ABD “derin yapýlanmasýnýn” ünlü kuruluþu RAND Corporation’ýn “Türkiye’nin Milliyetçi Rotasý ABD-Türkiye Ýliþkilerini Nasýl Etkiliyor” baþlýklý raporuna “Kuvvacý namusu taþýyan” siyasetçi, köþe yazarý ve akademisyenlerin sergilediði hýzlý refleks bir gerçeði gösterdi: Ülkenin milli beka mücadelesini sürdüren kesimi yaþanýlanlardan saðlýklý deneyim süzmeyi baþarmýþ durumda…
Raporun içinde “demokratik muhalefet” gibi, Amerikan emperyalizminin Latin Amerika ülkelerindeki meþru yönetimleri yýkmakta kullandýðý kavramlarý görmezden gelen bir kesim var mý, var. O kesim zaten FETÖ ile dirsek temasýnda, PKK ile tiyatro kulislerinde dolanýyor bugünlerde, geçelim.
Sevindirici olan “Kuvvayý Milliye hassasiyetinin” bu kez, 2007’de sergilediði tutuk davranýþtan sýyrýldýðýný göstermesidir.
RAND’ýn 2007’de Amerika’nýn Müslüman coðrafyaya dönük olarak yapýlandýrdýðý stratejisinin yazýlý metni olarak kabul edilebilecek raporunun baþlýðý, “Ilýmlý Ýslam Örgütlenmeleri Kurmak” baþlýðýný taþýyordu, anladýnýz siz beni.
Angela Rabasa, Cheryl Benard, Lowell H.Schwartz ve Peter Sickle tarafýndan yazýlan raporun ana fikri hayli tanýdýktýr:
Müslüman coðrafyadaki diktatörlük rejimleri ile bu rejimlere karþý mücadele eden radikal Ýslamcý hareketler, ýlýmlý, liberal Müslümanlarý iki ateþ arasýna býrakmakta ve ezmektedir. Amerika, Soðuk Savaþ yýllarýnda biriktirdiði tecrübeyle, Müslüman ülkelerde “Ilýmlý Ýslam Aðlarý” kurabilir, bunlarý birbiriyle irtibatlandýrýr ve demokrasi için zemin oluþturabilir.
“Dinler arasý diyalog” falan gibi laflarla süslenmiþ bu yapýlanmanýn bu topraklardaki örgütü FETÖ, bedeli ise 15 Temmuz oldu!..
Eðer 2007’de bu strateji ete kemiðe büründürüldüðünde, liberal-ýlýmlý Ýslamcý ittifaklarý kurularak, Türkiye Amerikan emperyalizminin sýradan bir uydusu haline getirilme çalýþmalarýna yol açýldýðýnda bugünkü RAND raporuna verilen refleks yaþansaydý pek çok beladan da kurtulabilirdik.
Amerika’nýn “ýlýmlý Ýslam” kavramý üzerinden Müslüman coðrafyayý esir alma ve Ýslam’ý deðiþtirerek insanlýðýn inanç haritasýndan silip atma stratejisine ilk uyanan Recep Tayyip Erdoðan oldu.
Onun, 2009 Davos’taki “one minute” çýkýþý aslýnda haçlý-siyonist stratejik saldýrýsýna net bir duruþtu. Hatýrlayýn, bugün hakkýnda atan-tutan o dönemin “dava arkadaþlarý”(!) tarafýndan FETÖ ile mücadelede nasýl yalnýz býrakýlmýþtý…
Aslýnda, FETÖ ile bu topraklara hakim kýlýnmaya çalýþýlan ve Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn 26 Temmuz 2017 tarihli raporuyla “sapkýn” olarak tanýmlanan bir sözde inanç sistemiydi.
ESKÝ GÜZEL GÜNLERÝ ARAYIÞ…
RAND’ýn son raporu ise, bir milletin kendi menfaatleri ve beka mücadelesi için izlediði normal rotadan rahatsýzlýk belirtiyor, raporun baþlýðýnda “milliyetçi” olarak hedefe oturtulan aslýnda, emperyalizmin 1 Dolar’lýk askerlerinin püskürtülmesinden sonra bu topraklarda güçlenen “yeniden kuvvayý milliye ruhudur…”
Amerika, bu raporuyla, FETÖ’yü bir kenarda koruma altýnda tutarken, bu casusluk teþkilatýnýn operasyonel kabiliyetinin zayýflamasý nedeniyle “yeni dönem iþbirlikçilere” kapý açtýðýný göstermektedir, devamý, askeri kimlik taþýyan YENÝ GLADYO’dur…
Özellikle Türk Silahlý Kuvvetleri kadrolarýnýn yeniden Amerikan kurumlarýnda eðitilmesi, Milli Savunma Üniversitesi’nin müfredatýnýn belirlenmesi, NATO kanallarý kullanýlarak Milli Savunma Bakanlýðý’nýn öne çýkan muhataplýk ile “taltif edilmesi” gibi kavramlar düþündürücü…
YENÝ SALDIRIYI GÖÐÜSLEMEK…
Raporun asýl “alarm verici” yönü, TSK’nýn “paralel sýzmalara kapalý” ve “demokratik kimlikli” olmasý için 15 Temmuz’dan sonra devreye sokulan yapýlanmadan Amerikalý uzmanlarýn hiç etkilenmemiþ olmasýdýr.
Onlar, aksine, zaten, çoðu FETÖ’cü zamanýn Polis Akademisi kalemleri tarafýndan yazýlmýþ TESEV’in 2006 tarihli raporuna benzerlikler taþýmasý nedeniyle kamuoyunda da tartýþýlan bu yapýlanmanýn Amerika’nýn sýzmasýný engellemeyeceðine inanýyorlar, bu belli.
Raporun önümüze koyduðu tabloyu göz ardý edemeyiz.
Uzman görüþlerine ve birikimli tartýþmalara ihtiyacýmýz var.
2007’deki gibi davranýrsak, 10 yýl sonra Amerika’nýn hangi kapýdan içeri girdiðini bile fark edemeyiz, bilin…