70 yýl önce 14 Mayýs 1950’de yapýlan seçimlerin bugün anlattýðý çok dersler var.
CHP’nin 27 yýllýk tek parti iktidarýndan sonra Demokrat Parti (DP) tek baþýna iktidara geldi ve Adnan Menderes baþbakan oldu.
Liste usulü çoðunluk sisteminden dolayý, oylarýn yüzde 55'ini alan DP, 416 milletvekilliði kazanarak TBMM'nin yüzde 85'ini elde ederken, CHP yüzde 40 oy oranýyla kazandýðý 69 milletvekilliðiyle TBMM'nin ancak yüzde 14'ünü elde edebildi.
CHP’nin iktidar aðalarý yükselen bir muhalefetin gücünden haberdardýlar ama böylesini hiç beklemiyorlardý. 14 Mayýs, onlar için sivil bir darbe oldu.
Millet, faþist zorbalýktan bunalmýþtý. Millet kararlýydý. Tek parti iktidarýna karþý birikmiþ öfke vardý. Zaten DP’nin hâlâ hafýzalardaki seçim sloganýnýn, “YETER SÖZ MÝLLETÝNDÝR” olmasý boþuna deðildi.
Halký adam yerine koymamaya, tepeden bakmaya, milletin deðerlerini aþaðýlamaya, baskýya, zulme, ezanýn 18 yýldýr Türkçe okunmasýna YETER deniyordu.
CHP zihniyetinin bugün de deðiþmemesinin bir sebebi de, 14 Mayýs 1950’de yedikleri tokadý unutamamalarýdýr.
Ancak bu, tek parti iktidarýnýn faþist kafasýna inen öyle bir balyozdu ki, kendilerine geldikleri ilk aylarda bunun intikamý için darbe düðmesine bastýlar. 27 Mayýs 1960’da da demokrasiyi katlettiler.
Menderes iktidarý þöyle yapmýþ da, böyle yapmýþ da, darbeyi hak etmiþ de, bunlarýn hepsi iðrenç yalanlardýr.
Darbecilerin ve onlarý ortaya süren baþta ABD’nin, tek bir gayesi vardý: Türkiye, kendine biçilen rolden uzaklaþýp Ýslami bir uyanýþa yönelemez, yönelmemelidir.
Daha sonraki bütün darbelerin birinci maddesi hep bu olmuþtur: Türkiye kendine gelmemelidir, kendi inanç ve deðerleriyle kendisi olmaya kalkmamalýdýr…
Tek parti aðalarýnýn ve ABD’nin öfkesi, hýncý, intikam dürtüsü o kadar büyüktür ki, Türkiye; 17 Eylül 1961'de tarihinin en kara günlerinden birini yaþamýþtýr. Baþbakan Adnan Menderes, Dýþiþleri Bakaný Fatin Rüþtü Zorlu ve Maliye Bakaný Hasan Polatkan idam edilirler.
Bu idamlar, Türkiye’de demokrasinin üzerinde sallanan Demokles Kýlýcý yapýlmýþtýr. Milletin destek verdiði siyasetçiler, bu gerçeðe atýf yapmýþ ve “idamlýk gömlekleri” ile koltuklarda oturduklarýný zaman zaman beyan etmiþlerdir.
Rahmetli Menderes, milletimizin baðrýna bastýðý bir siyasetçiydi. Týpký Turgut Özal gibi. Týpký Recep Tayyip Erdoðan gibi. Milletin baðrýnda yer tutmak her siyasetçiye nasip olmaz.
Millet bu üç ismi de kendinden bildi, “içimizden biri” diye sahiplendi.
Rahmetli Menderes’in pek öne çýkartýlmayan bir vasfý daha vardý. Millî Mücadele dönemindeki askerî ve sivil katkýlarýndan dolayý kendisine Ýstiklâl Madalyasý verilmiþti. Menderes bu konuyu hiç bir zaman siyasette propaganda aracý olarak kullanmadý.
Demokrasiye yapýlan bütün müdahalelerde ABD’nin eli/kolu vardýr.
27 Mayýs 1960 darbesinde de vardýr.
Bugün 15 Temmuz hain darbe giriþiminin elebaþý Fetullah Gülen’i Pensilvanya’da koruyan ABD, 27 Mayýsçýlarý da kollamýþtýr.
Darbeciler utanmadan ABD’den 15 milyon dolar alarak büyükelçiliklerimizin masraflarýný karþýladýlar. Ordunun gençleþtirilmesi (!) için 12 milyon dolar daha aldýlar. (FETÖ’cü generaller de ayný kaynaktan fonlandýlar ve hepsi bunun karþýlýðýnda casusluk yaptýlar.)
14 Mayýs 1950; bize uzun ve çileli demokratikleþme yolunun sonunda Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn, 24 Haziran 2018’de halk tarafýndan Cumhurbaþkaný seçilmesinin deðerini ve önemini anlatýyor.
Cumhurbaþkanlýðý Hükümet Sistemi ile artýk Türkiye, daha güçlü ve daha güvenli bir yönetimle yoluna devam ediyor.
Nereden nereye…