Geçtiðimiz Rusya maçýnýn aksine, oyuna hýzlý/hýrslý/hakim baþladýk. Evet, baskýmýz vardý... Evet, topa daha fazla sahiptik... Evet, tempomuz da hýzlýydý ama; ne yazýk ki, bütün bunlarý üretime dönüþtüremiyorduk.
Geriye düþene kadar hep rakip sahada oynadýk, ancak pozisyonumuz yoktu. Oysa Ýsveç, üzerimize sadece üç kere geldi, fakat çok tehlikeli geldi. Sonuncusunda golü buldu.
Güzel futbol, etkin ve sonuç alýcý olandýr. Havanda su dövüyorsan, buna gereksiz enerji kaybetmek denir.
***
Biz rakip alandayken; kendi aramýzda pas yapa yapa, taa kendi kalemizin dibine kadar gerilediðimiz anlar oldu. Oysa onlar üç topla ceza sahamýz içindeydi. Hangisi doðru?
Gözünü budaktan sakýnmadan adamlarýn üstüne gidip, onlara hiç vuramadan aldýðýn ilk yumrukla yere seriliyorsan; yaptýðýna cesaret denmez. Acemi çaylak yýkýlýþý denir.
Rusya maçýnýn son anlarýnda da, böyle efelendiðimiz anlar oldu ama; 11 kiþi olup takým olamamýþlarýn akibetinden, o zaman da kurtulamadýk.
***
Cenk Tosun sürekli olarak top ve pozisyon ezdi. Cengiz Ünder gözüne band baðlanmýþ gibi, gözü kapalý ezbere sokuluþlar yaptý. Kendisinin nerde olduðunu bilmiyordu ki, arkadaþlarýnýn nerede olduðunu anlasýn. Kafasýna göre oynadý. Zeki ise adam kaçýrdý, ikinci golü yedik.
Hakan Çalhanoðlu ile çabuk cevap verdik. Baþlardaki gibi tempolu, baskýlý ve hakim durumda olamasak da, sonucu kabul etmeyen bir inadýmýz vardý. Emre Akbaba girdi, bu inadý zafere dönüþtürdü. Gene zik-zaklý galibiyet. Sorunlu!