1915 Çanakkale köprüsü; ilk hissiyatım…

İlk hissiyatım şöyle oldu.

Bu eser, Türkiye'nin, milletimizin eseri. Bayram sevinci olması gerekirdi.

Şu soğukta tören alanını dolduran binler, milyon olsaydı...

Muhalefet liderleri de gelseydi. Muhalif sanatçılar, gazeteciler yazarlar. Tam sırasıydı, milletçe kaynaşsaydık.

Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu, Davutoğlu, Babacan da olsaydı. Bir günlüğüne "biz Türkiye'yiz" diyebilselerdi.

Bir düşünün toplumdaki gerilim, yüksek tansiyon nasıl düşerdi...

Can Ataklı, Ayşenur Arslan, Sözcü'nün yazarları Uğur Dündar, Yılmaz Özdil de olsaydı. FOX TV'den Selçuk Tepeli mesela...

Tarkan, Fazıl Say, Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar da gelseydi

Ne kaybederlerdi?

Madem mesele memleket meselesi, neden uzak duruyorlar?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imza attığı eserlere karşı bir hazımsızlıkları var.

Öyle abuk sabuk bahaneler uyduruyorlar, öyle saçma sapan eleştiriler getiriyorlar ki...

Geçmedikleri köprünün parasını ödüyorlarmış, en çok da söyledikleri bu.

Sanki vergilerin hepsi bu hizmetlere gidiyor? Senin vergin de; güvenliğini sağlayan emniyet mensuplarının, sınırları koruyan askerlerimizin maaşına gitmiş olsun.

Sen geçmiyorsun, çocukların, torunların geçecek. Çok değil 5 yıl sonra söylediklerinizden utanacaksınız. (Şimdiye kadar utandıklarını, özür dilediklerini görmedik.)

Zamanında Boğaz Köprüsüne de (bugün 15 Temmuz Şehitler Köprüsü) karşı çıkanlar şimdi köprüyü herkesten çok kullanıyor.

Her neyse.

Hissiyatım bitmedi.

Ne güzel, böyle büyük eserler artık dualarla, besmele ile açılıyor. Hayırlara kapılar açılıyor.

Milletimiz heyecanlı, sevinçli. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hayır dua ediyorlar. Uzun ömür diliyorlar. "Allah başımızdan eksik etmesin" diyorlar.

Milletimiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, dur durak bilmeyen gayretlerinden, samimi hizmet aşkından, bu devasa eserlerden dolayı bağrına basıyor.

MHP lideri Sayın Bahçeli'nin katılımı, Cumhur İttifakı adına öyle güzel ve anlamlı ki. Bu yan yana gelişler, milletimizin güvenini, umudunu tazeliyor.

1915 Çanakkale Köprüsü, İstanbul Boğazındaki üç köprü, Marmaray, Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü, dağları uzun tünellerle delen otobanlar, hızlı trenler milletimizin gurur kaynakları.

Şu İHA'lar, SİHA'lar, milli ve yerli sanayi ile baş tacı olan insansız savunma silahlarımız, bambaşka bir Türkiye çehresini anlatıyor.

Nasıl da denk geliyor. Türkiye, Ukrayna-Rusya savaşında aranılan, güvenilen bir ülke olarak öne çıkıyor.

Güney Kore Başbakanı Kim Boo-Kyum'un konuşması ise dinleyen herkesi duygulandırdı:

"Kan kardeşiniz bir ülke olan Kore hükümeti adına tekrar tebriklerimi sunmak istiyorum. Çanakkale Savaşı'nda zafer kazanan atalarınızı tebrik etmek istiyorum. Artık 1915 Çanakkale Köprüsü bu çatışma ve taarruz tarihini geride bırakarak Doğu ile Batı arasında barış ve refah çağını başlatan bir köprü olacaktır. Türk halkı, 1915 Çanakkale Köprüsü vesilesiyle Türkiye'nin yeni bir barış ve refah çağına öncülük ediyor olmasıyla gurur duyacaktır."

Keşke muhalifler de, Türkiye'nin dışarıdan nasıl göründüğünü anlatan bu ifadelerden etkilenseler.

İşin özü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerinde:

Hani hep maziden atiye köprü kurmak diyoruz ya işte bugün bu sözü hem lafzıyla hem ruhuyla hayata geçiriyoruz

Biz burada sadece boğazın iki yakası arasındaki köprüyü hizmete açmıyoruz. Biz burada Türkiye'nin bugünü ile geleceği arasında giderek daha da güçlenen kalkınma köprüsü kuruyoruz. Büyüme, güçlenme, gelişme bölgesinde, dünyada huzurun, adaletin sembolü halinde gelme vizyonunun yeni bir halkasını katıyoruz.