Zor bir analiz

Merkez Bankasý geriliminde gerçekleþen buluþmadan sonra bizzat sayýn Cumhurbaþkaný tarafýndan iþin “tatlýya baðlandýðý” açýklanmýþ olsa da, ortada zor bir durum bulunduðu her adýmda ortaya çýkýyor.

Ýþte Hakan Fidan olayý, iþte çözüm sürecindeki tercihler meselesi.

Acaba Hükümet hangi boyuttaki icraatýný Cumhurbaþkanýna bildirmeli, hangi boyutta inisiyatif kullanmalý? Sorunun odaklaþtýðý nokta bu olmalý.

Bu da, þu anda “Halk oyu ile seçilmiþ Cumhurbaþkaný”nýn ne kadar icraatýn içinde olmasýyla, olabileceði ve Hükümetin buna ne kadar uyum gösterebileceði ile ilgili çok temel bir mesele.

Konu bir de, Ak Parti’nin liderinin “Halk oyu ile seçilmiþ cumhurbaþkaný olmasý” ve Hükümetin de Ak Parti hükümeti olmasý ile ilgili olunca, bu sýnýrlar daha bir önem kazanýyor. Çünkü hem bu dönemin fiili baþkanlýk-yarý baþkanlýk olmasý istikametinde bir ön zihni hazýrlýk var, hem de seçimlerin de bunu anayasal boyutta gerçekleþtirecek bir sonuç üretmesi beklentisi bulunuyor.

Bülent Arýnç’ýn “çýkýþ”ý, biraz “Hükümetin baðýmsýzlýðý” ve “sorumluluðu” üzerine odaklanmýþ gözüküyor. Sanýrým, Tayyip Erdoðan Baþbakanlýðýnda bir Hükümet olsaydý, Cumhurbaþkanlýðýnda da þu veya bu kiþi olsaydý, Erdoðan’ýn da benzeri bir “Baðýmsýzlýk” ve “Hükümet sorumluluðu” açýklamasýna imza atmasý beklenebilirdi. Bu açýdan Arýnç’ýn çýkýþý kategorik olarak anlaþýlabilir.

Ama Erdoðan’la þu andaki Ak Parti Hükümeti arasýndaki iliþki bu deðil. Arýnç, bunu görmezden geliyor ve sanýrým, Ak Parti bünyesinin önemli bir kesiminde de anlaþýlmaz bulunuyor. Ak Parti bünyesi, bana göre “Erdoðan karþýtý” gibi okunacak ve bazýlarýnýn “týrnak kaþýmasý”na tekabül edecek bir tavrý kaldýrmaz. (Melih Gökçek’in tavrý çok yakýþýksýz)

Erdoðan’la Ak Parti Hükümeti iliþkisi, herhangi bir Cumhurbaþkaný ile Hükümet iliþkisinden farklý, en azýndan Erdoðan’ýn ve Cumhurbaþkanlýðýna çýkmýþ olmasýna raðmen onun liderliðinin hala devam ettiðini düþünen Ak Parti tabanýnýn baktýðý noktadan farklý.

Ancak bu durum gene de, kimi zorluklarýn kolayca aþýlabileceði sonucuna vardýrmýyor.

Bu iliþki ne kadar organik nitelik taþýyor olursa olsun, þu yok:

- Cumhurbaþkaný her bakanlar kuruluna baþkanlýk ediyor, her bakan Cumhurbaþkanýna adým adým bilgi veriyor, görüþ soruyor, Baþbakan bile, bir Hükümeti yönetiyor konumundan çok, Cumhurbaþkaný ile Hükümet arasýnda iletiþimi saðlýyor vs.

Bu yok.

Ne de olsa bir Hükümet var. Baþbakan var, sistem itibariyle bakanlar ona baðlý gözüküyor. Parti var, fiilen partinin genel baþkaný var, seçimlere parti katýlýyor ve parti sonuç alýyor. Hangi oranda olursa olsun bütün bu alanlarda Cumhurbaþkaný ile bir mesafe söz konusu.

Ben, mesela, Hükümetin bilinçli olarak Cumhurbaþkaný’ndan “kaçýrarak” bir iþ yaptýðýný düþünmem. Davutoðlu’nun buna, yani Cumhurbaþkaný’nýn hukukuna azami itinayý göstereceðine inanýrým. Ama kimi zaman beklentiye cevap verememiþ olabilirsiniz. Yani Cumhurbaþkaný þu konuda da bilgi sahibi ve karara ortak olmak istemiþ olabilir de, siz ihmal etmiþ olabilirsiniz. Bu sistemik akýþ içinde bunlarýn olmasý son derece tabii.

Bu iletiþim sürecinde nerede nasýl bir kopma oluyor ki, iþ, medya önüne taþýnacak hale geliyor?

Ve bu medya önüne taþýnmanýn mesela sayýn Cumhurbaþkaný açýsýndan anlamý nedir? Sayýn Cumhurbaþkaný “farklarý medya önüne taþýyarak” nasýl bir sonuca ulaþmak istemektedir?

Þunu görüyorum: Cumhurbaþkaný’nýn medya önüne taþýdýðý itirazlar, Hükümet ile iliþki açýsýndan verdiði ihtilaf görüntüsü bir yana, haklýlýk ekseninde kamuoyunda bazen kabul görüyor, bazen onaylanmýyor. Bunun da hem bizzat sayýn Cumhurbaþkaný için hem de Hükümet için bir “maliyet” getirdiðini unutmamak gerekiyor.

Þunu söylemek isterim: Muhalefetin bu meselede “ihtilaf”a oynamasý ve bundan Ak Parti için seçim zaafý çýkarmaya çalýþmasý gayet tabiidir.

Dengeyi bulma baþarýsýný sayýn Cumhurbaþkaný ile Hükümet gösterecektir. Üstelik seçimlerden, anayasayý deðiþtirecek ve baþkanlýk sistemini yasal çerçeveye dönüþtürecek bir Meclis aritmetiði çýkarmak kolay olmayabilir. Keþke bugün o günlerin olumlu provasý olabilse...