Zindanlara müjde ne zaman?

Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte “müjde” başlıklı haberler çoğaldı: “Emekliye müjde”, “Öğretmen adaylarına müjde”, “Memura müjde”... Tabiî ki güzel haberler. Halkımızın insanca yaşama şartlarının düzeltilmesi hükümetlerin birinci vazifesi. Nihayetinde halktan toplanan paralar yine halka dağıtılıyor. Ak Parti başarıyla bu vazifeyi yerine getiriyor. Halkın partiye olan teveccühü de bunun göstergesi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “müjdeli” haberlerin kaynağı olan yeni reform paketini iki gün önce açıkladı. İnşaallah herkes kendi zaviyesinden beklediği müjdeyi almıştır. Benim gibi 28 Şubat darbesinin yargı kararlarıyla alâkalı düzenleme bekleyenlere ise yine yutkunmak düştü. Pakette, 28 Şubat yargı kararlarının sebep olduğu mağduriyetlerin giderilmesi yönünde niyet olduğuna dair bir emare göremedim. 20 yılı bulan mağduriyetlerin giderilmemesi bizlerin ayıbıdır. Bunu sadece Ak Parti hükümeti için yazmıyorum. Kamuoyu oluşturmada öncü rolü olan gazeteciler, köşe yazarları ve televizyon yorumcuları başta olmak üzere halk olarak bu ayıbın müsebbibiyiz.

Zindanlarda; Kur’an öğretmeyi, bir dergiye abone olmayı, bir gösteriye katılmayı, bir vaaza gitmeyi örgütsel faaliyet sayan darbeci zihniyetin mahkûm ettiği insanlar var. Bu insanların çoğu 20 yıldır cezaevinde. Eğer adalet yerini bulmaz ise çoğunluğu ölene kadar hücrelerde kalacak. Bu mevzuya acilen el atılmalı. Nasıl ki halktan toplanan para tekrar halka adilce dağıtılmaya çalışılıyorsa, adalet de adilce dağıtılmalı.

Ergenekon ve Balyoz darbe davalarından ceza alanların hepsi serbest bırakıldı. Üstelik devlet tarafından yüksek miktarda tazminat da ödenmeye başlandı. Fethullahçı Terör Örgütü’nün kurban ettiği birkaç masum ismi saymazsak, darbe yapacakları aşikâr olan Ergenekon ve Balyoz davası sanıklarına uğrayan adalet niye 28 Şubat mağdurlarına uğramaz?

“Ergenekon ve Balyoz davasında FETÖ mensubu hâkim, savcı ve polisin kumpası var” denilip sanıklar serbest bırakıldı. Peki 28 Şubat darbesinde kimlerin kumpası vardı? Ben yazayım: FETÖ ile Kemalistler işbirliği içerisinde kumpaslar kurup Müslümanları zindanlara attılar!.. Mağduriyetler giderilecekse ilk önce nereden başlanması gerektiği sanırım anlaşılmıştır. 20 yıldan bahsediyorum. Bir ömür. Bu giden ömürlere devlet nasıl helalleşecek? Hadi devleti bir yana koyalım, Müslüman camia olarak zindanda unuttuğumuz Müslümanlarla nasıl helalleşeceğiz, parlak bir fikri olan var mı!..

Hâlâ 28 Şubat döneminden kalan davalar sürüyor ve zindana yeni kardeşlerimizi gönderiyoruz. Üç gün önce Salih Sevim kardeşimiz tutuklandı. Kendisi, Almanya’ya gitmeden Almanya’da örgütsel faaliyet gösterdiği (!) gerekçesiyle 3 yıl hapis cezası almıştı. 15 yıla varan yargılama nihayete erdi ve Salih kardeşimiz tutuklanıp Metris Cezaevi’ne kondu. Düşünün, 15 yıl boyunca yargılanıyorsunuz ve hakkınızda bir karar çıkmıyor. Siz de bu süre zarfında, 15 yıl bir mahkemeyi bekleyecek haliniz yok ya, işinizi ve yuvanızı kuruyorsunuz. Ve bir gün polis tarafından kapınız çalınıyor... Tam burada “Adalet nerede?” diye soracağım ama bir anda vazgeçiyorum, neden acaba!..

Devlet, isim karışıklığı sebebiyle Almanya’da örgütsel faaliyet yaptığı suçlamasıyla ceza verdiği Salih Sevim’i zindana atmadan önce, adaletin tecellisini sağlanması babından bari bir Almanya’ya gönderseydi. Neyse artık iş Kuantum fizikçilerine düşüyor. Salih’le görüşüp Almanya gitmeden Almanya’da nasıl bulunduğunu ve bulunmakla kalmayıp örgütsel faaliyet gösterdiğini sorsunlar, araştırsınlar. Eminim Kuantum’da yeni bir sayfa açılacaktır.

“Zindandakilere müjde” haberi veremiyoruz bari Kuantumculara bir müjde verelim!..