ABD'yi mazlumlar mı yakıyor, yoksa…

Irkçı polis şiddeti ABD’de yeni değil. Hatta sıradan.

Siyahi George Floyd’un 25 Mayıs'ta 20 dolarlık sahte bir fatura yüzünden gözaltına alınması ve sonrasında hareketsiz şekilde yere sabitlendiği halde polis tarafından nefessiz bırakılarak öldürülmesi, bardağı taşıran son damla oldu da diyebiliriz. Ancak bu kadar basitçe kurulabilecek bir nedenselliği aşan durumlar da var belli ki.

Şu kesin gibi; ABD polis teşkilatında, -özellikle polis teşkilatında- ırkçı eğilimleri besleyen bir eğitim ve ideolojik endoktrinasyon var. Bir görüşe göre bunun sebebi teşkilatın siyahilerin ikinci sınıf olduğu bir düzeni koruyabilmek üzere teşkil edilmiş olması. Yani kuruluş doktrininde bu var.

Cari sebep ise suç istatistiklerinde siyahların önde olması. Irkçılığın federal düzeyde suç olarak tanımlanmasının ve siyahların beyazlarla ‘kağıt üstünde’ aynı haklara sahip olmasının (Kennedy'nin başkan olduğu 1960'ta ABD’nin pek çok eyaletinde siyahlar oy kullanamıyordu) üzerinden daha yarım yüzyıl geçtiği düşünülürse suç oranlarındaki yüksekliğin mi ırkçı önyargıyı beslediği yoksa ırkçılığın sonucu olarak mı suç oranlarında siyahların önde olduğu sorusu da cevabını bulacaktır.

“Lanet olası Federaller”in herhangi bir durumda vatandaşını derdest etme biçimiyle ilgili sayısız video izleyebilirsiniz. Ters kelepçelendikten sonra silahla “etkisiz hale getirilen” bir beyaz göremezsiniz ama siyahlar söz konusu olduğunda polise bunun hesabı dahi sorulmayabilir.

Nitekim 5-6 ay önce yine bir siyahi olan Eric Garner, aynı şekilde polis tarafından tutuklandığı sırada hayatını kaybetti. Onun son sözleri de “Nefes alamıyorum”du.

ABD’de bir siyahi için sokakta koşmak riskli bir eylem haline gelmiş durumda. Siyahsanız ve koşuyorsanız olağan şüphelisiniz. Kulağınızda kulaklık varsa şayet polisin dur ihtarını duymayıp oracıkta öldürülebilirsiniz. Nitekim sokakta koşan Ahmaud Arbery, hırsızlık yaptığı düşünülerek bir baba ve oğlu tarafından kovalanarak öldürüldü; tabii ki o da siyahtı.

Sadece gözaltında öldürülen siyahlar değil mesele, doğum istatistiklerinde bile siyah bebeklerin ölüm oranı daha yüksek.

Sigortasız olduğu için sağlık hizmeti alamayan Amerikalıların çoğunluğu siyah. Bu yüzden Kovid 19 salgınında beyazlardan çok siyahlar öldü.

ABD, siyah bir başkanları varken bile, sistemin iliklerine işlemiş olan bu ırkçı faşizmi söküp atamadı.

Bugün 40’tan fazla eyaleti yangın yerine çeviren, yakıp yıkan, yağmalayan bu öfke, ne yazık ki siyahların kendilerini Amerika’da daha güvende hissetmelerini sağlamayacak.

Salgının ilk günlerinde tuvalet kağıdından sonra en çok satılan şeyin silah olduğu düşünülürse bugün mahallelerini şahsi silahlarıyla koruma altına alan Amerikalılar arasından yeni Ku Klux Klan çıkmayacağının garantisi yok.

Anfita denilen örgüt de hazır terör örgütü ilan edilmişken derin Amerika’nın ne oyunlar oynayacağını bilemeyiz.

Trump gitsin diye provoke edildiği söylenen siyah öfkenin Trump’a yaramayacağının ve Amerika’yı, siyahlar, göçmenler ve Müslümanlar için iyice yaşanmaz hale getirmeyeceğinin de...

BİR TEK VANDALİZM BENZİYOR

Bizdeki Gezi eylemleri ile ABD’deki olaylar arasında benzerlik kuranlar da var; evet yakıp yıkmak konusunda Gezi’deki çapulcular da sert müdahaleyi hak edecek kadar ileri gitti.

Eylemlerin Trump’a zarar vermesini umanlar gibi, Gezi kalkışması ile Erdoğan’ı devireceğini hayal edenler de vardı.

Ama unutmayın Gezi’de bir değil bir kaç terör örgütü birden vardı. Arkalarında ise imtiyazlı şımarıklar...

Türkiye’nin zencileri olan başörtülüler hakaret çokça gördü o süreçte. İstanbul’un en zengin ve elit muhitleri Gezi’ye destek verdi. Dezavantajlı sosyolojinin haklı öfkesi üzerine oturan bir eylem değildi yanı.

Ve neyse ki Türkiye’nin on yıllarca ezilmiş olmasına rağmen yerden tek kaldırım taşı sökmeye yeltenmeyen sessiz çoğunluğunun makuliyeti ve sağ duyusu sayesinde Türkiye o günleri ve peş sıra gelen bütün saldırıları atlatabildi.