AB liderler zirvesinin Eylül sonu gibi toplanmasý bekleniyor. Olaðanüstü toplantýnýn harareti yüksek konularý var.
AB’yi geren üç konu Ýngiltere, Türkiye ve Çin’le alakalý, ama en tansiyonu yüksek mesele Doðu Akdeniz ve Türkiye ile ilgili.
Kimi yorumculara göre AB liderleri Türkiye’nin Doðu Akdeniz’de tansiyonu düþürecek adýmlar atmamasý halinde yaptýrýmlarý gündeme getirecekler.
Türkiye’nin yaptýrýmlara boyun eðecek, siyasi baskýlarla geri adým atacak, uluslararasý dayatmalarla haklarýndan vazgeçecek bir ülke olmadýðý çok açýk.
Böyle bir durum tansiyonu düþürmez daha da artýrýr, krizi çözmez daha da derinleþtirir.
AB’nin iç çeliþkileri ve çekiþmeleri bir yana Birlik’i kifayetsiz ve etkisiz hale getiren iki önemli husus var.
Birincisi, bölgesel meselelerde net bir politika ve ortak eylem ortaya koyamamasý.
Ýkincisi, üzerinde yükseldiði deðerleri ayaklar altýna almasý, açýkça hiçe saymasý.
Ýlki hard power denilen sert gücünü zayýflattý, ikincisi soft power denilen yumuþak gücünü anlamsýzlaþtýrdý.
Darbeci Sisi’yle kucaklaþan, içindeki yabancý düþmanlýðýný ve fanatizmi dizginleyemeyen, Türkiye’deki darbeye tepki gösteremeyen AB demokratik deðerler konusunda içler acýsý bir halde.
Ülkelere demokrasi karneleri veren AB’nin demokrasi sicili kapkara. AB’nin inandýrýcýlýðý ve güvenilirliði yara almýþ durumda.
En ufak bir hadisede Türkiye’nin demokrasi notunu kýran AB, TBMM bombalandýðýnda, demokrasi katledilmeye çalýþýldýðýnda ‘demokratik bir tavýr’ sergileyemedi. Bu ise Türkiye’nin haklý þekilde güven bunalýmý yaþamasýna sebep oldu.
Türkiye ile AB arasýndaki kandýrmacaya ve oyalamaya dayanan iliþkiyi 2003’den sonra Erdoðan tersine çevirmiþ, karþýlýklý güven temelinde gerçek bir zemine oturtmaya çalýþmýþtý.
AB ile müzakerelerin baþlamasý konusunda en büyük atýlýmlarý Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan gerçekleþtirmiþtir. Türkiye AB’ye doðru koþtukça AB yeni hendekler kazmýþ, yeni engeller koymuþ, yeni çitler çekmiþtir.
Bunda Fransa baþta olmak üzere bir kýsým ülkelerin Türkiye’nin üyeliðini istemeyen samimiyetsiz tavýrlarý etkili olduðu gibi, Yunanistan ve Güney Kýbrýs Rum Kesimi’nin Birlik’te veto hakkýna sahip iki üye olmasý da etkilidir.
Türkiye’nin üyeliðine bin bir zorluk çýkaran AB, dünyadaki en büyük uluslararasý ihtilaflarýn parçasý olan, siyasi sýnýrlarý bile tartýþmalý olan Güney Kýbrýs’ý üye yapmýþtýr. Bu sorunlu ülke, bugün kendi sorununu AB’ye taþýmýþ ve koskaca Birlik, küçücük bir ülkenin esiri haline gelmiþtir.
Böyle bir tabloda Türkiye aðzýyla kuþ tutsa tarihi hasýmlarýnýn eline kalýyor.
Her kritik oylamada, her olumlu adýmda, her ciddi geliþmede bu ülkeler takoz oluyorlar.
Þimdi Doðu Akdeniz’de Yunanistan ve Güney Kýbrýs’ýn üyesi olduðu AB’nin Türkiye-Yunanistan geriliminde sorun çözücü olmasý bekleniyor.
Sorunun býrakýn tarafý olmayý sebebi ve kaynaðý olan Yunanistan’a karþý AB’nin hakkaniyetli bir tavýr sergilememesi ve faturayý Türkiye’ye kesmeye çalýþmasý abesle iþtigal olur.
Türkiye böyle bir faturayý yýrtar çöpe atar ve bunun ceremesini AB bir bütün olarak çeker.
Bugün Çin AB’nin üyesi deðil ama en önemli gündem maddelerinden birisi durumunda.
Ýngiltere Brexit sürecini yaþýyor ama AB’yi kývrandýrmaya devam ediyor.
AB, Türkiye’ye karþý hakkaniyetli bir yaklaþým içinde olmazsa hem Türkiye’yi kaybeder, hem de ortaya çýkan sorunlarla boðuþmaktan kurtulamaz.