Ferudun Niğdelioğlu
Ferudun Niğdelioğlu
Tüm Yazıları

Adil oyun mu, adi suç mu?

Ankaragücü-Rize karşılaşması sonrasında Ankaragücü başkanı Faruk Koca'nın hakem Halil Umut Meler'e attığı yumruk ve saha içindeki tekmeler, sözün bittiğinin göstergesidir. Yumruğu atan başkan, direkt kamu görevlisine saldırıdan tutuklanmalı. TFF, acilen lige devre arası verip maçları oynatmamalı. Hakemlerin arı namusu, şerefi varsa bu durumu protesto edip sahaya çıkmamalılar. Bu durum, dünyaya rezil olmamıza yetiyor. Hakemler, arkadaşlarının yaşadığı bu durumu düşünmeden 30-40 bin kazancı göz önünde bulundurmadan maçlara çıkmama kararı almalılar; aksi halde kamu vicdanı ağır hasar alır.

Malumun ilanı

Maç öncesinde de söylediğimiz gibi, Cumartesi günü oynanan derbi maçta ağır favori Fenerbahçe, Beşiktaş karşısında çok haklı ve net bir galibiyet aldı. Atilla Karaoğlan'ın fahiş hakem hatalarının (aslında neredeyse kasıtlı olan yanlışlarının) VAR'dan döndüğü, farkın altı-yediyi bulmasının Mert Günok'un olağanüstü kaleci performansı sayesinde engellendiği bir maç oynandı. İstatistiklere yansıyan rakamlardan da görüleceği üzere bir derbi maçında ev sahibi takımın rakibi karşısında ağır bir şekilde ezildiği tarihi bir maça şahitlik ettik. Atilla Karaoğlan'ın gözünün önündeki iki penaltıya ancak VAR müdahalesi ile karar verebilmesinin artık hakem hatası ile izah edilemeyeceğini düşünüyorum. Karaoğlan'ın Tayfun'a çıkarttığı ve VAR'ın devreye girerek iptal ettirdiği kırmızı kart, iptal edilmese Fenerbahçe'nin haklı galibiyetine büyük bir gölge düşmesine sebebiyet verecekti. Rakip takımın sosyal medya trolleri derhal devreye girecek ve Fenerbahçe'nin haklı galibiyetinden değil, iki penaltı ve haksız penaltıdan yürüyecekti. VAR ile belki de hakeme ilk kez bu kadar etkin bir şekilde müdahale edilerek büyük bir skandalın önünde geçilmiş oldu.

Tarih tekerrürden ibaret

Karaoğlan'ın neredeyse kasıtlı denebilecek yanlışlarının nedeni ciddi bir şekilde araştırılmalı. Ben sosyal medya trolü gazetecilerden olmadığım için derin, karanlık mahfillerde yazılan kumpas senaryolardan bahsetmeyeceğim. Benim derdim futboldaki güven unsurunun, futbol kamuoyunda tamamen yitirilmesi, hakemlik müessesinin bizzat futbolu yönetenlerce ayaklar altına alınması ile ilgili. Hakemler yeteneksiz, tembel ve kendilerini geliştirmiyorlar. Bunlar tamamen gerçekçi tespitler. Peki TFF hakem yetiştirmek için ne yapıyor? Bugüne kadar ne yaptı? 85 milyonluk ülkede Türk futbolunu bu kadar dar hakem kadrolarına mahkûm ettirenlerin hiç mi suçu yok? Atanan Federasyon Başkanları ile yönetilen Türk futbolunda hakem kalitesinin bu denli düşük olmasının sorumluları kim? Bunlardan hesap sorabilecek bir makam yok mudur? Sadece eski ve yeni MHK Başkanları ve özellikle de İbanoğlu mudur sorumlu olan? Federasyonda sorumluluğu olan hiçbir yönetici yok mudur? Neden Kulüpler sadece İbanoğlu istifa etsin derdinde? Neden kimse Federasyon Başkanı veya en azından bir yöneticinin sorumluluğunu tespit edip, onu istifaya çağıramıyor?

Birincisi tüm kulüp başkanları TFF'yi istifaya davet etmekten korkuyor. Korkuları TFF başkanından da değil, bu herkesin bildiği ve fakat söyleyemediği bir durum. Bu sebeple herkes yalandan yere MHK'ya ve özellikle de İbanoğlu'na vuruyor. Bunun da amacı belli, taraftarların gazını almak. İkincisi tüm kulüpler MHK üzerinden kavga ederek bataklık haline gelen hakem müessesinden lehlerine bir fayda çıkaracağını düşünüyor. Kavganın ortasında kalan hakemlerin en çok bağıran lehine hata yapması güçlü ihtimal olduğundan herkes avazı çıktığı kadar bağırıyor. Herkes bir sonraki maç için pozisyon almaya çalışıyor. Yani kimsenin derdi Türk futbolunda kaybolan güvenin yeniden tesisi değil. Herkes sezonluk düşünüyor ve yaşıyor. Şampiyonluk günlerinde sezon içinde yaşananların esamisi okunmaz oluyor. Her nedense tüm şampiyonların bileğinin gücü, alnın teri ile ak süt gibi helal şampiyonluk hikâyeleri ortak bir dille medyada yer buluyor. Sonrasında ne mi oluyor? Sezon başlıyor, kavga kaldığı yerden, daha da şiddetlenerek devam ediyor. Anlayacağınız aktörleri farklı, senaryosu aynı bir tiyatro sürgit devam edip duruyor.

Fetret Devri nasıl aşılacak

Derbi yenilgisinin ardından Beşiktaş'ta cicim günlerinin sona ereceğini söylemiştim. Öyle de oldu. Ligde 2,5 takım var dediğimiz de buçuğun Beşiktaş olduğunu düşünenler, Beşiktaş'ın buçuk bile olmadığını gördüler. Beşiktaş futbol olarak Kayseri'den de Adana Demirspor'dan da geride. Çok kötü bir kadro mühendisliğinin sonucunda birbirine benzemeyen futbol diline sahip geniş bir futbolcu topluluğu bir araya getirilmiş.

Yerli oyuncu kalitesi rakipleri ile mukayese edilemeyecek kadar kötü. Yabancı futbolcuların pek çoğu, tribün deyimi ile "ahrazlı". Para için devre arasında Beşiktaş'ı bırakıp Arabistan'ı tercih eden Aboubakar, sürekli sakat Ghezzal, Amartey, Colley, Bailly, Rebic gibi isimler unutulduğu için Türkiye'nin nasibine yüksek maliyetli yabancı futbolcular ile oluşan sorunlu bir kadro düşüyor. Hasan Arat'ın işi zor değil, çok çok zor.

Kulüpten taze yapılan açıklamada Vincent Aboubakar, Valentine Rosier, Eric Bailly, Rachid Ghezzal ile Jean Onana'nın kadro dışı bırakıldığı belirtildi. Fakat bu elbette yeterli değil, ilgili oyuncular tasfiye edilecek (kadro dışı bırakılmaları geçici çözüm, gönderilmeleri esas mesele), hem de yerine yeni oyuncular konacak. Kadro dışı bıraktığın oyuncuya ücretini ödemeye devam edeceksiniz, göndermek istesen tonla maliyet. Nasıl olacak? Bu maliyete kimse dayanamaz. Üstüne üstlük bu operasyonu kim yapacak? Yaşına ve hatırasına hürmet edildiği için sezon sonuna kadar kalacağı açıklanan Rıza Çalımbay mı? Çok kısa süre içerisinde Beşiktaş'ın önümüzdeki sezonunun hocasını takımın başına getirmesi ve futbol operasyonunu başlatması şart oğlu şart. Yoksa ne mi olur? Sayın Arat'ın gidişi de gelişi gibi muhteşem olur.