Siyaset, insanlarý yönetme sanatý. Kliþe, ama epeyce de anlamlý bir taným. Siyaset yönetmektir ve sanattýr. Bu iki anlam çýkýyor ortaya. Sanat geniþ manada estetik, etik, adap ve usul demek. Fakat bugünlerde bunlardan epeyce uzak tutumlarla karþýlaþýyoruz.
Siyaset, küfürle dolup taþýyor. Muhalefet cephesi bunun öncülüðünü yapýyor. Mecliste haysiyetsizler diye baðýrýyorlar, sosyal medyada züppe diyorlar. Gazetede de 'siyasal Ýslamcý iktidarlar zaten züppedirler' diye devam ediyorlar. Nasýl bir siyasi bilinç bu? Neden bu ortaya çýkýyor? Nedeni de var, fonksiyonlarý da.
Düþündürücü olan daha yeni kazanan bir siyasal muhalefetten bu küfürbazlýk olgusunun doðmasý. Türkiye'nin en büyük þehirlerini kazanan, hatta Üsküdar ve Eyüp Sultan gibi muhafazakarlýðýn kalelerini de alan bir siyaset neden bunu yapar? Bu kadar siyasi baþarýnýn arkasýndan dinmesi gereken kýzgýnlýk, kutuplaþma, ötekileþtirme söylemi neden daha da alevleniyor? Düþündürücü olan budur.
Bu kadar oy baþarýsý, belediye baþarýsý sonrasýnda hala siyasal tatmin yaþamayýp kýzgýnlýkla öfkeyle küfürler savurup durmak nedir hakikaten?
Ýki temel boyutu var bunun.
Birincisi, epey varoluþsal. Derin siyasal kültüre dayanýyor. CHP'nin temsil ettiði laikçi, seküler, hegemonik siyasal bilinçle yakýndan iliþkili. Yüzyýla yakýndýr süren bu hegemonik konumlarý çözülüyor. Devlet de ordu da artýk onlarýn istekleriyle yürümüyor. Cumhuriyet gazetesinin kýþlalarda en muteber olduðu dönem bitti. Menderese "karþý devrimci" dediler, Demirel (o kadar uyumlu davranmasýna raðmen) "Çoban Sülo" dediler. Þimdi de Erdoðan'a "züppe" diyorlar. Daha hýrçýn ve daha hadsiz bir söylem. Söylemden öte damgalama.
Derin hegemonyasýný kaybeden bu "züppe bilinç" saðduyusunu da kaybediyor. Züppe bilinç, çünkü giyimi ve alýþkanlýklarýyla bu toplum deðerlerine aldýrmadan her çeþit hadsizliklerde bulunarak hareket eder. Sezaizade Ekrem, Araba Sevdasýnda bu züppe bilinci iyi tarif eder. Batýya hayran yarý buçuk Fransýzcasý ile aydýn kesilir, hayatý Beyoðlu batýcý mahallenin meyhane ve terzilerinde geçer, düþlerindeki batýlý kadýnlarýn peþinden koþar. Çamlýca sefalarýnda Fransýz kadýn diye peþinde koþtuðu avrat, fahiþe çýkar.
Züppe bilinç, kolektif hale de dönüþebilir. Bir grup kimliði haline de gelebilir. Züppe aydýn da böyle doðar. Ýkide bir "siyasal Ýslamcýlar", "köylüler", "çobanlar", "göbeðini kaþýyanlar" diyenler bu züppe aydýnlardýr. Bu aydýnlar bugün küfürbaz siyaset yapanlarla beraber.
Türkiye sosyolojisi deðiþtikçe ve merkeze taþýndýkça yerlerini kaybeden bu züppe bilinç, kudurmaya baþlýyor. Hýrçýnlaþýyor. Çünkü tek olmaktan, egemen olmaktan, vazgeçilmez olmaktan çýkýyor. Yerini, statüsünü ve prestijlerini kaybediyor.
Küfürbaz siyasetin ikinci önemli nedeni ise kýsýrlýk. Yani üretememe, yeni bir fikir, eylem ve inþa ortaya koyamamasý. Bu kadar belediye kazanýyor, bu kadar oy alýyor ama siyaset üretemiyor. Türkiye'nin sorunlarý üzerine aydýnlatýcý somut bir fikir ve eylem ortaya koyamýyor. Bu siyasal kýsýrlýk, onlarý çýldýrtýyor. Ayrýca peþlerinden giden seçmenleri sürüleþtirmek için "düþmanýna" küfrediyor. Ýç sorgulama sona eriyor. Düþman varken iç eleþtiri olur mu?
Büyük bir acziyet! Siyasi baþarýyý üretken bir siyasete ve çözüm üreten bir siyasete dönüþtürememenin acziyeti. Bu acziyetten de küfürler yükseliyor. Yine suçlu Cumhurbaþkaný, yine suçlu iktidar. Siyasal üretim yerine, peþlerindeki kýzgýn kitlelerin kýzgýnlýðýný canlý tutma siyaseti tercih ediliyor.
Tam bir siyasal sefalet hali. Türkiye'nin somut meseleleri üzerine tek kelam etmeden siyasal bilinç altýndan alýnan güçle ve duygularla kitlesini mutlu etmenin aymazlýðý. Beleþliðe, ucuzluða, içgüdüye yatan bir siyaset. Bu züppe bilinçten siyaset de çözüm de doðmaz.