savaþýn kapýmýza gelmesi demek.
FIRTINA YAKLAÞIYOR: DEVLETÝN SERT GÜCÜ YAKINDIR
"Cumhur" baþkaný Erdoðan'ýn 1 Ekim günü TBMM'de "millet" vekillerine yaptýðý çaðrýda "Ýsrail yönetiminin dini bir fanatizmle Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceði yer bizim vatan topraklarýmýz olacaktýr... 85 milyon bir olalým, iç cepheyi güçlü tutalým" sözü bu gidiþat üzerine söylendi.
Bahçeli bu sözün üzerine DEM partiye elini uzattý.
15 Ekim'de de Erdoðan ve Bahçeli arasýnda senkronizasyon vardý. Cumhurbaþkaný, Filistin'in Geleceði Konferansýnda "Ýsrail tehlikesi ülkemize yaklaþýyor. Biz riski görüyor ve her tür tedbiri alýyoruz" dedi. Bahçeli de ayný gün grup toplantýsýnda Öcalan'ýn Türkiye'ye getirildiði sýrada "Türkiye'ye dönünce hizmet edeceðim" sözlerini hatýrlatarak PKK liderinden örgüt militanlarýna silah býrakýp, teslim olmasý yönünde talimat vermesini istedi.
Ve önceki gün... Herkesçe malum. Bahçeli de Erdoðan da "terörsüz Türkiye" için hem tedbir hem vizyon içeren, birbirini bütünleyen açýklamalar yaptýlar.
Dün TUSAÞ'a yönelen adrese teslim terör saldýrýsý sürecin doðru okunduðunu gösteriyor aslýnda. Cumhurbaþkanýndan baþlayarak yapýlan tüm açýklamalar gelmekte olana dair ipuçlarý içeriyordu.
Devletin oyun bozduðunu, yakýnda terörün kaynaðýna yakýcý ve yok edici bir cevap vereceðini bekleyebiliriz.