ABD seçimlerine 4 ay kaldý. Baþkan adaylarýnýn tv münazaralarý normalden biraz erken yapýldý. Bir görüþe göre erken yapýlmasýnýn sebebi Demokrat Parti'nin, Baþkan Biden'la devam edip etmeme konusunu netleþtirmek. Malum Demokrat Parti'de ön seçim süreci olmadý. Çünkü mevcut baþkan Demokrat Partili. Ama geçen akþamki televizyon performansý, Demokratlar arasýnda panik yarattý. Biden'ýn aslýnda zaten bilinen demans durumu iyice alenileþti. Trump ise yalanla dolanla da olsa, baþladýðý cümleyi bitiremeyen, ayakta zor duran Biden'ýn adeta fiþini çekti. Aralarýnda üç yaþ fark vardý ama ekranlarda görünen fark çok daha büyüktü.
Televizyon programýnda alenileþen bir baþka konu, her iki adayýn da Siyonizmin yýlmaz savunucusu olmalarý. 81 yaþýndaki Biden ve 78 yaþýndaki Trump, Ýsrail'e kimim daha iyi yardým edebileceði konusunda yarýþa tutuþtular. Trump, 20 bini çocuk 40 bin Filistinlinin katledildiði soykýrýma yardým ve yataklýk eden Biden'ý "Filistinli gibi olmak"la suçladý ve Ýsrail'e "iþi bitirmeleri için izin vereceðini" söyledi.
Bu iznin nasýl bir izin olacaðýný tahmin etmek güç deðil. Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham'ýn "Ýkinci Dünya Savaþýnda, Hiroþima ve Nagazaki'ye bomba atarak savaþý sonlandýrmaya karar verdik. Bu doðru bir karardý. (...) Ýsrail, Yahudi bir devlet olarak ayakta kalabilmen için gereken her þeyi yapmaya hakkýn var." sözleri, Siyonizmin hedeflerine ulaþmasý adýna ABD'nin alacaðý tutumun Demokrat liderler ve Cumhuriyetçi liderler nezdinde sadece hýz ve yöntemde farklýlýk þeklinde tezahür ettiðini gösteriyor.
ABD Büyükelçiliðini Tel Aviv'den Kudüs'e taþýma kararýný da hatýrlayýnca seçileceðine kesin gözüyle bakýlan Trump'ýn Ýsrail'de çok daha þahin bir þekilde destek olacaðýný söylemek mümkün.
AIPAC (Amerikan-Ýsrail Halkla Ýliþkiler Komitesi) zaten öteden beri Cumhuriyetçi senatörlerin seçim kampanyalarýna tam destek veriyor. Demokrat adaylar arasýndaki ön seçimde de "ABD Ýsrail'e bu kadar angaje olmamalý" diyenlere karþý Ýsrail'e koþulsuz yardýmý savunan isimlerin kampanyalarýný destekliyor.
Bu manzara Trump'ýn seçilmesi durumunda Filistin için daha büyük bir felaketin kapýda olduðu izlenimi veriyor. Netanyahu'nun kendini, Trump'ýn seçim zaferine kadar ayakta tutmaya çalýþtýðý ortada. Bir ateþkese yanaþmama sebebi de bu. Soykýrým savaþýný, biraz hafifleterek, biraz geniþleterek devam ettireceðe benziyor.
Ancak demokrat adaylar nezdinde Ýsrail lobisi istediði sonucu alamayabilir. Çünkü Biden politikalarýna karþý olan "Ýlerlemeci Demokrat" adaylarýn kamuoyu desteði yükseliyor.
Trump'la birlikte ABD'nin Ýsrail'e desteði Graham'ýn hayal ettiði bir þekle kavuþursa bu gerçekten "üçüncü dünya savaþý" demektir. Ýnceldiði yerden kopsun siyasetinin yaratacaðý kaosu düþünmek bile ürkütücü.
Bunlarýn yaný sýra Trump, savaþ istemeyen bir profil olarak da tezahür ediyor. Hatta Ukrayna savaþýnda Biden'ý suçluyor. Biden'ýn Putin'i savaþa teþvik ettiðini savunuyor. NATO konusunda da statükoyu korumama eðiliminde. Hatýrlayacaksýnýz NATO'nun Avrupalý üyelerini azarladýðý, NATO'ya karþý sorumluluklarýný yerine getiren tek ülkenin Türkiye olduðunu söylemiþti. Dolayýsýyla Avrupa'nýn Ukrayna'yý AB'ye alma giriþiminin de Trumplý bir ABD'ye hazýrlýk olduðu söylenebilir.
Bu baþlýklarýn her biri bizi yakýndan ilgilendiriyor. Hemen dibimizdeki Suriye meselesi ise doðrudan iç güvenliðimizle alakalý olmasý sebebiyle önem kazanýyor. ABD'nin DSG'ye daha doðru ifadeyle PYD'ye desteðini çekmesi ihtimali, Trumplý bir ABD yönetiminin bizim için daha avantajlý olacaðýný düþündürebilir. Buna mukabil Gazze soykýrýmýnýn çok daha þiddetli bir sürece sokulmasý ya da Ýsrail'in iþgal siyasetinin masada bir toprak kazanýmý olarak tanýnmasý durumu bizim hiç istemeyeceðimiz yeni sorunlar demek.
Hülasa yaþayýp göreceðimiz, ama asla bugünden daha kolay olacaðýný düþünmememiz gereken yeni bir dönemin eþiðindeyiz.