‘'94 RUHU'

Son günlerde sıkça duymaya başladığımız bu vurgu, kuşkusuz sahiplerince açıklanacaktır. Lakin benim zihnimdeki izleri itibariyle söyleyecek olursam; ''94 Ruhu', samimiyet, inanç, dostluk ve dayanışma üzerine üflenmiş bir ruhtur. Bu yolda fedakarlık ve vefa vardır...

1985 yılında henüz çok genç bir partiyken, Refah Partisi Şişli İle Teşkilatında görevli Abdülmecit Yücel ağabeyimizin, doğum sırasında vefat eden eşini morga kaldırıp, bebeği de yengesine teslim ettikten sonra, koşarak gelip teşkilatta tuttuğu nöbetin ruhudur o...

1994 yılında seçim öncesi, son hanımlar komisyonu divanımızda, niçin geç geldiğini biraz da kendisine yakıştıramayarak -çünkü çok çalışkandı- sorduğum Gaziosmanpaşa Hanımlar Komisyonu Başkanı Ayşe Güneş'in, ''evdeki okuma yeni bitti, ben de koşarak geldim'' deyişini, 400 kişinin önünde başını hafifçe önüne eğerek, ''bugün annemi ahirete yolcu ettik'' deyişini, herkesin sessizce ağlayarak ama toplantıyı da büyük bir ciddiyetle tamamlamasını sağlayan ruhtur o. 94 ruhu, vakar ve azimet ruhudur.

Hilal Azak'ın hanımlardan pek de kimsenin talip olmadığı Beşiktaş ilçesinde sabırla yaptığı çalışmalardan birisi; ''Anayasalar ve Darbeler' konulu panelimizde rahmetli Burhan Kuzu Hocamız moderatördü, o yıllarda bile başkanlık sistemini tartışıyorduk, nereden duymuşsa Ayhan Aydan Hanım da dinleyici olarak katılmıştı. Darbelere karşı durduğunu ve siyaseten bizleri ilgiyle izlediğini söylemiş, bir çay içmiş, ayrılmıştı... Ulaştığımız her yeni kişi bizim için büyük bir fetihti o yıllarda... 94 ruhu, kalpleri fetih ruhuydu...

Şişli Hanımlar Komisyonu Başkanımız Nigar Aslan, ilçe nüfusunun neredeyse üçte birini oluşturan azınlıkların kapısını çalmayı da ihmal etmezdi. Bir kapı çalışmasına ben de katılmış, Yerçan Teyzeyle tanışmış, kendisinden paskalya çöreği tarifi almıştım. Sadece üye kazanmak, oy toplamak değildi derdimiz o yıllarda, biz yaptıklarımızı Allah rızası için yapıyorduk, kapıları Allah'ın selamı ile çalıyorduk... 94 ruhu, selam ruhudur.

1994, Ramazan'dı sanırım Şubat'taydık, yılda bir kere Florya'da bir lokantada teşkilat iftarı olurdu. O sene ilk kez hanımlara da yer ayrılabildi, çok paramız olmazdı, var olanı da paylaşırdık zaten, iftar sonrasında artan küçük reçel ve üçgen peynirleri toplamış, ertesi gün hepsini sabunlu bezlerle silmiş, yoksul mahallelerdeki kardeşlerimizle paylaşmak üzere götürmüştük. Çalınmadık kapı bırakmamak üzere yılmadan çalışıyorduk. Bugün olmuş Kandil günleri simit yerken boğazıma takılır. Ümraniye'den Aysel Hanım, küçük çocuğu elinde, kapı kapı gezip hal hatır sormuş, partimizin selamını kandil simidiyle birlikte kapıları açanlara bırakmış, oğlu hep eteğinden çekeler anne bana da ver dermiş... Evladına bir tek lokma vermeden gün boyu çalışan, çalışırken de dudakları çatlayan inançlı kadınların ruhudur 94 ruhu... 94 ruhu, fedakarlık ruhudur.

1994 yılındaki seçimlerde Bakırköy'de sandık başında bebeğini düşürdükten sonra, kan revan içinde ama sandığı terk etmeyen kadınların ruhudur. Mahalle arasında, sinema salonunda, kahvehanede, düğün salonunda, velhasıl bulduğu her boşlukta etrafına topladığı insanlara memleketten dünyadan haberler verirken, bebeğine veremediği sütler, pardösüsünden taşan annelerin ruhudur... Bağcılar'dan Fatma Can, Köln'den Güleser Topuz ile sütlerimizi akıttığımız bir davadır bu. Çocukların da annelerin de fedakarlık gömleğini giyindiği yıllar...

Filiz Arancı'nın 80'lik babasından aldığımız cesaretle gece yarılarında Yalova'da kapıları çaldığımız günler. Bahtışen Kiper'in arabasına sekiz kişi bindiğimiz zamanlar. Şile'deki çalışmalara konfeksiyon atölyesine kumaş taşıyan bir kamyonetle koştuğumuz zamanlar. Kamyonetin arkasını açar, marşlar söyleye söyleye giderdik. Zannediyorum o kamyonetle gidin deseler, Ay'a kadar gidebilirdik. Millete partimizi öğretebilmek için, bindiğimiz minibüslerde, ''sağda Refah Partisi'nin önünde indirebilir misiniz?' derdik. Bayrampaşa'dan Nurten Günaydın, bunun parti çalışması sayılması gerektiğini söylemişti de ne çok hoşumuza gitmişti...

1994 ruhu, çaldığı kapıdan kovulduktan sonra, diğer kapıya yüzündeki gülümseme hiç bozulmadan dönebilecek kadar sabırlı ve sebatkar insanların ruhudur... Güçlü hatibelerimizden Saliha Can, 'gülümsemekten yanaklarım ağrıyor'' derdi. Kimseyi kırmazdık, herkesin derdini dinlerdik, davet edildiğimizde ayakkabılarımızı çıkartıp; yerde, divanda, sandalyede oturur, yaşlıların, hastaların, yoksulların, dullarını, yetimlerin gönüllerini alırdık... 94 ruhu; halkın ruhuydu...