15 Temmuz destaný ve þehadet bilinci...

Milletleri millet kýlan kuruluþ mitleri vardýr. Bazýlarý uzun göç yollarýnda rahvan koþan atlarýn bileklerinde kayýtlýdýr, bazýlarý aþýlamasý ömürler tutan yüce daðlarda yankýlanan rüzgarlarda gizlidir, bazýlarý çölün doðurgan karnýnda geliþmiþtir, yine bazýlarý buzullarýn hayatta kalýþa dair bilgeliði baðýþladýðý kuzey steplerinde olgunlaþmýþtýr... Mitler, insan eðiten rüyalar gibidir. Unutulmazlar. Zaman içinde yenilenerek tekrarlanýrlar. And Daðlarý’ndan Mançurya’ya, Titicaca Gölü’nden Cudi Daðý’na, Urfa’dan Kudüs’e, Maveraünnehir’den Necef’e, Priþtine’den Solfasol köyüne, Fin diyarýndan Roma’ya, þehirlerin ve milletlerin doðum ve kuruluþ öykülerini, yeryüzü tezgahýnda dokur zaman. Ýnce ince, nesilden nesile öðreterek dokur.

Kendini Allah’a vermek olarak tarif edilen ‘’þehadet’’; bizim millet olma hikayemizin baþlangýcýnda durur. Bizde millet olgusunun doðumu, kuruluþu, temel kaidesi, içerik kazanmasý, þehadet ruhu üzerinden tekrar tekrar yinelenir. Bu yüzden söz gelimi Milli Þairimiz Üstad Mehmet Akif Ersoy, Çanakkale Harbinde þehit düþenler ile Bedir Harbinde þehit düþen sahabeleri þiirsel bir bütünlükte, bir ve beraber ele alýr. Çocukluðumuzdan beri biliriz ki; Þehitler kervaný için zaman iþlemez, onlar birbirleriyle arkadaþ ve yoldaþtýrlar, ayný uzam içinde yol alýrlar. Onlar göklerdeki yýldýzlar gibidir, aydýnlatýrlar ve yol-iz gösterirler, onlara bakan, istikametini doðrultur. Þehitler insaný kendilerine çekerler, onlardan söz açýldýðýnda meclislere aðýrbaþlýlýk çöker, kalpler yumuþar, dünyalýk kavgalarýn ateþi söner. Ve yine çocukluðumuzdan beri biliriz ki; ‘’Þehitler Ölmez’’.

Bizi, kopup geldiðimiz Asya steplerinden fersahlarca uzak Anadolu yaylasýnda, Avrupa’nýn içlerine kadar uzattýðýmýz gamlý ve belalý baþýmýzýn asla dingin olmayan meseleleriyle ayakta tutan, millet kýlan, topraðý yurt ve vatan eyleyen ruhtur þehadet idealidir. Bizim varoluþ destanýmýz, þehit dedelerimizin ayaklarýný yere vururken çýkarttýklarý redif sesiyle yazýlmýþtýr.

Bu yüzden 15 Temmuz 2016’daki milli direniþimizi de, tekrarlanmýþ bir þehadet destaný olarak kaydedebiliriz.

Çünkü biz o akþam; yer ile gök arasýnýn bitiþtiðini gördük. Yer ordularýyla Gök ordularý kol kola vererek þerre karþý göðüslerini siper ettiler. Ýnsanlarýn ateþe doðru koþarak, canlarý bahasýna þehadete yazýldýðýna, þahit olduk. Milletimizin þehit olduðu geceydi, þehit olamayanlarýmýz da þahitti. O gece, milletimiz elleriyle tanklarý, tüfekleri, kurþunlarý durdurdu...

15 Temmuz 2016 tarihi; milletin millet olmaya has varoluþ bilincini, kararlýlýðýný, caný bahasýna ortaya koyduðu milattýr... O gece yaþadýðýmýz hain FETÖ kalkýþmasýný, salt darbe giriþimi olarak nitelemek eksik kalýr. Apaçýk bir savaþ kastýyla ve hain bir baskýnla karþý karþýya kalmýþtýk 15 Temmuz akþamý. 15 Temmuz millet olmaya dair saðlam direncimizi gösterdiði kadar, yeniden ve yeni bir varoluþ sosyolojisinin temelini de atmýþtýr aslýnda...

15 Temmuz, tevhid gecesidir, birlik beraberlik gecesidir. Yeni bir misak, yeni bir anayasa, yeni bir toplumsal konsensus, yeni bir cemiyet akdi için çok deðerli bir kimyayý keþfettiðimiz bu birlik hali, millet olma þuurunu yoðuruyordu... Silahlarýný kuþanmýþ þer ordusuna karþý, kalbindeki imanýndan baþka bir þeyi olmayan insanlarýn masumiyetinin meydan okuduðu o akýl almaz gecede, ancak Allah’ýn inayetiyle açýklanabilecek bir büyük destan yazýldý. Allah þehitlerimizden de gazilerimizden de binlerce kez razý olsun...