6'lı masadan Öcalan'a özgürlük buluşması yahut Kılıçdaroğlu'na dersler

6'lı masanın ortak cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu müzakeresi haftalardır süren HDP görüşmesini bugün nihayet gerçekleştirdi.

Kılıçdaroğlu'nu daha dün meydanda açık açık "Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kaldırın. Özgürlük istiyoruz" diye seslenen, geçen hafta ise "Suriye'de Kürtler (PKK-YPG'yi kastediyor) demokratik haklarını nasıl almışsa çok yakında da Türkiye'de de Kürtler özgürlüğe kavuşacak" diyen HDP Eş Başkanı Pervin Buldan ve diğer Eş Başkan Mithat Sancar karşıladı.

Toplantı basına kapalı gerçekleşti.

Çıkışta basın mensuplarına aktarılan içeriğin içeride konuşulanların epeyce süzülmüş bir hali olduğuna yemin ederim ama -şimdilik- ispatlayamam.

6'lı Koalisyonun ortak adayı agresif bir coşkuyla sağ elini aynı ritimle salladığı ve bazı çok da anlamlı olmayan cümleleri -belli ki konuşmasına anlam ve kuvvet katsın diye- iki üç kez tekrarlarken yanında pozisyon almış HDP Eş Başkanlarının yüzü bombalanmış PKK ini gibiydi. Karanlık, korkulu, darmadağınık...

PKK taleplerini ana muhalefete iletebilmenin ürpertisi olsa gerek.

Her ne kadar 6'lı Masa HDP-PKK'nın 11 maddelik tutum belgesini ortak mutabakat metnine yedirmiş olsalar da Kılıçdaroğlu yine de HDP teveccühünü kazanabilmek için ortaya karışık, hayli karışık bir konuşma yaparak bazı "tavizlerde" bulundu.

Mesela.

"Yerel yönetimlere kayyum atanmasını asla doğru bulmuyoruz."

Sanki HDP'li belediye başkanları Kürt vatandaşa yol, su, çöp, kanalizasyon gibi rutin hizmetleri yaparken görevden el çektirilmiş konuşarak kamuoyunu yanıltıyor Kemal Kılıçdaroğlu. Vekaleten yönetici (kayyum) atanan HDP'li belediyeler, belediye imkanlarını PKK'nın hizmetine verdiği, belediye kamyonlarına yüklenen bombalarla onlarca Kürt kardeşimiz öldüğü, bölge insanının evleri başlarına yıkıldığı, belediyeye ait iş makinaları PKK adına çukur-barikat açtığı, evlere yerleştirdikleri el yapımı bombalarla yüzlerce çoluk çocuğa, yaşlıya kadına kast ettikleri, aynı imkanları kullanarak kaymakam, öğretmen, hemşire, asker, polis öldürdükleri için, İstiklal Marşı okumayıp PKK marşı okuttukları için görevden el çektirildi.

Ama tabii 6'lı masa için bu önemli değil şu an. HDP-PKK'nın ve ağababalarının teveccühünü kazanmak önemli.

"Parti kapatılmanın zorlaşması gerekiyor."

Sanki suçun şahsiliğini öne alan ve parti kapatmayı zorlaştıran yasal düzenlemeyi teklif eden de yasalaştıran da AK Parti değilmiş de CHP imiş gibi konuşması normal belki de Kılıçdaroğlu'nun. Ne de olsa hakikati çarpıtmakla ünlü kendisi.

Ama halihazırdaki durumda HDP'li siyasetçilerin tekil eylemlerinin de üzerinde kurumsal olarak işlenen suçlar ayyuka çıkmışken, çocuklarının HDP aracılığıyla dağa kaldırıldığını söyleyen gözü yaşlı Kürt annelerinin haykırışları gibi polis ifadeleri de Diyarbakır'dan Ankara'ya ve doğrudan Anayasa Mahkemesine yol olmuşken kalkıp da "parti kapatmak zorlaşmalı" gibi yavan ve mesnetsiz bir cümle kurmak da ancak da 6'lı masa adayına yakışırdı.

Esasen HDP herhangi bir Avrupa ülkesinde olsaydı şimdiye kadar çoktan kapatılırdı.

Açtırmazlardı ki kapatılsın.

Zaten 45 yılda 45 binden fazla insanın ölümüne sebep olan bir terör örgütüyle organik bağı apaçık olan ve silah bırakmamakta direnen bir yapı meşru bir parti olamaz.

"Kürt sorununun çözüm adresi TBMM'dir."

İşte Kılıçdaroğlu'nun Türkiye gerçeğinden ne kadar uzak olduğunu ispatlayan bir cümle daha!

6'lı masanın ortak cumhurbaşkanı adayı Kürtçenin bu ülkede yasak olduğunu sanıyor galiba hala.

Bir kamu hizmeti olarak kendisi bilgilendirelim.

Sayın Kılıçdaroğlu, Kürt sorunu dediğin şey öncelikle dil sorunudur.

Lakin Kürtçe konuşmak, Kürtçe şarkı söylemek, çocuğuna Kürtçe bir isim koymak, Kürtçe kitap makale yazıp yayınlamak, emniyette- mahkemede Kürtçe ifade vermek ve hatta Kürtçe siyasi propaganda yapmak AK Parti sayesinde yirmi yıldır yasak değil!

Sizin başını çektiğiniz yasakçılara, hak ve özgürlük gaspçılarına rağmen büyük bir demokratik mücadelenin ardından Erdoğan getirdi bu özgürlüğü Türkiye'ye.

Biraz da bu sayede Kürtlerin en fazla oy verdiği partidir AK Parti ülke genelinde.

Ayrıca devlet Erdoğan liderliğinde diğer kadim dilleri yaşatmaya çalıştığı gibi Kürtçeye de 7/24 ses oluyor.

HDP kapısında "TRT Kürdi diye de bir kanal var" diye gevelediğiniz kanal Hüdai nabit değildir yani, bin bir emek ve bedelle teşekkül ettirilmiştir.

Üstelik TRT Kürdi izlenme rekorları kırıyor üst üste.

Çünkü sadece Türkiye Kürtleri değil tüm bölge Kürtleri kaçak PKK kanallarını değil TRT Kürdi'yi izliyor. Farklı lehçelerin ortak bir dilde buluşmasına, dil lezzetine ulaşmasına aracılık etti Erdoğan. Ama en önemlisi de Kürtçenin zayıflayıp kaybolmasının önüne geçti.

Velhasıl HDP kapısında yarım ağız "Kürt sorunu falan..." demekle olmuyor bu işler Sayın Kılıçdaroğlu. Öğrenin bunları.