"Sivas Davasý", 30 yýldýr süren bir intikam davasý.
2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'taki hâdiselerin ardýndan, o dönemde yargýya hakim olan mezhepçi "TSE hattý"nýn Müslüman Anadolu halkýna gözdaðý vermek için sahnelediði bir hukuk tiyatrosuydu "Sivas Davasý".
Yargýda "TSE"nin ne mânâya geldiðini Yargýtay Onursal Üyesi Cevdet Ýlhan Günay anlatýyor: "Hâkim arkadaþlarýmýz derler ki, bir yere gelebilmek için TSE damgalý olmak lâzým. TSE ama açýlýmý Türk Standartlarý Enstitüsü deðil. Onun açýlýmý, Tunceli-Sivas-Erzincan'dýr!"
Maalesef mezkûr hukuk tiyatrosunun acý neticesi hâlâ sürüyor.
1993 senesinde ne olmuþtu?
Hind asýllý Ýngiliz Selman Rüþdi yazdýðý "Þeytan Ayetleri" adlý romanda Peygamber Efendimize iftira atýnca dünya çapýnda tepkilere muhatap olmuþtu. Ýçlerinde Aziz Nesin'in de olduðu bir grup "Þeytan Ayetleri"ni Türkçeye çevirip Aydýnlýk Gazetesi'nde neþrettiler. Haliyle bu neþir Türkiye'de büyük infial uyandýrdý. 93'de Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Anma etkinliklerine Aziz Nesin de çaðrýlmýþtý. Sivas halký Nesin'in gelmesine protesto etmek için Nesin'in kaldýðý otelin önünde protesto eylemi yaptý. Protestolar sýrasýnda çýkan yangýnda, etkinliðe katýlmak Sivas'a gelen 33 kiþi dumandan etkilenerek otelde öldü. Ayrýca, ikisi otel görevlisi ikisi de halktan olmak üzere 4 kiþi de kargaþa sýrasýnda vefat ettiler.
Hâdisenin ardýndan Sivas halkýna yönelik bir linç kampanyasý baþlatýldý. Mezhepçiler sokaklara koyduklarý kara tahtalara düþman gördükleri kiþilerin adlarýný yazýyorlardý. Sonra bu isimler, TSE'nin izniyle savcý olanlar tarafýndan iddianameye eklendi.
Hiçbir zaman adalet diye dertleri olmadý. Tek dert, hâdise sýrasýnda ölen 33 kiþinin intikamýný almaktý. Adalet diye dertleri olsaydý hâdisenin derinlerine inmeye çalýþýrlardý. Ne demek istiyorum?
Ne demek istediðimi, gazeteci Cüneyt Özdemir'in o döneme ait sözleriyle izah edeyim. Özdemir, Mehmet Ali Birand'ýn yanýnda çalýþýrken mâlûm hâdiseyi takip etmek için Sivas'a gönderilir. Özdemir hâdiseyle ilgili bir görüntüyü yayýnlamaktan neden korktuklarý þu sözlerle anlatýyor: "Sivas olaylarýnýn olduðu gün biz 32. Gün programýndaydýk ve oraya gidip bir dosya hazýrladýk. Hâlâ cevabýný bulamadýðým bir soru var. Dosyayý Can Dündar hazýrlamýþtý, ofiste çok tartýþma çýkmýþtý yayýnlayalým mý, yayýnlamayalým mý diye? Birand, 'yayýnlamayalým.' dedi. Yayýnlamadýðýmýz görüntü þuydu: Sivas Katliamýna (görüntülere) baktýðýmýzda orda büyük bir halk geliyor, insanlar 'yakýn laa yakýn' diyor. Orada insanlar sýkýþýyor ve asker geliyor. 20 kiþilik elinde silah olan bir grup asker. Ve sonra o asker çekiliyor. Hep merak ettiðim þu: Asker neden çekildi, kim çekti askeri. Ellerinde silah var havaya ateþ açsa bile herkes daðýlýr. Bir emir geliyor asker aradan çekiliyor. Aradan 26 yýl geçmiþ, 26 yýldýr bu soruyu merak ediyorum, kimse de sormaz bu soruyu bir-iki defa 5N1K'da buna deðindim. Asker neden çekildi, kim çekti, çekilin emrini kim verdi?" Niye yayýnlamamýþtýk, korkmuþtuk. Çünkü o dönem askerin yüzde yüz otoritesinin olduðu bir dönemdi. Öyle bir þey yayýnladýðýmýz an olay çok sýcaktý, bir de o dönem 'halký askerlikten soðutma' diye bir yasa vardý. Onunla baþýmýz beladaydý, askeri eleþtiriyorsun hemen dava açýlýyordu. Yani ya çekindik ya da korktuk bilmiyorum ama o görüntüleri yayýnlayamadýk. O da benim için bir gazetecilik ukdesidir."
Ýntikamdan baþka bir þey düþünmeyenler devletin hâdiseye neden müdahale etmediðini sorgulamadýlar. Onlar sadece intikam istiyordu. Ýstedikleri onlara verildi; 33 kiþi idam cezasýna mahkum edildi!
Ýdam cezasý alanlar arasýnda, hadise sýrasýnda Sivas'ta olmayanlar bile var. Ýþte böyle bir intikam davasýdýr Sivas Davasý.
Geçen hafta davada firari durumda olan 3 kiþinin yargýlandýðý davada mahkeme zamanaþýmý kararý verdi. Karar sonrasý intikamcýlar ortalýðý ayaða kaldýrmaya çalýþýyorlar ama halk kale almýyor. "Adalet" diyorlar lakin Özdemir'in de sorduðu üzere askere geri çekil emrini verenlerin peþine düþmüyorlar. Ýntikamdan körelmiþ zihinlerden doðru bir adým atmalarý beklenemez.