Akşener pes etti: Kılıçdaroğlu kendini kabul ettirdi!

Erdoğan ve AK Parti karşıtlığında buluşan, bunun dışında hemen hiçbir noktada ortaklaşamayan ve hem kendi içlerindeki hem ortaklar arasındaki pazarlıklardan başını bir türlü alamayan muhalefet partileri asıl meseleyi konuşmak üzere nihayet sözleşmişler.

Bugün Meral Akşener ev sahibi.

Hafta boyunca masanın diğer ortaklarını tek tek yokladı zaten.

Anlaşılan o ki 11. toplantının gündemi biraz da bu yoklamalar sayesinde "ortak aday" olabildi.

Başka türlü söylersek, Akşener diğer liderlerin Kemal Kılıçdaroğlu ismine itiraz etmediğini, CHP'nin ise ısrarından vazgeçmediğini görünce mecbur kaldı, pes etti, havlu attı, razı oldu büyük ortağına.

Olan yine İBB Başkanına oldu.

Meral Ablasının ettiği onca uygunlu uygunsuz lafla, verdiği ölçüsüz gazla 1 numara olmak istediğini erkenden ve çok fazla belli etti İmamoğlu. Büyükelçilerle sıkça buluşup batı medyasına ülkesini defalarca kötüledi. İstanbul'u yönetmeden iki kez Anadolu turnesine çıktı. Şu son on günde bile önce umreye sonra Kastamonu'ya sonra Yunanistan'a gitti.

Ama olmayınca olmuyor.

Üstelik girdiği seçimlerin tamamını kaybeden, siyaset yaptığı yirmi yılda partisine fazladan 20 oy getiremeyen ama FETÖ yardımıyla da olsa Deniz Baykal, Önder Sav gibi epey dişli CHP'lileri yiyen ve Atatürk'ün partisini HDP'nin kuyruğuna takan Kılıçdaroğlu'na yenildi işte. Yaprakların bile kendisini alkışladığı Bay Başkan.

Zaten CHP ve İP için mesele seçim kazanmaktan çoktan çıkmış durumda.

Eski CHP'liler için CHP'yi Kılıçdaroğlu'ndan kurtarmak, İyi Parti içinse CHP'nin boşalttığı alana yayılmak asıl amaç.

Bu kadar entrikanın döndüğü bir masada hiçbir şey henüz net değil. Her an her şey olabilir tabii.

Ama İmamoğlu isminin askıya alındığı, Kılıçdaroğlu'nun güç bela kendini kabul ettirdiği artık kesin görünüyor.

Asıl soru ise 14 Mayıs'ı bekliyor:

Adaylığını bile birlikte siyaset yaptığı ortaklarına bir yılda zor kabul ettiren Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı görevi için yüzde 50+1 oy almayı, altılı masa seçmenlerinin tamamına, ne kadar zamanda, hangi vizyon, hangi donanım, hangi referansla ve nasıl başaracak?

**

6'LI MASA: TAM BİR KARA DELİK

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 14 Mayıs'ta seçimlere gidileceğini, gerekirse bunun için anayasanın tanıdığı yetkisini kullanacağını açıklamasının ardından saat işlemeye başladı.

Partiler gibi seçmen de sandık gününe hazırlanıyor: Bir Cumhur İttifakına, bir 6'lı masaya bakıyor.

Cumhur İttifakının adayı belli. Erdoğan'a duyulan güveni de her fırsatta partiler göğsünü gere gere dile getiriyor.

6'lı masa ise seçmeni iki yıldır oyalıyor. Geçen senenin Şubatından bu yana 6'lı masa adıyla ama öncesinde ise aynı çatı altında birleşmek isteyen ihtiraslı ve sadakatsiz partiler olarak iktidara meydan okudular.

Neyle? Neye güvenerek? Ne vaat ederek?

Cevap net: Hiçbir şey! İki senelik gelgitler kamuoyuna bir şeyi gösterdi ama: Kaos ve kriz vaat ediyor 6'lı masa.

Mütemadiyen "erken seçim", "sandığı getirin", "sarayı yeneceğiz", "adayı açıklamak en kolayı, mühim olan eski sisteme nasıl dönüleceğini kurgulamak" diyorlardı.

Yapamadılar. Başardıkları tek şey muhalefeti takip eden, kulak kabartan, yanılıp da umut bağlayan herkesin yaşam enerjisini çekip sömürmeleri oldu.

Bu haliyle 6'lı masa tam bir kara delik.

**

ADAY MI MÜHİM MASA MI?

Adayın adı açıklanırsa "yıpratırlar" dediler!

"İyi de yıpranacak bir ismi neden aday göstereceksiniz" diye sorgulandığında suskun kaldılar.

Onlar da biliyor ki 25 yıldır kamuoyunun, kameraların önünde yaşayan, 20 yıldır ülke yöneten Recep Tayyip Erdoğan her türlü saldırıya ve iftiraya maruz kaldı. Suikast girişimlerini atlattı. Sadece ülke muhalefetinin değil küresel güçlerin, yabancı istihbarat örgütlerinin, terör örgütlerinin, Batı medyasının daimî hedefinde oldu.

Ama yıpranmadı!

Bilakis her seçimde halk yeniden ve yeniden onu seçti.

Dolayısıyla mesele bir yönüyle adaylarının yıpratılmaya karşı dayanıksız olması ise, diğer yönüyle 6'lı masa ortaklarının henüz ortada olmayan cumhurbaşkanı adayını kıskanıyor olması!

Masaya adaydan fazla kıymet atfetmeleri.

Ali Babacan'ın geçen yaz söylediklerini hatırlayın:

"Benim en çok çekindiğim husus, Cumhurbaşkanı adayı belirlendiği anda her şeyi ona soracaklar. Cumhurbaşkanı adayı kendi kafasına göre mi konuşacak?"