3-5 ağaç için Taksim'i işgal edenler nerede?

Ya anında arazi oldukları için sessizler ya da CHP’den gelen açıklamaların peşi sıra “yanan alanlara ağaç dikmeyecek, maden arayacaklarmış” türü laflar gevelemekteler. Ötesi yok.

Bilhassa 2010 sonrasında Türkiye’yi ateşe vermek, yakıp yıkmak, bölüp parçalamak isteyen, bunu farklı yöntemlerle defalarca deneyen terör örgütlerinin adını asla almıyorlar ağızlarına.

PKK diyemiyorlar.

DHKP-C diyemiyorlar.

FETÖ bile diyemiyorlar.

O kadar zor durumdalar.

CHP’yi ele geçiren küreselcilerden ve CHP’nin eş zamanlı medyasından bir sufle gelince -sırf varlık göstermek için yalandan birer beyanda bulunup sıralarını savıyorlar.

***

Cumhuriyet gazetesi bu konuda en iyi örnek aslında…

PKK-FETÖ teröristleri güneydoğudaki illerimizi ilçelerimizi çukurlarla delik deşik etmişken, halkı esir almış ve binlerce askerimizi polisimizi sivillerle birlikte şehit etmişken PKK’yı manşetten temize çekiyordu Cumhuriyet gazetesi.

Firari Can Dündar yönetimindeki Cumhuriyet, utanıp sıkılmadan FETÖ’ye arka çıktığı gibi PKK’ya da kefil oldu terörün azdığı o dönemde.

Ayşe Yıldırım adlı muhabiri Kandil’e, terörist başı Cemil Bayık’a gönderdiler. Türkiye’nin iç siyasi meselelerinin bile azılı bir teröriste sorulduğu, ülkenin seçilmiş ve anayasal olarak yetkilendirilmiş hükümetine ve Başbakanına edilen hakaret ve tehditlerin başlığa çekildiği röportajı geniş geniş yayınladılar. Sayfanın göbeğindeki fotoğrafta Ayşe Yıldırım on binlerce masumun kanına giren caniye hayranlıkla gülümsüyordu.

Yapılan işin habercilik değil terör propagandası, PKK için halkla ilişkiler çalışması olduğunu ilan eden satırlar ise aynen şöyleydi:

Kandil’de doğaya saygı çok önemli. Dağ taş demiyor, ağaç kesmiyor, sigara izmaritlerini bile yere atmıyorlar”.

2015’te bunu yapan Cumhuriyet, 2016 sonrasında da aynıydı, değişmedi. Terörü kaynağında kurutmak için yapılan askeri operasyonlarda Türkiye’yi açıkça suçladılar.

Eş zamanlı olarak 25 ayrı noktada çıkarılan yangınlar için de değiştirmedi duruşunu güya ulusalcılar ve Kemalistler için çıkan gazete. Girdiği hiçbir haberde PKK’nın adını geçirmedi, yangınları PKK’ya bağlı bir terör aparatı üstlendiğinde ve HDP çevrelerinden doğrulandığında bile toz kondurmadı PKK’ya.

***

Küreselci ya da ulusalcı tüm CHP medyasında vardı aslında aynı ihtimam. Gizli de olsa kurdukları siyasi ittifakın PKK’yı pamuklara sarıp sakladılar resmen.

KRT’den Halk TV’ye, BirGün’den Oda Tv’ye ve bilumum CHP’li internet sitesine kadar hemen hepsi PKK ihtimalini “iddia” mertebesinde tuttu ısrarla.

Devamında ise milli meselelerde Türkiye’nin yanında değil mutlaka karşısında duran HDP’nin kurumsal hesaplarından birinde (HDP Ekoloji) ortaya atılan ve önce PKK, sonra CHP medyasınca yayılan “maden” iddiasını elbirliğiyle yükselttiler.

Bu gibi operasyonel haberlerde ilk yayını Birgün yapar, diğerleri oradan alıp yayar. Bunda da öyle oldu.

İktidara muhalefet edeyim derken terör örgütüne hizmet edenlerden ekim ayı ortasında küresel ısınmadan medet uman bile oldu!

Ama hiç biri Hatay, Kahramanmaraş ve Trabzon’da -iki coğrafi bölge- 25 ayrı noktada eş zamanlı çıkarılan yangınları PKK’ya konduramadılar.

25 ayrı noktada ayrı ayrı maden mi varmış peki, kaç maden firması ortaklaşıp yakmış bu ormanları, rezil olmayalım sonra” diye kontrol bile etmemişler iddialarını.

İs kokan pis bir iş birliği belli ki!

Faillerle işbirlikçiler bir kez daha renk verdi aslında. Nitekim dün konuştuğum bir haber kaynağım “PKK yaktı, HDP hedef şaşırttı, CHP kamufle etti” deyiverdi kestirmeden.

***

Hikayenin başında hem tematik hem kronolojik olarak Gezi olayları var. Taksim meydanında PKK paçavrasıyla kalpaklı Atatürk flamasını yan yana sallandırdıkları gün başlayan bir işbirliği bu. Seni başkan yaptırmayacağız koalisyonu.

Nitekim yerel seçimlerde sonuç aldı bu dayanışma.

Gezi’de en ön safta -sıkılmış yumruklar ve kısılmış gözlerle- poz veren oyuncu/şarkıcı takımı da o kadar ideolojik kör ki pompalanan dumandan anında zehirleniyorlar.

Mesele ağaç değil, sen hala anlamadın mı” diyerek uyandırmaya çalışıyorlardı birbirlerini. Hatay, Kahramanmaraş ve Trabzon’da çıkarılan yangınlarda ise meselenin üzerine resmen yattılar. Böylece asıl dertlerinin yanan ağaç, kömürleşen kuş, tavşan, kaplumbağa olmadığını kendi kendilerine ifşa ettiler.