Bir haftadýr bu konuyu konuþuyoruz; Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn geçtiðimiz çarþamba günü partisinin grup toplantýsýnda ekonomi, hukuk ve demokrasi alanýnda güçlü bir þekilde vurguladýðý reform ihtiyacýný…
“2001’de kurulmuþ, bir yýl sonra tek baþýna iktidar olmuþ, 18 senedir girdiði tüm seçimleri oyunu yükselterek kazanmýþ ve bu arada 21 Ekim 2007 ve 16 Nisan 2017 referandumlarý neticesinde Türkiye’yi yeni bir hükümet sistemine taþýmayý baþarmýþ bir lider ve partinin en önemli özelliði ne olabilir?” diye sorsak herhalde vereceðimiz cevap “Halkýn ihtiyaçlarýný karþýlayabilmesi ve buna göre kendini dönüþtürebilme kabiliyeti” olurdu.
Yani aslýnda AK Parti’nin mümeyyiz vasfý reformcu olmasý.
28 Þubat enkazýndan sonra Ak Parti’yi iktidara getiren de reform ihtiyacý ve bunu karþýlayabileceðine dair topluma verdiði güvendi. Bu zaman zarfýnda onu iktidarda tutan da yine deðiþim ve reformun adresi olarak hep AK Parti’nin görülmesiydi.
Fakat bu denli yüksek perdeden bugün yeniden reform söyleminin kullanýlýyor olmasý kuþkusuz partinin ve liderin, deðiþim ve reforma açýk olmasýnýn yanýsýra nasýl ve neden þimdi gibi bir dizi soruyu anlamlý kýlýyor.
Öncelikle þunu vurgulayalým; dünya tarihini deðiþtiren olaylarýn da anýldýðý bir kavram olarak reform, çok güçlü çaðrýþýmlarý barýndýrýyor.
Cumhurbaþkaný’nýn çok çok önemli iki alaný zikrederek reform ihtiyacýndan bahsediyor olmasý, konuya bizim de dikkat kesilmemizi gerektiriyor.
Bu vesileyle ben de bir kaç tespitimi aktarmak istiyorum.
Zaman zaman yanlýþ bilgilendirilmiþ ve doðru kararlar verememiþ olabilir ancak Erdoðan, dünyadaki geliþmeleri hep iyi hesapladý. Dolayýsýyla, güç dengelerindeki deðiþimin meydana getirdiði fýrsat alanlarýný Türkiye için en iyi þekilde kullanmasýný bildi.
2013’te Türkiye’nin büyük bir saldýrý kýskacýna alýnacaðýný öngördü ve baþlayan taarruza karþý çok yüksek perdeden bir mukavemet hattý oluþturdu. Saldýrýyý karþýlamak için bütün gücünü seferber etti, aktörlerini yeni duruma göre seçti. Risk aldý.
Aksi takdirde ayný anda FETÖ, PKK, DEAÞ ve bunlarý destekledikleri aþikar olan sözde müttefik ve komþularýmýzla baþ etmek mümkün olmayabilirdi.
Bu süreci belli bir yere kadar baþarýyla götürdükten sonra da yeniden reformcu ayarlarýna dönme kararlýlýðý gösterebildi.
Önümüzdeki süreçte, çok muhtemel, reform ihtiyacýný karþýlayacak adýmlarýn peyder pey atýldýðýný göreceðiz. Ekonomi ve hukuk alanýndaki aktörlerin iþ dünyasýyla yapacaklarý toplantýlarýn olumlu yansýlamalarý da kýsa sürede hissedilecektir.
Erdoðan ve Ak Parti ,bu reform söyleminden de önce “Türkiye’yi geleceðe taþýyacak parti hangisidir?” ve “En güvendiðiniz lider kim?” araþtýrmalarýnda rakiplerinin toplamýný hala daha egale edebiliyor.
Lider olarak Erdoðan her þekilde açýk ara önde. Tüm bunlara raðmen söz konusu dönüþümü, AK Parti’nin, 2023’ün önüne koyacaðý denklemi o gün gelip çattýðýnda düþünmek yerine hazýrlýðýný bugünden yapmasý ve halkýn güvenini boþa çýkarmayacak adýmlar atmasý olarak deðerlendirebiliriz.
Çünkü Türkiye, en güçlü dinamiðin halen deðiþim olduðu bir ülke. Siyasetin çok parçalý ve çok kimlikli yapýsý, dýþ politikada önümüzde açýk duran dosyalar, varlýk gösterdiðimiz sahalar ve müzakere edeceðimiz masalar, reform ihtiyacýný husule getiriyor.
Reform politikalarýnýn içeride meydana getireceði ekonomik ve toplumsal ferahlama dýþarýda da rahatlatacaktýr Türkiye’yi. Dýþarýda rahatlamak ise içeride siyasetin elini güçlendirecektir.
AK Parti’deki reform sürecinin muhalefete nasýl yansýyacaðý ise konunun diðer önemli ayaðý. Bilahare bunu da deðerlendirelim.