Zor dostum, işimiz çok zor...

Bu ülkede Türk olmak gerçekten kolay değil, ama Kürt olmak ondan da zor... ‘Türk’ ve ‘Kürt’ kökenli olmadıklarını bilen Türkiye vatandaşlarının durumu onlardan da kötü... Özellikle de şu sıralarda...

Suret-i Hak’tan görünüp her türlü desiseyi, iğvayı, kafa karıştırmayı yapanlar fink atıyor çünkü... Eğer şerbetli değiller, her kulaklarına üfleneni sorgusuz sualsiz doğru kabul eden tiplerdense, Türk’ü de, Kürt’ü de, başka etnik kökenlerden olanları da, üstesinden kolay gelinemeyecek bir nefs sınavına tâbi tutuluyorlar...

Türk’e “Sizin hassasiyetinizi gözeten yok” sözleriyle yanaşan da, Kürt’e, “Takıldınız Ak Parti’nin peşine” diyen de, ötekilere dönüp “Peki ya sizin haklarınız ne olacak?” sorusunu yönelten de aynı tipler... Şeytan’a külâhını ters giydirir bunlar...

Hepsi de sorunun çözümünden yana olduğunu söyleyerek lâfa başlıyorlar. “Terör bitsin, Kürt sorunu çözülsün” demeyi ihmal etmeden... Bu girizgâhtan sonra başlıyor tezvirat...

Daha çok BDP çevresi üzerinde çalışıyorlar şu günlerde...

İmralı’ya üç BDP’li gidiyor; siz bu satırları okuduğunuzda heyet adaya varmış olacak... Daha BDP’liler ağızlarını açmadan “Eş-başkanlar gitmeli” diye tutturanlar bu tiplerdi; şimdi farklı üç isim yolcu ya, “BDP’lilerin dediği olmadı” diye gürültü çıkartan yine onlar...

İddiaları, heyete kimlerin dahil edileceğine kararı bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın verdiği... BDP eş-başkanı Selahattin Demirtaş’ın “İsimleri biz belirledik” demesine aldırmadan BDP çevresini tahrikle meşguller.... “İktidar partisi BDP’yi istiskal ediyormuş...” BDP’lilere dedikleri bu...

Aynı tiplerin uzantıları, sonra Türklere dönüp, “Gördünüz mü, bak, adaya gidecek isimleri Abdullah Öcalan belirledi” diyorlar... Nereden çıkarıyorlar bunu, belli değil. İki gün önce adadan dönen Mehmet Öcalan, “Abim, ‘eş-başkanlar gelsin, heyetin gelişi gecikmesin’ mesajı verdi” dedi; fakat, onlar ısrarla, “Heyeti Başbakan belirledi” türküsü söylemekteler...

Yazıya oturmadan önce göz attığım bir gazetenin internet sitesinde türkünün farklı bir biçiminin tekrarlandığını gördüm.

Tayyip Erdoğan kurmaylarıyla İmralı sürecini değerlendirdiği bir toplantı yapmış... Önce bir anketin sonuçlarını aktarmış Başbakan... Daha önce de konuyla ilgili bir anket yapılmış yapılmasına, ama denek sayısını az bulmuş; bu defa 26 ilde 5500 kişiye yöneltilmiş sorular...

Uyarayım: Bu kadar ayrıntı, aktarılan bilginin doğru olduğuna inandırmak için verilir...

Habere göre, ‘bölge halkı’nın yalnızca yüzde 6’sı yaşanan sorunun ‘Kürt sorunu’ olduğunu, yüzde 39’u ise ‘terör sorunu’ olduğunu söylemiş... Bu oranlar önceki anketlerde tam tersiymiş...

Nasıl, size inandırıcı geliyor mu? Gelmeyebilir diye, anketle ilgili rakamlar haberin girişinde verilmişti...

Esas bomba ise haberin sonuna saklanmış. Okuyalım: “İmralı’ya gidecek isimlerin belirlenmesinde hükümetin karar verici olduğu, ortaya çıkan isimlerde ise son sözü devletin söylediği ifade edildi. Toplantılara katılan bir AK Parti yöneticisi şunları söyledi: İktidar partisi olarak bütün enstrümanları kullanarak süreci yönetiyoruz. İmralı, çözüm sürecinin merkezi değil, enstrümanlardan biridir. BDP’yi disipline etme süreci yaşadık. BDP’liler bugün daha planlı ve programlı hareket ediyorlar. Kullandıkları dil bile 3 ay öncesinden farklı. Başbakan’ın bu işin çözülebileceğine olan inancı da daha öncekinden fazla.”

“Kimmiş bu Ak Parti yöneticisi?” diye sormayın, haberi kaleme alan veya onun gönderdiği habere bu son paragrafı ekleyen “Kaynağımı açıklayamam” cevabını verecektir çünkü...

Ne diyebilirim, “Allah şu sıralarda Türk’e de, Kürt’e de, Türk ve Kürt olmayan vatandaşlarımıza da iz’an versin” demekten başka? Çok taraflı bir kafa karıştırma operasyonuna muhataplar çünkü...

“Peki ne istiyorlar arkadaş?” sorusunun tek bir cevabı var: Rahat ve huzur istemiyorlar, özellikle de rahat ve huzur bugünkü iktidar eliyle gelecekse...