"Yenikapý Ruhu” heyecan uyandýrmýþtý. Milli meseleler söz konusu olduðunda parti ayrýmý gözetilmeksizin el ele veriliyordu. Söz konusu olan vatansa gerisi teferruattý.
Sonra “Yenikapý ruhu”ndan kopuþlar üzerine karþýlýklý suçlama günleri geldi.
Aslýnda bu suçlamalar bile, en azýndan iletiþimin kopmasýndan dolayý toplumda oluþacak tedirginliðin yabana atýlmadýðý hissini verme ve vebali ötekine yükleme çabasýydý.
Bizim toplumumuzda parti farklarý kabul ediliyor ama bir yerde parti farklarýnýn aþýlmasý arzusu da devreye giriyor. Ortak acýlar, ortak davalar, milli meseleler, vatan savunmasý vs... Milli maçlarda kulüp renklerinin aþýlmasý da bununla ilgili, þehide hep birlikte gözyaþý dökmek de, þehit cenazesi arkasýnda yan yana saf tutmak da.
44 kiþinin hayatýný kaybettiði bir kundaklama... Toplumun her kesiminden can kayýplarý... Türkiye’yi vuran terör.
Böyle durumlarda iktidar iktidar olarak duramýyor, muhalefet muhalefet olarak... Siyasi her cümle, þehit kanlarýný ötelemek gibi anlaþýlýyor ve siyaset yapana siyasi vebal yükü yüklüyor.
Baþbakan Binali Yýldýrým’ýn, Beþiktaþ’taki vahþetin ardýndan ve her bir þehit hikayesi için gözyaþlarýnýn sel olduðu bir ortamda “Gelin Çankaya’da memleketi görüþelim” çaðrýsý, Ak Parti adýna bir siyasi manevra gibi deðil, bir devlet adamý adýna “iyi” bir tavýr olarak kayda geçiyor.
Toplum olarak bu tür buluþmalar yürekleri teskin ediyor. Toplum, bu buluþmalardaki iletiþim dilinin çabuk deðiþeceðini biliyor ama gene de, zaman zaman liderlerin yüz yüze bakabilmelerini, birbirini dinlemelerini, bir memleket meselesi üzerinde ayný masa etrafýnda fikir teatisi (alýþveriþi) yapabilmelerini seviyor. Bu buluþmalarda, Ak Parti - MHP buluþmasý normal karþýlanýrken, farklý kutuplardaki partilerin (mesela Ak Parti ve CHP) liderlerinin buluþmasý daha bir önem kazanýyor.
Ben, Baþkanlýk – Cumhurbaþkanlýk konusunu deðerlendirirken de bu konunun dikkate alýnmasýnýn önemli olduðu düþüncesindeyim.
Cumhurbaþkanlýðý bizde, farklý roller üstlenmiþtir. Bir dönem, millet iradesini, kim adýna hareket ettiði bilinmez bir þekilde “devlet adýna” dengeleme gibi bir rol içinde görüldüðü için, oraya, “devlet adýna” hareket edebileceði düþünülmeyen insanlarýn seçilmesi istenmemiþtir.
Ama o dönemde bile, Cumhurbaþkanlýðýnýn farklý görüþlerin te’lifi için bir itidal makamý olduðu kabul edilmiþtir. En azýndan millet nazarýnda bu kabul açýktýr.
Önümüzdeki dönem...
Sanýrým þu doðrudur: Cumhurbaþkanlýðý, hem yeni sisteme öncülük eden Ak Parti hem de o makamýn en net adayý olan Tayyip Bey tarafýndan, Baþbakanlýk’tan daha özel bir statü olarak görülmekte, daha özel muameleye sahip olmasý gerektiðine inanýlmaktadýr. Belki Baþbakan’dan daha saygýn, daha az dokunulan, daha az tartýþýlan, daha geniþ halk kitlelerinin kabulüne mazhar olan, devletin baþý, milletin birliðini temsil eden... Mesela Baþbakan için normal kabul edilen cedel ortamý Cumhurbaþkaný için öngörülmüyor.
Bu tanýma dünkü statüsünde, Sezer’de somutlaþtýðý gibi, aykýrý tavýrlar sergilendiðine tanýk olunmakla birlikte, “partiler üstü” tanýmlamasýnýn da ilave olduðunu biliyoruz.
Yeni statüde, üzerinde en çok tartýþýlan ya da Ak Parti’nin en çok hassasiyet gösterdiði baþlýðýn “Partililik” olduðu biliniyor.
Tayyip Bey’in Cumhurbaþkaný olduðundan beri Ana Muhalefet Partisinin tartýþmayý odaklaþtýrdýðý yerin de Cumhurbaþkaný’nýn partisi ile iliþkisi olduðu açýk. Hatta Kýlýçdaroðlu’nun hem Davutoðlu’nu, hem Yýldýrým’ý sakýnýr gözükmeyi bir politik dil olarak sürdürdüðü de açýk.
Belli ki CHP, yarýn “Partili Cumhurbaþkaný”ný da kýran kýrana cepheye çekmek isteyecek. O zaman liderler zirvesi olacak mý, o kýran kýrana süreç içinde diyalog molasý verilebilecek mi? Ve soru: Bu konu bir sorun olarak gündeme alýnmalý mý? Bence önemsenmeli.