Bu yaz sıcak geçecek!

Yaz ayı sonuçta, ya nasıl geçecekti? Anladığınız üzere sıcaklıktan kasıt hava durumu değil, Suriye'nin kuzeyinde olası bir sıcak operasyon...

Böyle bir operasyon olsa da olmasa da bu işin harareti şu anda bile kendini hissettiriyor.

Türkiye açısından bakıldığında hararetin sıcak çatışmaya dönüşmediği bir vasat başarı. Dönüşmesi halinde ise Suriye'nin Kuzeyindeki harekat bölgemizin genişleyeceğini ve böylece "terör koridoru" planını bir yerden daha delmiş olacağımızı öngörebiliriz. Dolayısıyla bu da bir başarı.

Tabii hiçbir şey kağıt üzerinde durduğu gibi durmuyor. Bu yüzden her ihtimale hazırlıklı olmak lazım.

Şöyle bir baştan alalım. Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin harekat sahasında olmayan geniş bir alanda ABD destekli PYD'nin DSG adı altında fiili hakimiyeti var. Suriye iç savaşında; ABD'nin DEAŞ'la mücadele adı altında PKK'ya askeri ve siyasi alan açması sonucu oluşan bir durumdan söz ediyoruz. Buna Esed'in da sesi çıkmadı. Hatta PKK'nın Suriye'deki iç savaşı Türkiye'ye taşıması ve Suriye'nin kuzeyinden devamlı surette Türkiye'ye tehdit oluşturması için, bile isteye PKK'yı desteklediği bir gerçek. Zaten yapmadıkları şey değildi. Kürtlere kimlik dahi vermezken PKK elebaşlarının Suriye'de kamp hayatı yaşamalarına müsaade ediyorlardı.

Türkiye'nin en başından beri dile getirdiği tampon bölge teklifine ABD'nin ve koalisyon güçlerinin yanaşmama sebebi de PKK'ya alan açmaktı. Düşman düşmanlığını yaparken Türkiye'nin bu tezine -tıpkı düşman gibi- CHP'nin de itiraz ettiğini unutmayalım. "Ne işimiz var Suriye'de" diyerek PKK'ya yönelik her operasyona itiraz ettikleri gibi Türkiye'nin sığınmacı akınına uğramasına mani olacak şekilde "uçuşa yasak tampon böyle" tezine de asla destek olmadılar.

CHP'nin bu tavrı HDP ile girdiği gayrı meşru ilişkinin bir sonucudur ve neticeleri itibariyle PKK'ya hizmet etmiştir.

O kadar ki Suriye'deki iç savaş ortamının Türkiye'ye maliyetini artırmak adına PKK ve FETÖ unsurları birlikte iş tutmuş, ordu ve emniyetteki FETÖ yapılanması, durumun Türkiye için ciddi boyutlara ulaşmasına sebep olmuştur.

15 Temmuz darbe girişiminde aktif olan FETÖ unsurları arasında sınır güvenliğinden sorumlu sözde komutanlar olduğunu ve onlar sayesinde Suriye'den Türkiye'ye terörist ve mühimmat ihracının yapıldığını hatırlayalım.

Öyle bir dönemdi ki bu, Selahattin Demirtaş PKK'nın Suriye'nin kuzeyinde ve Türkiye'nin güneyinde ne kadarlık bir alanı kontrol ettiğini güç gösterisi şeklinde dile getirebiliyor, BDP'li vekiller "PKK sizi tükürüğünde boğar diyor", Figen Yüksekdağ açık açık "Biz sırtımızı PYD'ye YPG'ye dayıyoruz" diyerek eş başkanı olduğu siyasi hareketin terör örgütüyle olan ilişkisini itiraf ediyordu.

Kandil'deki terör baronları ise "Rojova'ya müdahale ederlerse Türkiye savaş sahasına döner" diyerek açıktan tehdit ediyordu. 6-8 Ekim'deki PKK terörünü de hatırlatarak üstelik. Bu olayların yaşanmasına çağrılarıyla katkıları olanların aldıkları cezaları haksız bulanlar o dönem yaşananlara dönüp bir daha baksınlar.

Böyle bakınca Türkiye'nin 10 yıldır Suriye'nin kuzeyinde verdiği mücadelenin Türkiye'nin geleceğiyle ilgili hayati önemde olduğu anlaşılacaktır.

PKK'nın Suriye kolu olan PYD'nin sözde seçim gündemiyle yapmaya çalıştığı şey, defacto çalıştırdığı özerkliği bağımsız PKK devleti için bir adıma dönüştürmekten başka bir şey değil.

Bu yüzden de Mayıs'tan Haziran'a oradan da yine Türkiye'nin sert itirazı sayesinde Ağustos'a ertelendiği açıklanan sözde seçimlerin yapılmasına tümden mani olmak çok önemli. Konu halkın yerel hizmetlerle ilgili sıkıntılarını gidermek falan değil. Öyle olsa PKK'nın diskalifiye ettiği Kürt unsurlar itiraz etmezdi. Aşiretler neden rahatsız? PKK neden kendini onaylamayan tüm Kürtleri bölgeden sürüyor?

Türkiye ABD'ye de bastırarak bu seçimi iptal ettirmek istiyor. Şayet bu mümkün olamaz ve seçim adı altında PKK'ya siyasi avantaj sağlayacak bir adım atılırsa Türkiye'nin yapacağı şey bellidir.

Hangisi daha iyi hangisi daha kötü, bilemeyiz!