Belki birçoklarý için þaþýrtýcý gelecek ama Ak Parti’nin kuruluþundan bu yana en zor sýnavlardan birisini yaþadýðýný söylemek mümkün.
Erbakan Hoca ile farklýlaþma, yola çýkýþ, iç-dýþ meþruiyyet engellerini aþma, e-muhtýra, kapatýlma davasý vs. Bana göre hepsinden, hepsinden daha zorlu bir imtihan ile karþý karþýya Ak Parti.
Diðer engeller önemsiz miydi, tabii ki hayýr. Ama oralarda içerde kaya gibi duran bir irade yoðunlaþmasý söz konusu idi. Bir tür zorluklarý göðüsleme duruþu. Hatta o sýnamalar, Ak Parti’nin baþarýlarýnýn motoru olmuþtur, demek bile mümkün.
Þimdi...
Liderini Cumhurbaþkanlýðýna çýkarmýþ ama sistemi buna adapte edememiþ, dolayýsýyla doðmasý muhtemel bir çift baþlýlýk problemini aþmaya çalýþan iktidar partisi olgusu ile karþý karþýyayýz.
Bu sürecin ne kadar zorlu olduðunu görmek için, daha ilk kademede bir Baþbakan’ýn “refik”lerine yönelik sitemle kenara çekilmesi yeter. Davutoðlu’nun çekilme ve kongre kararýný açýklarken kendi kendine sorduðu þu soru yaþanan garipliði bütün boyutlarýyla açýklýyor:
“...Seçimleri 1 Kasým’da kaybeden muhalefet liderleri genel baþkanlýk koltuðunu muhafaza ederken neden siz 24 milyonun desteðini almýþken kongrede aday olmamayý düþünüyorsunuz?’ Haklý bir sorudur.”
Bu “haklý soru” Ak Parti’nin ne denli zor bir sýnavdan geçtiðinin de göstergesidir. Bereket Davutoðlu, danýþman, büyükelçi, dýþiþleri bakaný ve baþbakan olarak geçirdiði 12 yýllýk süredeki uyumu yüreðine gömerek ne parti içinde ne de Cumhurbaþkaný ile münasebetlerinde derin yara açmadan kenara çekilmeyi tercih etmiþtir.
Ancak Ak Parti’nin sýnavý sona ermiþ deðildir. Sistem deðiþmemiþtir. Yeni Baþbakan belirlenecektir ve “Baþbakan’ýn kim olacaðý?” sorusu da yine Ak Parti ile ilgili imajý ciddi biçimde etkileyecek alanla ilgilidir.
Sonrasý hakeza... Cumhurbaþkaný’na çok baðlý, bir dediðini iki etmeyecek bir kiþi seçilse bile o aradaki iliþkilerin dozu hep özel anlamlar içinde kamuoyunda karþýlýk bulacaktýr.
Sistemin nasýl deðiþtirileceði, bu arada Meclis’te sayý sorununun nasýl aþýlacaðý, partilerle, özellikle sayý açýðýný kapatmasý beklenen MHP ile iliþkiler, MHP’nin içinde yaþayan sancýnýn bu alana yansýmasý, bu arada yargýnýn alacaðý tavýrlar... hepsi, bir yönüyle yeni sistem arayýþý ile baðlantýlanacaktýr.
Ve “Cumhurbaþkaný’ný Baþkan yapacak” yeni sistemin ne olacaðý sorusu etrafýndaki tartýþmalar...
Ak Parti arýyor.
En son “Partili Cumhurbaþkaný” formülü gündeme gelmiþ bulunuyor.
Yaþanan süreç içinde “Baþkanlýk” sistemi hiçbir zaman soyut bir zeminde tartýþýlmadý. “Türkiye için baþkanlýk mý, parlamenter sistem mi saðlýklýdýr?” gibi bir soru üzerinde, Türkiye’nin tarihinin, sosyolojisinin, jeo-politik-stratejik konumunun, iç-dýþ gerçekliklerinin ýþýðýnda bir müzakere oluþmadý. Böyle yapýlabilseydi, baþkanlýkla parlamenter sistem arasýnda daha saðlýklý tercihler söz konusu olabilirdi.
Ama böyle steril bir zemin oluþturmak Türkiye için nerede ise imkansýzdýr.
Nitekim konu yoðun olarak Cumhurbaþkaný’nýn halk oyu ile seçilmesi, oradan da Tayyip Erdoðan ile baðlantýlý olarak gündeme geldi.
Tayyip Bey, Ak Parti lideri iken “halk oyu” ile Cumhurbaþkaný seçilmiþti ve bunun gereði devleti yönetmekti.
Sistem deðiþikliðinin bütün sonuçlarý Tayyip Bey’i ilgilendiriyordu. Onun için tartýþmalarýn kendisi öyle istemese dahi Tayyip Bey’den baðýmsýz yürütülmesi de mümkün olamadý. Anlaþýldýðý kadarýyla bundan böyle de ana eksende Cumhurbaþkaný Erdoðan bulunacak.
Peki ne olacak?
Mesela Partili Cumhurbaþkanlýðý...
Halk Cumhurbaþkaný’nýn “partili” olmasýna nasýl bakacak?
Mesela Cumhurbaþkaný Erdoðan “Geleneksel” ifadesini kullanmýþtý Baþkanlýðýn bizim kültürümüzdeki konumu ifade için... O “Geleneksel” uygulamaya baktýðýmýzda -ki o sanýyorum Tek Parti dönemi örneklerini ifade için kullanýlmamýþtýr- orada “parti” zemininde tartýþýlmanýn ötesinde bir kitlesel kabullenme ve saygý vardýr.
Son olarak þunu söylemek isterim: Baþkanlýða doðru gidiþte mümkün olduðu kadar geniþ saygý ve kabullenme zemini oluþturacak bir strateji izlemek her bakýmdan hayatidir.