28 Þubat sürecinin izleri silindi ama ruhu hâlâ yaþýyor!

Bugün moral deðerlerimize karþý yürütülen en aðýr müdahalelerin ikincisinin yýldönümü.

Birincisi tek parti döneminde yaþandý. Müslüman halkýn deðerlerinin üzerinden çok aðýr bir silindir geçti.

Batý emperyalizminin iþgaline karþý millet yek vücut olup direnmiþ iþgalcileri kovmuþ, cumhuriyetin fabrika ayarlarýný belirleyen,(resmi dini Ýslam ve meclisinin ilk görevi Ýslam ahkamýný uygulamak olan) 1924 anayasasýný yaparak zaferini taçlandýrmýþtý.

Ancak daha sonra baþlayan tek parti döneminde fabrika ayarlarý bozulmuþ ve çaðdaþlaþma adý altýnda milletin dinine diline kültürüne karþý devlet eliyle savaþ açýlmýþtýr.

Alfabesinden müziðine kadar kendine ait ne varsa hepsi irtica olarak yaftalanmýþ ve zorla deðiþtirilmeye çalýþýlmýþtýr.

Bu baskýcý politika zahirde baþarýlý olmuþtur ancak milletin ruhunda çok acý ve derin izler býrakmýþtýr. Millet ilk fýrsatta bu baskýcý politikayý yürütenleri sandýkta muhalefete mahkûm etmiþtir.

Fakat bu baskýcý zihniyet bitmemiþ, milletin tepesinde bir vesayet kýlýcý gibi sallanýp durmuþtur.

Ýrtica bahanesiyle mütedeyyin insanlar sürekli baský altýnda kalmýþlardýr. Bu baskýyý azaltan ya da kaldýrmak isteyen yönetimlere karþý da hep irtica bahanesiyle müdahale edilmiþtir.

Ancak 28 Þubat sürecindeki müdahale çok ama çok aðýr olmuþtur. Tarihimizin en dindar baþbakaný olan merhum Erbakan'a karþý baþlatýlan bu süreçte merhum, baþbakanlýðý ortaðýna devretmek üzere istifa etmiþ ama süreci destekleyen dönemin cumhurbaþkaný görevi baþkasýna vererek, týpký tek parti dönemindeki gibi Ýslam'a ait ne varsa kamudan uzaklaþtýrma operasyonu baþlatýlmýþtýr.

1 milyondan fazla devlet memuru dini inançlarý ve baþörtüleri nedeniyle kademe durdurma, sürgün, lojmandan çýkarma, disiplin soruþturmalarý, istifaya zorlanma, memuriyetten çýkarma iþlemlerine maruz kalmýþtýr.

1997 yýlýnda 1235, 1998 yýlýnda 1619, 1999 yýlýnda 1627, 2000 yýlýnda 1565 ve 2001 yýlýnda 1309 adet çeþitli yayýn hakkýnda toplatma kararý verilmiþtir.

Refah peþinden Fazilet Partisi ve 21 vakýf kapatýlmýþtýr.

396 diyanet görevlisine disiplin cezasý verilmiþ, 128'i görevden alýnmýþtýr.

331 emniyet mensubu hakkýnda inceleme baþlatýlmýþ, 210 vali ve kaymakam hakkýnda rapor hazýrlanmýþtýr.

1635 subay astsubay ordudan atýlmýþtýr.

11.000 öðretmen istifa ettirilmiþtir.

3.527 milli eðitim personeli fiþlenmiþtir.

Yüzlerce öðretim üyesinin üniversite ile iliþiði kesilmiþtir.

33.271 öðretmen hakkýnda kýlýk kýyafet gerekçesiyle fiþlenmiþtir.

Savunma bakanlýðýndan 569 askeri personel, 639 sivil personel atýlmýþtýr. 2.500 subay ast subay ordudan YAÞ kararýyla ihraç edilmiþtir.

600.000 öðrenci baþörtülü olduðu için okuluna girememiþtir.

12 milyon öðrenci katsayý sebebiyle istediði yüksekokula girememiþtir.

1.732 Kuran Kursa kapatýlmýþtýr.

26 bankanýn devlete maliyeti 65 milyar dolar olmuþtur.

Sürecin genel maliyeti ise 387 milyar dolardýr.

Evet, 28 Þubat süreci emperyalizmin ülkemizdeki kuklalarý aracýlýðýyla Ýslam'a karþý yürüttüðü ve bin yýl sürecek dedikleri bu sürece millet, Erdoðan liderliðindeki siyasi hareketi iktidara taþýyarak, týpký 1950 yýlýnda olduðu gibi baskýlara çok anlamlý bir cevap vermiþtir.

'Þer olarak gördüðünüz nice olay vardýr ki sonunda hayýr hasýl olur.' ilahi uyarýsýnda olduðu gibi süreç mütedeyyin bir kadronun iþ baþýna gelmesiyle sonuçlanmýþtýr.

Ne var ki AK Parti hükümet olmuþtur ama iktidarý vermemeye kararlý gözüken vesayet sistemi kendisini hissettirmeye devam etmiþtir.

Cumhurbaþkaný adayýnýn eþi baþörtülü diye vesayet bekçileri hükümete nota vermiþ ancak bu sefer sert kayaya çarpmýþlardýr.

Hükümet 28 Þubat zihniyetiyle hareket eden vesayetçilere gereken cevabý vermiþ, peþinden cumhurbaþkanýný doðrudan halkýn seçmesini saðlayacak anayasa deðiþikliði ile yeni bir dönem baþlatmýþtýr.

Vesayetin bu notasýna millet %49 oy ile bir kez daha çok anlamlý bir cevap vermiþtir.

2010'daki anayasa tadilatý ile vesayet sistemi büyük oranda zayýflatýlmýþ ve hükümet artýk her alanda iktidar olmaya baþlamýþtýr.

Ülkeyi güçlü ve baðýmsýz yapan, halkýyla bütünleþen bu kadrolara karþý bir baþka araç ile ilginç bir savaþ baþlatmýþtýr.

2012'de MÝT baþkaný üzerinden 2013 te Gezi eylemleri ve 17/25 Aralýk'ta bakanlar üzerinden, 2015'te hendek çukur savaþlarý üzerinden hükümete operasyon çekme teþebbüsünde bulunmuþtur. Hepsinde baþarýsýz kalýnca 15 Temmuz kanlý darbe giriþimi yaþanmýþtýr.

Bunlarýn tamamý 28 Þubat süreci zihniyetinin tezahürüdür.

Sürecin simgesi haline gelen baþörtüsü sorun olmaktan çýkmýþ, öðrenci, öðretmen, memur bir yana subaylar, polisler hakimler ve savcýlar bile bu özgürlükten istifade etmeye baþlamýþlardýr.

Ekonomisi güçlenen savunma sanayiinde destanlar yazan, dýþ politikada dünyadaki dengeleri alt üst eden Türkiye emperyalizmin korkulu rüyasý haline gelmiþtir.

Ama ne yazýk ki kimi politikacýlar ülkenin milli meselelerinde bile karþý tarafýn sözcülüðünü yaparak hâlâ 28 Þubat zihniyetinin temsilciliðini sürdürmektedirler.

'Türkiye Akdenizi geriyor' diyerek Yunanistan'ýn, Türkiye 'Suriyede meþru deðil' diyerek Esed'in, 'Libyada ne iþimiz var' diyerek savaþ suçlusu darbeci Hafter'in, 'Maalesef Türkiye Azerbaycan'a yardým ediyor' diyerek Ermenistan'ýn, 'S-400'leri aktif etmeyin' diyerek ABD'nin sözcülüðünü yapýyorlar!

Baþkan Erdoðan onun için yerli ve milli muhalefetten bahsediyor!

Hülasa, 28 Þubat sürecinin izleri silinmiþ olsa da mevcut anayasa o sürecin zihniyetini yeniden ihya etmeye elveriþli bir metindir.

O yüzden de milletin deðerleriyle barýþýk yeni bir anayasa zorunluluktur.

Evet, 28 Þubat sürecinin izleri silinmiþ olsa da kökleri ve ruhunun hâlâ canlý olduðunu ve de yaþananlarý unutmamak ve unutturmamak gerektiðinin altýný kalýn çizgilerle çizmemiz gerekir.

Unutmayacaðýz ve unutturmayacaðýz.