15 Temmuz'da ev terlikleri Haziran selinde çizme beğenmiyor

Kaç kişi kusura bakıyor bilmiyorum lakin hiç kimse kusura bakmasın... Klavyeniz kelimelerinizin tatil beldesi değildir. Rüzgarın kapıp getirdiği çer çöpü yazmanın manasızlığını farklı şubeye yönlendirip, bir manaya gelmek istiyorum. Uzatılmış lafların, beyni yokuşa sürmenin, fazla laf aşık usandırır diyebilme kıvamının hepsinin alnına düşen perçemi hızlıca geriye toplayan tek bir kare. Bir fotoğraf karesi.

Ankara'da bir sel gördük. O selde 4 kardeşimizin vefatı üzerine o fotoğraf karesinden süzülecek kelimelerimi ertelemiştim. Bugün yazmaya karar verdim. Rabbim vefat eden kardeşlerimize rahmet eylesin ailelerine inşirah nasip eylesin...

Bugün her yazdığımıza pekmez sineği gibi üşüşüp ritmik havlayışlarla insicam düşmanlığı yapanlar rahat olsun çünkü fazla uzatmayacağım. Ankara Belediye Başkanı Yavaş'ın ne yaptığı da umurumda değil zaten bir fotoğraf karesiyle ne yapmadığı ortaya çıktı.

İstanbul'daki tatil valiziyle, Ankara'daki kuru dolmanın hizmetsizlik düetini herkes görüyor. Belediye meclislerinde, ilkel sesler çıkararak " ho ha hö" vurgularıyla nezaketin canına ot tıkayan, ve tıka basa suç bastıran, sıkıntı olduğunda geçmiş belediye başkanına sıvayan, başarı olduğunda yapılmış projelere konan başkan sadece bakıyordu. O fotoğraf karesinde olduğu gibi bakıyordu.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu denildiğinde iki sarı gelirdi aklımıza; biri sarı çizmeler, diğeri sarı torba. Son fotoğrafta lavaş ekmeğine sarılmış kuru dolma gibi oturup kalan başkanın karşısında siyah çamurlu çizmeleriyle oturuyor, ona sel felaketi ile ilgili saha bilgileri veriyordu.

O fotoğraf,

Kriz anlarında çizmenin kimin ayağında olması gerektiğinin haykırışıydı.

O fotoğrafla;

15 Temmuz'da terlik giyip oturanların, koltuk minderinde sırt eskitenlerin, çizmelere bakışlarındaki manasızlık; binlerce kelime tüketmeden bir deklanşörün aydınlatmasıyla yüzlerine sel suları gibi nasıl vuruldu gördünüz değil mi?

İlahi zamanlama sizin ajandalarınızdaki takvimleri nasıl perişan etti, anladınız değil mi?

Cehaletin bile paça sıyırarak yanlarından geçtiği bu kafa nasıl tek fotoğrafla çay kaşığına döndü.

Yavaş yavaş elinizdeki şehri aldığınız yere bırakınız. O koltuklar sizin cumhurbaşkanlığı hayali kurarak turşuluk bidonlara döndürdüğünüz görev yerlerinde ataletle eskiyor.

Sayın Soylu bir İçişleri Bakanı... Çizme eskitiyor koltuk değil. Omuzlarında sel felaketi yaşayanların gözyaşları da görev ahlakının imzasıdır.

Siz, ha hu hö diyerek eğilmeyen odun, bükülmeyen naylon egolarınıza çizme giydirmeyi denerseniz, o şaşkın bakışlar manalı bakışlara dönüşecek.

Bunu deneyin bence...

A bir de kaç giyiyorsunuz söyleyin bari çizmede bir numaranız olsun...

Aksi takdirde halk, bir numaranızın olmadığı gerçekliğiyle acı acı yüzleşmek zorunda kalacak...

Hadi Eyvallah.