Þu sýra ABD’de heyecanlý bir bekleyiþ var; kâðýt üzerinde herkesin milli gelirden aldýðý pay yaklaþýk 1.800 dolar artacak... Bu artýþ dünyanýn ABD öncülüðünde yeni bir Gayri Safý Yurtiçi Hâsýla (GSYÝH) hesaplama yöntemine geçmesi sayesinde oluyor. Böylece ABD ekonomisi temmuz ayýndan itibaren, yeni yöntemle, yüzde 3’lük bir büyüme hýzýna eriþecek. Bu deðiþiklik basit bir muhasebe ve hesap kaydýrmasý ile saðlanmýyor. Yani kâðýt üzerinde, verili niceliklerle oynanarak saðlanmýyor. Tam aksine, devrim niteliðinde bir yeni yöntem devreye giriyor.
Her þey sil baþtan...
Þöyle; bilindiði gibi GSYÝH, bir ülkede çalýþanlarýn -ülke sýnýrlarý içinde- elde ettikleri ‘faktör’ gelirlerinin, bir yýl içindeki parasal -piyasa fiyatlarý ile- deðeridir. Burada iki önemli nokta var; birincisi faktör gelirleri, ikincisi ise ülke sýnýrlarý. GSYÝH’ya ülke vatandaþlarýnýn yurt dýþýnda elde ettikleri gelirleri faktör gelirlerini ekleyip, baþka ülke vatandaþlarýnýn yurt içinde elde ettikleri faktör gelirlerini çýkarýrsak, bu halde GSMH elde ederiz. Burada önemli olan faktör gelirleridir. Bunlar þimdiye deðin; emek, toprak, sermaye ve giriþimci olarak sýnýflandý ve anlatýldý. Topraðýn rantý, emeðin ücreti, sermayenin faiz geliri ve giriþimcinin kârý Milli Gelir tanýmlarýnda ve hesaplarýnda kullanýldý. Bu hesaplamalarda harcama, gelir ve üretim yöntemleri kullanýlýr.
Kim ne alýyor: Ücret, faiz-rant ve kâr
Bu üç yöntemde de elde edilen faktör deðerleri, gelirleri baz alýnýr. Ancak her üç yöntemin de ciddi açýklarý ve sakýncýlarý vardýr. Örneðin üretim yönteminde -katma deðer yöntemi geçerliyse- katma deðerin içindeki faktör gelirleri (ücret, rant, faiz ve kâr) ancak üretilen mal ve hizmetler formel -yasal- piyasada fiyatlanýrsa hesaplara girer. Evde olduðunuz týraþýn deðeri yoktur ama bu berberde deðerdir. Yine ev iþleri böyledir. Tabii ki kayýt dýþý ekonomi bunun dýþýndadýr ve bu oldukça önemli bir oran tutmaktadýr. Ülkeler milli geliri, basit muhasebe oyunlarý-hileleri ile yükseltebilirler. Ancak þimdi yapýlan bir muhasebe oyunu deðil. Burada temel dört üretim faktörüne bilgi ve teknoloji de üretim faktörü olarak giriyor. Bu, hem çok önemli siyasi ve ekonomik sonuçlar doðuracak bir deðiþimdir hem de ekonomi biliminin yeniden yazýlmasý demektir.
Bilginin bu þekilde deðerlenmesi, bilgiyi elinde bulunduranlarýn, ona sahip bireylerin süreç içinde, ekonomide elde ettiklerini siyasete taþýma isteðini ve iradesini öne çýkaracaktýr. Ýþte bu, eski olan herþeyin yýkýlmasý, yer deðiþtirmesi ve kusursuz bir fýrtýna demektir. Mesela artýk Arap Baharý durmayacak, darbeleri eskisi gibi dayatamacaklar... Çünkü bilgi artýk resmen üretim faktörü ve herkesin elinde... Böyle olunca ‘demokrasi yalnýz Batý’da olur’ masalý, ‘bilgi yalnýz Batý’da olur’ tekerlemesi ile eþ cümle olmuþ oluyor...
Emeðin, dünya GSMH’sýna yaptýðý katký, sermayeye göre çok daha fazla olmasýna raðmen, ranta-faize dayalý bir temelden sistemin hareket etmesi sonucu, çalýþanlarýn aldýðý pay çok düþüktür... Çünkü sistem, bu dört üretim faktöründen ikisinin (toprak, sermaye) siyasi ve hukuki hâkimiyeti üzerine kurulmuþtur. Buradaki giriþimci faktörü ise, bilgi hiçbir zaman ekonomik faktör sayýlmadýðý için, gerçek anlamda var olmamýþtýr. Patent mülkiyetlerine ve daðýlýmýna baktýðýmýzda bunun sermaye faktörünün denetiminde olduðu, küçük giriþimcilerin elinden bunlarýn yok pahasýna alýndýðýný görürüz. Yani ‘giriþimci’ bildiðiniz kapitalist deðildir. Ya da kapitalist giriþimci deðildir. Artýk gerçek giriþimciler ortaya çýkacak ve teknoloji rantý tekeller yerine bu gerçek giriþimciler arasýnda daðýlacak.
Þimdi bilgi, bir üretim faktörü olarak devreye girince ve milli gelir hesaplarýnda sanatsal, fikri, bilimsel, akademik tüm faaliyetler, kýsaca inovatif olan her þey deðerlendirildikçe, süreç içinde bilginin ekonomik sistemden aldýðý pay artacak. Amerikan Ýstatistik Kurumu, sanat eseri ve diðer akademik, teknolojik çalýþmalarýnýn kaça satýldýðýna bakmayýp bunlarý maddi olmayan mal varlýðý kabul edeceðini beyan etti. Bunlarýn üretim aþamasýna gelene deðin yapýlan tüm çabalar milli geliri artýrýcý faaliyet sayýlacak. New York Üniversitesi Ýktisat Fakültesi Öðretim Üyesi Kim Schoenholtz, þunu anlatýyor: “Araþtýrma ve geliþtirme þimdiye kadar ‘ara mal’ sayýlmaktaydý. Bir iþletme, üretim yapmak için enerji satýn aldýðýnda, enerji artý nihai ürün yerine sadece nihai ürün hesaplanýrdý. Aksi takdirde enerji iki kez hesaplanmýþ olurdu. Ancak araþtýrma ve geliþtirmeyi ‘ara ürün’ saymak, bilgi ve teknolojinin sermaye olduðunu unutmak anlamýna gelirdi.’ Çok güzel deðil mi; bilgi ve teknoloji bildiðiniz o yakýp yýkan sermayenin yerine geçiyor.
Türkiye ne yapacak?
O zaman þunu sorabilirsiniz; 19. yüzyýl ve 20. yüzyýlýn büyük bölümünde de emek faktörü öne çýkmýþtý ama yaratýlan deðerden hakkýný alamadý, gelir uçurumu büyüdü. Doðru ama þimdi bilginin öne çýkmasý emeðin öne çýkmasý gibi olmayacak. Emek yaptýðý mücadeleye raðmen, denetlendi, baskýlandý. Bilgi öyle deðil, denetlenemiyor ve sýnýr tanýmýyor. Onu eline geçiren sonunda istediðini alýyor.
Dün Þeref Oðuz þunu sordu; ‘Yeni ölçek, bilgi beceri, fikri mülkiyet, araþtýrma, geliþtirme üzerinden oluþan yeni eko-sistemleri de milli gelir hesabýna koyacak. Türkiye dâhil her ülke, dünya liginde yeniden tanýmlanacak. Mevcut yöntemde 16. sýrada olan Türkiye’nin yeri yeni ölçekte nerede olur? Türkiye’de özellikle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlýðý’nýn hatýrý sayýlýr çabalarý var. Ancak bu, þu andaki eðitim sistemiyle, yeterli olur mu? Sanýyorum bu soru önemli...