Yusuf Has Hacip, edebiyatımızın temel taşlarından olan Kutadgu Biligadlı eserinde; ' Söz kara yere mavi gökten indi; insan kendisine sözü ile değer verdirdi'' der. Örf ve âdetimizde, sözü doğru ve güzel demek gerekir. Kur'anı Kerim de güzel sözü, meyve yüklü bir ağaca benzetir. Söz, yaradılışın en başında olandır.
Mayası şiirle yoğrulmuş, ama içinde dilini kıtadan kıtaya, şiirle taşımış bir millet olarak, hareket ve ritim bizim konuşma, yazma ve okuma eylemlerimizde göze çarpar. Hitabetteki anlam ve coşkuyu parlatan ritim, iş yazmaya geldiğinde dünyanın en güzel hat levhaları, tezhipleri, minyatürleri olarak karşımıza çıkar, aynı ahenk, okuma söz konusu olduğunda, berrak bir ezana, mevlide, ilahiye, şarkıya, şiire dönüşür. Bizim ruhumuzun sanattaki izdüşümleri her daim ritim ve hareket üzerine olmuştur.
Nitekim değerli musikişinas Yücel Arzen Beyefendi de; milletimizi en güzel ve anlamlı şekilde yansıtan müziğin marşlar olduğunu zikrederken, yürüyüş ehli bir millet oluşumuzdan bahsetmişti. Yüzü ve yürüyüşü hep, Doğu'dan Batı'ya doğru olan toplumumuz için yürüyüş, bir eylem olmaktan çok; varoluş tarzımızdır, hareket, kımıldanma, devinim, yol alış, tarih içinde tüm zorlu ve güçlü sınavlarla baş etme imkânını sunmuştur bizlere...
29 Ekim 1923'ten, 29 Ekim 2023'e kadar 100 yıllık süreçte, bizlere dedelerimizin emaneti olan memleketimizi, toplumumuzu; refah, güven, huzur ve mutluluk içinde, selametle bugünlere taşıyabilmenin onuru elbette ciddiyet isteyen bir meseledir... Yüz yıllık bir zaman dilimi, dünyanın tarihini düşündüğümüzde ince bir tül kadar kalabilir, lakin bizler yüzlerce yıllık medeni birikimlerin sonucunda bugünleri yaşıyoruz. Geleceğe bırakacağımız mesaj da güzel söz ve güzel hareket üzerinden gelecektir.
Çekmeköy Belediye Başkanlığınca düzenlenen, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın da desteklediği '100. Yıl Marşı' etkinliğini bu bağlamda tarihi mirasımıza sahip çıkmak olarak değerlendiriyorum. Kendini şiirle ifade eden bir milletiz, bu şiir ve marş yarışmasına da katılımın çok olacağını düşünüyorum. Sağ olsunlar, bendenizi de jüri üyesi olarak davet etmişler, bu süreçlere eşlik etmek bizlere şeref verdiği kadar, en az yarışmacılar kadar heyecan da uyandırıyor. Katılımcılara şimdiden başarılar dilerim. Yarışmanın halka açık, herkesi davet eden geniş katılım çağrısını da ayrıca anlamlı buluyorum. www.yuzuncuyilmarsi.com adresinden katılımla ilgili bilgilere erişebilirsiniz. Milletimize yaraşır bir marş olması temennisiyle...
Bu arada, geçmişimizde milli marşların olmadığını söyleyen tarih bilgisinden yoksun bazı kof değerlendirmeleri görmek, ne kadar da üzücü... Şöyle geçmiş sayfalara baktığımızda; II. Mahmud için bestelenen Mahmudiye Marşını görürüz, Donizetti kardeşler tarafından bestelenmiştir. Sultan Abdülmecit için bestelenmiş Mecidiye Marşı da milli marşlardandır. Keza Sultan Abdülaziz için, Guatelli tarafından bestelenen Aziziye Marşı, 2.Abdülhamit için Necip Paşa tarafından bestelenen Hamidiye Marşı, Sultan Reşat için Italo Selvelli tarafından bestelenen Reşadiye Marşları da, Osmanlı dönemindeki milli nitelikli marşlardandı... Hatta zaman içinde daha da öncelere gittiğimizde, Hunlar zamanında bile savaşlar ve törenlerde musikinin kullanıldığını görürüz. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad'ın ordusundaki kös takımı, zaman içeresinde Osmanlı döneminde mehter takımı haline dönüşmüş ve bu savaş müziği, Ordu'ya her daim eşlik ettiği için, serhad boylarında yankılandığında, 'Türkler geliyor' nidasına yol açmıştır...
''Bu topraklar Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Fuzuli, Nedim, Nabi, Erzurumlu Emrah, Baki, Şeyh Galip, Nef-i, Süleyman Çelebi, Yahya Kemal, Mehmet Akif Ersoy gibi nice söz üstadının yanı sıra Dede Efendi, Itri, Münir Nurettin Selçuk, Neşet Ertaş gibi beste üstadını da yetiştirerek tüm insanlığa armağan etmiştir.'' Bu bereketli bakış açısı, 100. yıl marşımız için bize ilham verecek kapsamdadır... Muvaffakıyetler diliyorum...