İYİ Parti Genel Başkanı Akşener'in, hiç tanımadığımız çok şaşırtıcı ikinci bir karakterini daha öğrendik.
İlki, 28 Şubat sürecinde İçişleri Bakanı iken başörtüsü yasağını uygulayacağına dair gösterdiği kararlılıktı.
İkincisi de, bu hafta partisinin Grup toplantısındaki çıkışıydı.
Asıl eleştirim, bir babaanneye asla yakışmayan üslupla gürleyip esmesi, hançeresini yırtarcasına bağırıp çağırması değil.
Bugüne kadar sağda, milliyetçi camiada siyaset yapan kimsenin söylemediklerini söylemesiydi. Kendisine milliyetçi diyen bir siyasetçi ilk defa, 2. Abdülhamid'e "Kızıl Sultan" diyenlerle ağız birliği yaptı.
Akşener'i tanıdığını zannedenler bile afalladılar, şaşırıp kaldılar. Dediklerini sıralayıp itirazlarımı yazayım.
1. "Gezi direnişi, Türk gençliği için yalnızca bir protesto değildir. Aynı zamanda millî şuurun da ayağa kalkmasıdır."
Bu nasıl bir saçmalıktır? Gezi'deki gençleri "Türk gençliği" diye nitelemek maksatlıdır, Türk gençliğine hakarettir, bühtandır.
Türk gençliği dediği militanların/provokatörlerin çıkardığı olaylarda tam 697'si polis 4 bin 329 kişi yaralandı. 5 kişi hayatını kaybetti.
58 kamu binası, 337 işyeri tahrip edildi, 90 belediye otobüsü, 240 polis aracı ve 45 ambulans kullanılamaz hale getirildi.
Kendinize gelin Sayın Akşener! Ambulans tahrip edenler, yakanlar nasıl Türk gençliği oluyor?
Milli şuurda, kamu malına zarar vermek, yakmak, yıkmak devlet otoritesine isyan etmek, bunun için anarşiyi kullanmak var mı?
Gayrı milliliğe, milli şuur diyemezsiniz...
Erdoğan nefreti ve iktidar hırsı ile siz aklınızı mı yitirdiniz?
2. "Gezi, gençlerimizin o dönem müstemleke rejimine karşı sergilediği bir duruş, bir direniştir. Türk gençlerinin bu direnişi AK Parti'nin FETÖ ile el ele verip millî egemenliğimize kastetmesine karşı yapılmıştır."
Gezi olaylarını AK Parti'nin FETÖ ile el ele verip yaptığı iddiasını ilk defa Akşener'den duyuyoruz. Pensilvanya'dakiler bile buna "kuyruklu bir yalan" demişlerdir. Ama böylesi bir saptırma için de memnun olmuşlardır...
Akşener'in saptırmasının aksine, yargılamalar sırasında ortaya çıktı ki, Gezi olaylarında provokasyonları, tahrikleri, kumpasları FETÖ'cü emniyet müdürleri yaptılar. Ne kadar melanet varsa hepsinin altından FETÖ'cüler çıktı.
Örnek verelim.
Eylemcilere "orantısız güç" kullanan, dönemin Güvenlik Şube Müdür Yardımcısı Mithat Aynacı'ydı. Aynacı, FETÖ üyesi olmak suçundan aranırken, 15 Temmuz gecesi İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nü işgale giden bir tankın içinden çıktı.
Gezi eylemleri sırasında tepki çeken ve parkın içinde kurulan çadırların yakılması talimatlarını veren Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli de "ByLock" kullanıcısı çıktı.
FETÖ, 15 Temmuz ihanetine giden yolda önce Gezi olaylarını, sonra 17/25 Aralık emniyet/yargı darbe girişimini kullandı.
3. "1908'de istibdada karşı koyan ruh neyse, Gezi de odur. 31 Mart'ta, meşrutiyeti yıkmaya kalkışan darbecilerin, karşısında duran irade neyse, Gezi de odur. Her devirde, mutlaka yeni Derviş Vahdeti'ler çıkacak. Vahdeti'lerin karşısına dikilecek, Mustafa Kemal'ler de olacak..."
Haziran 2023 seçimleri için laikçi kesime verilen bu mesajlar, siyasetin şeytanlaşmasına dair belge niteliğindedir.
Gezi olaylarına destek vermeyen milletimiz, 15 Temmuz'da milli şuurun ne olduğunu herkese gösterdi.
Gezi'yi tertipleyenler Erdoğansız Türkiye için harekete geçtiler. Küresel güçler, vesayet ağalarına yeniden imkân sağlamaya kalktılar.
Bugün Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyenlerin de asıl gayesi, Biden projesi dâhilinde vesayeti yeniden hâkim kılmaya çalışmaktır.