Muhafazakâr devrimle gelen Türkiye Yüzyılı

Siyaset sahnesine 2001 yılında Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki "Erdemliler Hareketi" olarak çıkan ve girdiği ilk genel seçimde, 3 Kasım 2002'de halkın takdiriyle yönetime gelen AK Parti 20 yıldır zirvedeki yerini koruyor. Girdiği her seçimden birinci parti olarak çıkmayı başarmanın yanı sıra en yakın rakibiyle arasındaki farkın kapanmasına da izin vermedi AK Parti.

Dünyada bir örneği daha bulunmayan bir durum yaşadığımız.

Karşısına çıkarılan tüm engellemelere; darbe ve vesayet girişimlerine, her türü denenmiş terör saldırılarına, ekonomik operasyonlara, kitlesel provokasyonlara, yıkıcı medya manipülasyonlarına rağmen AK Parti her badireden alnının akıyla ve halkın desteğiyle çıkmayı başardı.

Devrim niteliğindeki reformlar, devasa yatırımlar, toplumun her kesimine dokunan icraatlar sayesinde 20 yılı ve her yol ayrımında ana gövdeden kopan fazlalıkları böylece geride bıraktı.

"Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" mottosuyla çıkılan yol bugün Türkiye'yi "dünyanın en güçlü 10 demokratik ülkesinden biri olma" hedefine kadar getirdi bizi.

Bu açıdan Cumhuriyetin 99. Kuruluş yıldönümünde Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan tarafından açıklanan vizyon belgesi, ikinci yüzyılın Türkiye Yüzyılı olacağının da dünyaya ilanı niteliğindedir.

AK Parti öncesi dönemde siyaseten hayal olan ve fikri, şifahi düzlemde kalan o kadar çok şey AK Parti eliyle hayata geçirildi ki potansiyelin kullanılması ve yeni Türkiye'ye yeni hedeflerin konulması kaçınılmazdı.

Türkiye Yüzyılı hedefi ufukta sezilmiştir.

Gün doğumu öncesi şafakta beliren alametler, sancılı sökülüşler, ilk ışık hüzmeleri, ürperişler, ümit ile korkunun iç içe geçici, dualar...

Erdoğan'ın herkesi çağırıp ufku göstererek "Yarın değil, hemen şimdi" demesi boşuna değil.

2123'e varan gün 2023 seçimleriyle açılacak çünkü.

Doğan güne beraber hazırlanmak, güçlü ve emin olmak, tehlikelerin farkında ama kararlı olmak gerek.

Türkiye Yüzyılı muştusu boş hayal mi yoksa gelmekte olanı görmek mi? Vizyon belgesi hangi sütunlar üstünde yükseliyor? Son icraatları ve ufuk konuşmasıyla Erdoğan hangi açılımları yaptı, bir bakalım o halde.

1) AK Parti sütunu: Türkiye'yi yeni yüzyıla taşıyan, taban ile tavan arasındaki bilgi-duygu geçişinin, talep-arz dengesinin mümkün ve yoğun olduğu, dolayısıyla demokratik refleksleri de o oranda güçlü olan bir parti AK Parti. 11 milyonu aşan üye sayısıyla 60 milyon civarındaki seçmen arasında en fazla temsiliyete sahip parti. Kalp ile organlar arasında kan dolaşımını sağlayan damar sistemi, beyin ile vücudun azaları arasındaki iletişimi sağlayan sinir sistemi gibi bir nevi. Sıhhati, basireti, hücrelerle etkileşimi bu açıdan önemli.

Ankara'daki vizyon toplantısında çekilen MR görüntüsü ispatlıyor ki bu vücut sağlam. 20 yıldır maraton koşmasına rağmen zinde, güçlü, dayanıklı, heyecanlı... Metal yorgunluğu falan kalmamış. Erdoğan'ın müdahaleleri ve motivasyonuyla atak bekliyor.

2) Ekonomik sütun: Önceki yılları ve istatistikleri izninizle atlayıp sona geleceğim. Pandemi ve Ukrayna savaşı dolayısıyla üretim ve tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye'yi de etkiliyor. Hayat pahalılığıyla mücadele Cumhurbaşkanlığı kabinesinin öncelikli işi. Erdoğan bu yıkıcı küresel krizin dar ve sabit gelirlileri ezmemesi için bir dizi önlem aldı. Üretime, büyümeye, dışa açılmaya dayalı politikanın neticesi üzerine asgari ücrete ve sosyal hizmet ödeneklerine yapılan zamlar dar gelirli vatandaşı olumlu etkiledi. Sermayenin faize yönelmemesi gibi bir tercihte bulundu hükümet. İşyerleri kapanmasın, kimse işsiz kalmasın, para üretim içinde kalsın diye. Bu dar/zor günleri atlatmak için asgari ücrete yapılan ve mümkün olan en azami zam, EYT hazırlığı, kredi borçlarına müdahale, ilk evim ilk işyerim sosyal konut projesi, yükselen sektörler, Türkiye'nin ilk yerli otomobili TOGG'un banttan inmesi gibi icraatlar geleceğe umudu artırdı.

3) Siyasi açılım: Ak Parti 2002'den bu yana vesayetçi yapılar, yanlış zihniyetler yüzünden gadre uğramış tüm toplumsal kesimlere istisnasız elini uzattı.

Alevi vatandaşlarının bir asırdır biriken sorunlarına tedricen bulunulan çözümlere Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevleri Başkanlığı eklendi. Bundan böyle hem istismar önlenecek hem kurumsal yapıyla sorunlara çare arayacak devlet.

Kürt sorununu derinleştiren ve kanayan yara haline getiren tüm yanlış uygulamalar AK Parti döneminde tarih oldu. Kürtçe ve Kürtlük üzerindeki yasak ve asimilasyon politikaları derhal kaldırıldı. Terör örgütlerinin kanlı pençesinden kurtulan bölgeye büyük yatırımlar yapıldı. Son olarak 12 Eylül darbe yönetiminin iradesiyle ve insanlık dışı işkencelerle anılan, bu yolla PKK'yı besleyen Diyarbakır Cezaevi Cumhurbaşkanı Erdoğan eliyle kapatılarak müzeye çevrildi.

Bir diğeri başörtüsü meselesi idi. AK Parti yasakları kaldırmak için elinden geleni yapıp tüm bedelleri öderken yasağı getirenler ve destekleyenler daha düne kadar başörtüsünün ülkeyi şeriata, İran'a, Suudi Arabistan'a çevireceğini iddia ediyor AYM kapısında sabahlıyordu. CHP'nin durduk yere getirdiği "yasa" teklifini önerisini kıvrak bir hamleyle "anayasal güvence" seviyesine yükseltti Erdoğan. Sorunu "aynel yakin" yaşayan bir partinin yapması gereken de buydu. Bunun dışında devlet-vatandaş ilişkisi açısından Türkiye'nin Yahudi ve Hıristiyan azınlıklarına da hak hukuk çerçevesinde yaklaştı AK Parti.

4) Milli birlik açılımı: "Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak" dörtlemesini bayraklaştıran Erdoğan 20 yıllık iktidarı boyunca alt kimliklere saygılı ama üst ve ortak kimliği yücelten, birlikteliğe vurgu yapan bir politika izledi. Sağcı solcu liberal demokrat vd. fark etmeksizin "vatanseverlik" bizi birleştiren en kıymetli değer halini aldı.

5) Kök açılımı: Gücünü halktan alan, devletle-toplum, devletle-vatandaş arasındaki ilişkiyi karşılıklı olarak güçlendiren zihinsel ve yapısal bir değişim yaşandı aslında son 20 yılda. AK Parti önceden kendini çeşitli açılardan Menderes ve Özal çizgisinin devamı olarak tanımlardı. Vizyon toplantısında ise yeni bir kök tanımı yaptı. Menderes'ten başlayarak Özal, Demirel, Ecevit ve Erbakan'ın da adını anarak demokrasi tarihimizin tüm sağlam kollarını kapsadı. Böylece sadece merkezdeki gölgesi değil gövdeyle beraber kökleri de genişledi toprak altında.

6) Diplomatik atılım: Dünyanın büyük çalkantılar ve sınamalardan geçtiği bu yeni dönemde Erdoğan liderliğindeki Türkiye, terörü sınırların dışında tutmak, Türkiye'nin meşru menfaatlerini korumak için çok yönlü aktif bir dış politika uyguluyor. Görülen lüzum üzerine Suriye, Libya ve Karabağ'da sahaya çıktı. Doğu Akdeniz'de Egede sınırlarda ülke menfaatlerini kahramanca koruyor.

Her masada, her platformda da sözü dinlenen güçlü bir ülke artık Türkiye. Ukrayna savaşı sonrası ortaya çıkan ve bütün dünyayı endişeye sevk eden tahıl ve enerji krizleri Ankara eliyle çözüldü, çözülüyor.

"Kazan kazan" siyaseti gibi "dünya beşten büyüktür" mottosu da küresel adalet için atılan çok değerli bir adım.

7) Kavramsal açılım: "Muhafazakar demokrat parti" tanımıyla yola çıkılmıştı. Geçen günlerde ise Erdoğan "ben muhafazakar bir devrimciyim" dedi. Hakikaten 20 yıl öncesinin Türkiye'si ile bugünün Türkiye'si arasında devrim diye nitelenecek türden devasa farklar var. Ama bu "demokratik bir devrim". Hukuk içinde ve muktedir. Yetkisini ve gücünü anayasadan ve halktan alıyor.

8) Zihniyet devrimi: AK Parti sadece yol köprü havalimanı yapmadı, üniversite fabrika teknofest açmadı. Yaptığı yatırımlar icraatlar güncellenen mevzuatlar marifetiyle Türkiye'yi şaha kaldırırken bir yandan da milli iradenin ayağındaki vesayet prangalarını kırdı Erdoğan. Zillete son verdi, milli onurumuzu geri kazandırdı. Yüzyıllık kangrene dönmüş toplumsal siyasi meselelere çare aradı, kanamayı durdurdu. Yanlış zihniyetleri düzeltti, muhataplarını ikna etti.

Düşünsenize CHP'nin bile -şeklen de olsa- başörtüsü özgürlüğünü savunmak zorunda kaldığı bir dönüşüme devrim denmez de ne denir?

Bundan sonrası 2023 eşiğini aşmak ve yola böyle devam etmektir.