Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin meyveleri bunlar

Son dönemde Türkiye göz doldurdu, iktidar partisi ise puan topladı.

Nasıl oldu bu? Hakkı teslim edelim; muhalefetin Kovid 19 salgını Türkiye’yi yıkıp geçsin temennisine rağmen oldu. PKK’dan, FETÖ’den yardım bekleyen muhalefet salgından da medet umdu. Bilanço ağır olsun, ölü sayısında dünyayı sollayalım, millet kırılsın, ele muhtaç olalım istediler. Böylece iktidar krizi yönetememiş olacaktı ve muhalefet buradan puan toplayacaktı.

Yabancı yayın organlarının Türkiye uzantıları da geri kalmadı; firari FETÖ’cülerin, PKK’lı ve DHKP-C’lilerin temennilerini Türkiye’deki reel durum gibi yansıtan haberler yaptı.

Ama bekledikleri olmadı. Yine “inanmadıkları Allah” çabalarını boşa çıkardı, fitnelerini sinelerinde bıraktı, kumpaslarını başlarına geçirdi, yalanlarını ayaklarına doladı...

Dün göğüslerini gere gere, “ben verdim” dedikleri talimatları karakolda inkar eder oldular. Her gün yeni bir skandalla gündeme geliyorlar. Bu onların varolma biçimi adeta... Bir gün Ekrem, bir gün Canan, ertesi gün Özgür Özel, sonraki gün, Engin Özkoç ya da Veli Ağababa... Bunlar zebil gibi CHP’de. Parti yarın, dağ kadrosu kuracağım hiç dese sıkıntı çekmez. O derece...

Terörist cenazelerinde boy gösteren mi arasın, DHKP-C’lilere Meclis çatısı altında basın toplantısı yaptıran mı? Türkiye’nin terörle mücadelede en önemli silahlarından olan SİHA’ların geliştirilmesine kendini adayan Selçuk Bayraktar’ı saldırıyorlar şimdi de.

Sözün özü, muhalefetin durumu içler acısı...

TÜRKİYE GÖZ DOLDURDU

İktidar partisi ve hükümet ise hiç olmadığı kadar derli toplu, hızlı ve proaktif. 2002’den bu yana aralıksız ve her seçimde oyunu artırarak iktidarını korumuş olması zaten hizmet siyaseti konusunda marka bir parti haline getirdi AK Parti’yi. Yanı sıra bu son süreçte Cumhurbaşkanlığı sistemi de ilk ciddi sınavını verdi.

Bir kere son derece disiplinli, istişareye dayalı ama son tahlilde tek ses bir kriz yönetimi sergilendi. 2002’den bu yana yapılan yatırımların Türkiye’yi en gelişmiş ülkelerin önüne geçirdiğini gördük. Son bir kaç seçimdir şahit olduğumuz “hizmete doyduk” şımarıklığının ne kadar yersiz olduğunu da...

Cumhurbaşkanı liderliğindeki süreci ele alış biçimi ve alınan netice, Türkiye’nin göz doldurmasına yol açtı. Türkiye’den 130’a yakın ülke yardım talep etti. Yaklaşık yarısına tıbbi destek gönderildi. El açan ülke olmanın ezikliğini değil el veren ülke olmanın gururunu yaşadık. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın tamamının ücretsiz olarak yurda dönüşü sağlandı. Bulundukları ülkelerde tedavi olamayan ve güvende hissetmeyen Türk kökenli vatandaşlar ise ambulans uçaklarla Türkiye’ye getirildi.

İKTİDAR PUAN TOPLUYOR

Hülasa hükümetin iyi iş çıkardı. Elini vicdanına koyan herkes gerçeği görüyor.

Bu sadece sağlık sistemimizin ve bakanımızın iyiliğiyle alakalı da değil. Burada topyekun bir başarı var. İstanbul ve Ankara seçimlerini kaybetmek AK Parti’ye yaradı desek yeridir. Bakıyorum, özellikle son yıllarda çokça saldırıya uğrayan bakanlıkların hemen tamamı arı gibi çalışıyor. Başarmaya çok motive olmuş durumdalar. Yeni sistemin sağladığı avantajları kullanıyorlar. Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisine dönük “metal yorgunluğu” tespitinin ve yüksek sesli özeleştirilerinin ciddi karşılığı olmuş.

Ekonomi’den Teknoloji’ye, Savunma’dan İçişlerine tüm bakanların görevlerine odaklanmış durumdalar. Başaramama lüksümüz yok hissiyatıyla ele alıyorlar ajandalarını.

Tüm bunların üzerine, İletişim Başkanlığı’nın yerinde, hızlı ve ön alıcı tepkilerle kamu diplomasisinde gösterdiği başarı da dikkate değer. Son dönemde İletişim Başkanı Prof. Fahrettin Altun’a ve ailesine yönelik yıpratma çabalarının sebebi de bu muhtemelen.