ABD'nin taziyesini ben de reddediyorum!

"Amerikan Büyükelçiliği'nin taziye dilemesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Kobani'yi terör bölgelerini besleyen, oradan Türkiye'nin huzurunu bozmaya çalışan bu anlayışa kendi senatolarından para gönderen bir devletle müttefikliğimiz elbette ki tartışılmalıdır. Teröristleri yakalamasaydık Yunanistan'a kaçıracaklardı. Nasıl ve ne şekilde koordine edildiğini, nereden hareketlendiğini bildiğimiz bir terör yapısıyla karşı karşıyayız. PYD'yi orada kim besliyorsa, PKK'ya kim iç istihbarat sağlamaya çalışıyorsa, faili odur. Piyonları tartışmanın bir anlamı yoktur."

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Taksim'deki terör saldırısının ardından yaptığı açıklamayı "çok sert", "gereğinden fazla sert", "müttefik ilişkisini bozacak nitelikte", "ABD'yi vurmuyorsan karşına almayacaksın" türü değerlendirmelerle eleştirenler oldu.

Hiç katılmıyorum.

Ben Bakan Bey'e katılıyorum.

Çünkü Türkiye, PKK'yı terör örgütü listesine alan ABD'ye YPG'nin de aynı yapının Suriye kolu olduğunu, bir uzvunu terör örgütü olarak niteleyip diğer uzvuna özgürlük savaşçısı yerel partner denemeyeceğini delilleriyle anlattı. Defalarca anlattı.

Belki buna gerek bile yoktu.

TERÖR ÖRGÜTÜNE "DEMOKRAT" ADI VEREN ABD'DİR

Çünkü YPG ile PKK arasında bağlantı kurulamasın diye terör örgütüne yeni bir isim koyan ABD idi.

ABD Özel Kuvvetler Komutanı Raymond Thomas'ın talimatıyla YPG'nin adı Suriye Demokratik Güçleri (!) olarak değiştirildi. Hatta aynı komutan terör örgütüne, içinde "demokratik" kelimesi geçen bir isim koymanın "zekice bir hamle" olduğunu bile keyifle anlatmıştı 2017'de.

Yani ABD'yi bu konuda ikna etmek imkansız.

Zaten Türkiye de ABD'li muhataplarına bunu söylerken ABD kamuoyu ve uluslararası hukuku takiple sorumlu yapılar işitsin diye söylüyor.

Nitekim onların adım atmasını beklemedi Cumhurbaşkanı Erdoğan.

15 Temmuz'un ardından ajan örgütü FETÖ'yü devletin hücrelerinden kazıyıp atınca "terörü kaynağında kurutma" konseptiyle Suriye'nin kuzeyine başarılı askeri harekatlar yaptık.

Sınırımızda kurulması planlanan PKK devletini darmadağın ettik, kamuflajlı SDG'yi aşağılara süpürdük.

Bir yandan asker-polis-istihbaratçı, bir yandan kahraman Kürt anneleri PKK-HDP'ye meydan okuyor.

"Militan devşiremiyoruz" diye ağlaştılar bir müddet. Yurt içinde iki basamaklı rakamlara kadar indi sayıları.

Yurt dışında da kafalarını çıkaramaz haldeler. MİT onları dağda, ovada, mağarada nerede bulursa orada imha ediyor. Bayık, Kalkan, Karayılan gibi yaşı 70'e dayanmış, Kandil'den çıkamayan korkak terörist başları bir yana, MİT sahada PKK yöneticisi bırakmadı.

Başsız tavuk gibi çırpınıyor terör örgütü.

2022'DE 200 TERÖR SALDIRISI ÖNLENDİ

İçişleri Bakanlığının paylaştığı rakamlara göre 2021'de 183 terör saldırısının önüne geçmiş güvenlik güçlerimiz. 2022'de bu sayı kasım ortasına kadar 200'ü bulmuş.

Verilen büyük emeğin, gösterilen dikkatin ve titizliğin farkındayız, lakin terör örgütleri ve sahipleri de boş durmuyor.

Altı yıla yakın bir zamandır terör saldırılarını unutmuşken önce Mersin'de, şimdi İstanbul'da iki saldırıda can kaybetmek canımızı hakikaten çok yaktı.

Emniyet teşkilatı başarılı bir takiple faili ve tüm bağlantılarını ele geçirdi. On saat geçmeden bin 200 kamerayı inceledi, şüphelileri tespit etti, aynı anda 21 ayrı adrese baskın düzenledi. Şükür failler de azmettiriciler de yakalandı.

Adalet Bakanlığı da soruşturmanın süratle tamamlanması için sekiz savcı ve iki başsavcı vekili görevlendirdi.

Yargılamanın da aynı hız ve netlikle tamamlanmasını, tüm bağlantılarının ortaya çıkarılmasını istemek hepimizin talebi.

ABD HAYRANI SOSYALİSTLER

Yaşadığı onca acıya rağmen teröre karşı mücadeleden hiç vazgeçmedi Türkiye. Bilakis devlet millet bütünleşmesiyle kararlı ve etkin bir mücadele yürüttü, yürütüyor.

Lakin muhalefet kanatlarının ikircikli tutumu, devletini değil de terör yapılarını haklı gösterme çabası bir kez daha nüksetti.

Türkiye İşçi Partisi vekili Sera Kadıgil'den CHP'li heyecanlı sosyalistlere, CHP medyasından PKK, DHKP-C sempatizanı mecralara kadar hepsinde aynı refleks vardı.

HDP yine şaşırtmadı. Faili belirsiz, niteliği belirsiz bir "patlama"ya indirgeyerek yasak savar türden bir açıklama yaptı TBMM çatısı altında yer işgal eden, devlet bütçesinden 180 milyon TL ödenek alan HDP.

Dediklerine göre Taksim'de onları üzen bir patlama olmuş, ama tüp mü patlamış, doğalgaz mı belli değil. Bunun bir terör saldırısı olduğu zinhar söylenmiyor.

HDP'yi masaya almadan oylarını almanın yollarını arayan yuvarlak masa ahalisi bir orta yol bulmuş. "Terör" demiş ama "PKK" diyememiş.

Ne nalına ne mıhına... PKK terörüne PKK terörü demeden "terörden medet umanları lanetliyoruz" demişler geniş geniş.

Zaten müzmin yandaş CHP'lilerin sadık HDP'liler gibi konuyu seçimlere bağlaması da gecikmedi. "Hükümet cari açığı kapatmak için uyuşturucu ticareti yapıyor" diyecek kadar akıl dışı söylemlerde bulundular.

NEWYORK TİMES'A SUÇÜSTÜ

New York Times gazetesi de PKK ile aynı amaca matuf bir haber yayınladı. Terör saldırısının insani, hukuki boyutunu es geçip "turizm" vurgusuyla vurmayı denedi Türkiye'ye. Dili, üslubu 2013 sonrasında hızla değişen gazete Türkiye'yi defalarca kapaktan hedef aldı.

Şöyle dedi ABD'li gazete: "Her yıl dünyanın dört yanından Türkiye'ye gelen on milyonlarca turistin çoğu bombalamanın gerçekleştiği bölgede vakit geçiriyor".

Bakar mısınız operasyondaki kasta!

Kınandı ama yetmez.

Türk medya organları, akademisyenleri, gazetecileri, siyasileri, sendikaları, iş insanları vd. herkes kendi alanındaki uluslararası örgütlere, partnerlerine, iş ortaklarına, mektup yazarak, telefon ederek, açıklama yaparak mutlaka anlatmalı Türkiye'nin teröre karşı verdiği mücadeleyi.

New York Times'ın yaptığı gazetecilik değildir. Terör saldırısının devamıdır.

Kaybettiğimiz canlara Allah'tan rahmet, ailelerine sabrı cemil diliyorum. Türkiye'nin başı sağ olsun. Allah gücümüzü, birliğimizi, dirliğimizi artırsın.