2 Temmuz 1993 gecesi ve ertesi sabah, yani 30 yýl önce Sivas'tan dünyaya geçilen haberler dehþet vericiydi. Çünkü bir otel yangýný olmuþ ve 33 kiþi ölmüþtü.
Ama hadisenin özü, yangýnda 30 küsur insanýn ölmesi de deðildi...
Meselenin özü, Hindistanlý bir Müslüman ailenin oðlu olup sonra, 'Ýslam düþmaný' konumuna geçen Selman Rüþdî adýnda bir kiþinin yazdýðý ve 'Müslümanlarýn en temel deðerlerine ve aslî kutsallarý'na hakaret ettiði için, Ýngiltere Kraliyeti'nce büyük takdir ve ödüllerle karþýlanan ve amma Müslüman dünyasýnda derin bir infial uyandýran ve 1989 baþýnda da, Ýran lideri Ýmam Rûhulllah Humeynî'nin; yazarý için 'ölüm fetvâsý' yayýnladýðý 'Þeytan Âyetleri' (Satanic Verses) isimli bir kitabýn etrafýnda geliþen protestolarýn bizdeki yansýmalarýnýn sonucu idi.
O kitabý, Türkçeye tercüme ettirip bir gazetede yayýnlatmaya baþlayan Aziz Nesin isimli bir 'mizah yazarý'nýn ve çevresindeki, kendilerini 'aydýn' diye niteleyerek kendi dýþýndakileri karanlýkta sananlarýn, Sivas'ta -ve laiklerin, ateistlerin kendilerine haksýz yere bayrak edindikleri- 'Pîr Sultan Abdal' adýna düzenlenen bir törene katýlacaklarýnýn açýklanmasý üzerine, Sivas'ýn Müslüman halkýndan büyük kitlelerin o 'provokatör/tahrikçi/ kýþkýrtýcý' kiþiyi ve destekçilerini gün boyu protesto etmeleri sonrasýnda, o tahrikçilerin þehirde kalacaklarý bir otelde bir yangýn meydana gelmesi ve 35 kadar kiþinin ölmesiydi, meselenin özü...
*
Konuyu daha iyi anlamak için, 'O günler Türkiyesi'nin bir panoramasýný göz önüne getirelim: Cumhurbaþkaný Turgut Özal, 17 Nisan-1993'de vefat etmiþ, yerine Doðru Yol Partisi Genel Baþkaný ve Baþbakan olan Süleyman Demirel, Erdal Ýnönü liderliðindeki SHP (CHP)'nin de desteðiyle, Meclis tarafýndan Cumhurbaþkaný olarak seçilmiþti.
Süleyman Demirel Cumhubaþkaný olunca -o günkü anayasa gereði- Doðru Yol Partisi'nin Genel Baþkanlýðý'ndan ayrýlmýþ ve DYP, bir kongre yapýp, yýllarca Amerika'da kalan ve kendisini 'Atatürk'ün kýzý' diye takdim eden Tansu Çiller isimli bir ekonomi profesörünü DYP Genel Baþkanlýðý'na seçmiþ ve Demirel de, Çiller'i yeni hükûmeti kurmak için Baþbakan olarak vazifelendirmiþti. O da Erdal Ýnönü ile Demirel arasýndaki karma hükûmeti genel çizgileriyle devam ettirecekti.
Ýþte tam o günlerde, 24 Mayýs 1993 gecesi El'aziz/Bingöl yolunda, 'sivil giyimli ve silâhsýz askerler'i taþýyan bir otobüs pusuya düþürülüp, 33 asker katledilmiþ ve ülke derinden sarsýlmýþtý tabiatýyla...
Ülkenin öylesine gerilimli olduðu bir dönemde daha önce, Selman Rüþdî'nin çoðu Müslüman coðrafyalarýnda büyük protestolarla karþýlanan ve Ýslâm'a en alçakça saldýrý ve hakaretlerle dolu olan kitabýný, Aziz Nesin, Türkçeye tercüme ettirip Müslüman halkýn hassasiyetlerini denemek þeytanlýðýna yönelmiþ ve devamýnda da tabiatýyla, Aziz Nesin gittiði her yerde protestolarla karþýlaþmýþ ve hattâ birçok þehirde, oteller bile kendisine yer vermemiþti. O ise, bu tepkilerden, 'gericiliðe karþý büyük bir savaþ vermekte olduðu'nu sanýyordu.
Ýþte o gerilimli havada, Aziz Nesin ve Müslüman halkýn inançlarýna karþý geldiklerinden dolayý kendilerini, 'aydýn' zanneden etrafýndakiler, bir protesto ile karþýlaþacaklarýný bile- bile, Sivas'a gelmiþler ve de büyük kitleler tarafýndan gün boyu saatlerce protesto edilmiþlerdi.
*
Akþamüzeri ise, artýk kalabalýklar büyük çapta daðýlmýþ ve uyandýrdýklarý fitneden dolayý gururlananlar da otellerine çekilmiþken... Gündüzün kalabalýklarýndan geride kalan gruplar da protestolarýný sürdürüyorlardý.
Ýþte o sýrada, Nesin ve diðer -sözde- 'aydýn'larýn kaldýklarý otelde bir yangýn çýkmýþtý...
Alt kattan üst katlara yükselen dumanlar yukarýdakileri nefes alamaz hale getirmiþ, itfaiyeciler ve herkes o duman içinde kalanlarý kurtarmaya çalýþmýþtý. Bunlardan birisi de þimdi Saadet Partisi'nin (SP) lideri ve o zaman Sivas Belediye Baþkaný olan Temel Karamollaoðlu idi ve o da o yangýndan insanlarý kurtarmak için çok çýrpýndýðý halde, mâlum çevreler tarafýndan, yýllarca, 'baþ suçlu' ilân edilmiþti; KK Bey'in son '6'lý Masa' tezgâhýna katýlýþýna kadar...
*
Ýslâm'da, düþmaný deðil, hattâ en canavar ve muzýr hayvanlarý bile canlý canlý ateþe atarak yakmanýn haram olduðu bilinirken, kendilerini 'aydýn' olarak niteleyen karanlýk çevreler, Aziz Nesin'i 'Allah'u Ekber!' nidâlarýyla protestodan öteye bir eylem sergilemeyen kitleleri 'gerici, vs.' gibi mâlûm 'düþmanca ve karalayýcý' sýfatlarla, o otel yangýnýnýn failleri olarak suçlamýþlardý.
Aziz Nesin de o 'yangýn'dan, otel odasýnýn penceresine kadar uzanan bir itfaiye merdivenine konulup aþaðýya kaydýrýlarak kurtarýlmýþken; 4 Temmuz 1993 tarihinde yazdýðý þiirimsi satýrlarýnda, kendi tahrikini ve suçunu görmeyip, yine Müslüman kitleleri,
'Ayný dili konuþsak da
Anlamayýz birbirimizi...
Suç ne bende, ne de sende,
Suç seni karanlýklara gömenlerde...'
diye suçlamaktan geri durmuyordu; kendisi 'aydýnlýk'taydý ya... Ama kendilerini, emperyalist dünyanýn Ýslâm'a saldýrýsýnýn kuklasý olduklarýný bile düþünemiyorlar ve Müslüman halk kitlelerinin hýþýmlarýný anlamaya yaklaþmýyorlardý.
*
Dahasý...
O, -sözde- 'aydýnlýk' cenahtan Ârif Sað denen türkücü bir CHP milletvekilinin o akþam yaþadýklarýný da anlattýðý 'Aykýrý Baðlama' isimli eserinde zikrettiði bir sahne çok þeyi açýklayabilecek durumdaydý...
Onun anlattýðýna göre, akþam karanlýðýnýn iyice bastýrdýðý saate kadar, otelde hiçbir olaðanüstü durum yokken, askerlerin yanýna bir arabayla gelen 'damalý gömlekli bir sivil kiþi', kendisine selâm duran oradaki komutanlara bir þeyler söyleyip gitmiþ ve oteldeki yangýn da hemen sonra baþlamýþtý.
O yangýnýn bu anlatýlanlarla bir ilgisi sorgulanmadý bile...
Ve yazýk ki, Müslüman halktan yüzlerce insan, o provokasyon sebebiyle on yýllar boyu zindanlarda yandýklarý halde, mahkemeler, o iddiayý da araþtýrmamýþ ve o yangýndan hemen sonra o gece, TRT'nin 23.00 Haberleri'nde de, çiçeði burnunda yeni Baþbakan Çiller'in, bu yangýnýn, 'borçlu olan sigortadan para alýp borcunu ödemek için, otel sahibince kasten çýkarýldýðýnýn bildirildiði' þeklindeki ilk açýklamasýnýn üstü, daha sonra ilk andaki bir yanlýþ bilgilendirme gibi yorumlarla kapatýlmýþtý.
Ve...
Ondan iki gün sonraki akþam, Erzincan'ýn Kemaliye ilçesinin Baþbaðlar köyünü basan 60 kadar silâhlý terörist, câmide namaz kýlmakta olan erkekleri dýþarýda bir meydanda toplayýp onlara propaganda konuþmalarý yaptýktan sonra, o cemaati tarayarak 35 kiþiyi öldürmüþler ve gecenin karanlýðýnda izlerini kaybettirmiþlerdi. O cinayetin de hâlâ da aydýnlanamamýþ olmasý da bir baþka faciadýr.
*
Daha büyük facia ise, kendilerini 'aydýn' diye niteleyenlerin, bugünlerde yeniden sadece Sivas'taki o otel cinayetini hatýrlayýp gözyaþý dökmeleri ve amma Baþbaðlar'daki o mazlum insanlarýnýn facialarýna ise adetâ, 'Ohh olsun, siz gericiler onu hak etmiþtiniz zâten...' dercesine o facianýn üzerine tonlarca sukût külü dökmeleridir.
Halbuki üzerinden 30 yýl ve geçtikten sonra, artýk zaman aþýmý hükümleri gereðince de, kimse suçlanamayacaðýna göre, gerçeðin, en azýndan geleceðe bir ibret levhasý býrakmak niyetiyle de olsa, araþtýrýlmasý gerekmez mi?
*
Kezâ, '6-7 Eylül 1955'de, bir akþam gazetesinde Kýbrýs Buhraný bahane edilerek, yayýnlatýlan ve 'Selânik'te, Mustafa Kemal'in doðduðu evin bombalandýðý'na dair yalan haber üzerine; harekete geçirilen büyük kalabalýklarýn, Ýstanbul'da, gayrimüslim vatandaþlara karþý sergilenen ve bir çok ölümlere ve bazý mâbedlerin tahribine ve Ýstiklâl Caddesi ve diðer yerlerdeki alýþveriþ merkezlerinin yaðmalanmasýna kadar varan ve Baþvekil Adnan Menderes Hükûmeti'nin duruma hâkim olabilmek için Örfî Ýdare (Sýký Yönetim) ilân etmek zorunda kaldýðý büyük karýþýklýklar üzerinden 40 sene geçtikten sonra, 1995'lerde zamanýn MÝT Baþkaný'nýn, 'MÝT'in en büyük ve baþarýlý operasyonu 6-7 Eylül Hadisesidir!.' diyebilmesini hatýrlýyor muyuz?
0, '33 askerin silâhsýz ve korumasýz olarak gönderilmesi' ve hattâ General Eþref Bitlis'in ölümüyle sonuçlanan uçak kazasýnýn üzeri bile, -doðru-dürüst araþtýrýlmaksýzýn- yukardaki kumandanlarýn emirleri ile kapatýlmadý mý?
Ve bunlar tek örnekler sanýlmamalýdýr..
'Ýzmir Suikasti ve Menemen Hadiseleri'nin, kezâ Þeyh Said ve Dersim Hadiseleri ve daha nicelerinin Ýstiklal Mahkemeleri'nde nasýl görüldüðü üzerindeki kalýn perdelerin hâlâ da kaldýrýlmamýþ olduðunu hatýrlamak bile yeter herhalde...
*