Akşener'in pişmanlığı ve ısmarlama siyasetin sonu


Böyle olacağı belliydi. Muhalefet kurumunu düşürdükleri beş paralık hal için kimse hesap sormayacak gerçi ama millet seçimde diyeceğini dedi zaten.

Demokrasinin düşüncede tasarlanabilecek en üstün özellikleri haiz olmak anlamında 'ideal' bir rejim olmadığı muhakkak. Ama zaten ideal arayışı, hem demokrasinin düşmanı hem de siyaset dışı yollara kapı aralayan bir meşrulaştırıcı.

Mükemmel iyinin düşmanıdır!

Siyaset dediğimiz kurum ise rasyonel ve optimum hedefler çerçevesinde yapılır. Birileri kendilerini ahlakiliğin en zirvesine konumlandırıp oradan ahkam kesmeye başlamışsa anlayın ki hiç de ahlaki olmayan işler çeviriyordur.

Siyaset arenasında makul ölçü kamu menfaati, ülkenin tüm kaynaklarıyla müreffeh, bağımsız ve güçlü bir şekilde geleceğe taşınması hedefidir.

Siyaset felsefesinin, siyaset düşüncesinin temel tartışma noktaları da esasen ideal olan değil mümkün olan üzerinedir. İdeale kafa yormanın bir anlamı da yoktur çünkü. Ütopyalar da iyi şeyler değildir zaten.

Türkiye'nin son 20 senesi ama özellikle de son 10-13 senesi ne kadar okunsa, yazılsa az. Üzerinden biraz daha zaman geçtiğinde çok muhtemel daha iyi analizler çıkacaktır. Akademideki ideolojik sol üretimin nasıl değerlendireceğini şimdiden tahmin etmek mümkün. Hep kazananın kolaycılığı, ya da hep kaybeden tarafın öfkeli yaklaşımıyla değil, Erdoğan doktrinini anlayabilecek, Türkiye siyasetini yeni aktörleri, kulvarları, ittifakları, milliyetçiliğin, sağın, solun, sosyal demokrasinin yeni hali ve siyaset dışı aktörlerin muhalefet üzerinden siyasete nüfuz edişi bağlamında karşımızda çok mümbit bir Türkiye tecrübesi var.

Sağlam, dişe dokunur bir okuma ve analiz yapabilmek için hem iktidar hem muhalefeti birlikte ele almak gerekir.

Evvela şunu ifade edelim, AK Parti iktidarları, özellikle de 2010'dan sonra uluslararası bir muhalefet çemberine alındı. Bu durum, siyasetteki sağlıklı eleştiri ortamını ortadan kaldırdı. Bahsettiğim, eleştiri ve hakaretin birbirine karışması değil sadece. Muhalefet kurumu, muhalefet partilerinin müktesebatları, kendi kadroları ile iktidarı denetlediği, mecliste düzelttiği, yeri geldiğinde meydanlarda vatandaşa şikâyet ettiği bir enstrüman olmaktan çıktı. Amiyane tabirle Türkiye'ye operasyon çekmenin aracısı haline geldi.

Bu ortam iktidar partisini güçlendirdi çünkü bu o kadar aleni yapıldı ki halkın ekseriyeti süreci hayat memat seviyesinde ele aldı. Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ortaya koyduğu performans, liderlik vizyonu ve çaba muhalefeti büsbütün Türkiye karşıtı aktörlerle yan yana bir yere konumlandırdı. Bu vasat bir yönüyle de Türkiye siyasetinin zaafına dönüştü. Çünkü uzunca süredir muhalefet kanadını Erdoğan karşıtlığı üzerinden birleştirme stratejisi, bir siyaset mühendisliği olarak muhalefeti güçlendirmek yerine zayıflattı. Çünkü muhalefet, projeleriyle, vaatleriyle ve bunları yapacak güçlü kadrolarıyla vatandaşa güven verip iktidar alternatifi olmayı hedeflemedi. Bunun yerine kapalı kapılar ardından gizli işler çevirdi. Dışarıdan akıl aldı. Türkiye'nin menfaatleriyle ters düşen açıklamalar yaptı. Erdoğan'ı hafife aldı. Ama en önemlisi siyaset mühendisliğiyle seçim kazanacağını zannetti. Ve bu süreçte öyle bir zehirli dil kullanıldı ki seçimin kaybedilmesini sindiremeyen muhalefet seçmeni saldıracak yer arıyor. Başörtülü çalışanını AK Parti'ye oy verdiği için işten çıkartanlar bile var. Eve gelen temizlikçi kadından intikam almaya kalkan bir 'seküler sınıf' yarattı bu muhalefet biçimi.

Bu süreç Meral Akşener'in CHP'den 15 ödünç vekil almasıyla başladı. O günden beri her şeyi bu kafayla yaptılar. 6'lı masanın kurulması, HDP'nin masaya oturmadan sofra düzenini belirlemesi, Kılıçdaroğlu'nun aday olarak kendini dayatması ve karşılığında küçük partilere 40'a yakın vekil vermesi falan...

14-28 Mayıs seçimlerinde muhalefet kaybetmedi, enkaz altında kaldı. Çünkü siyaset yapmak için bir araya gelmediler. Yıkım ekibi oluşturdular. Şimdi ellerindeki balyozları birbirlerine sallıyorlar.

Meral Akşener'in çıkışı sadece "küstüm, artık sizinle oynamayacağım" anlamına gelmiyor. CHP kurultayını da etkileyecek, İmamoğlu'nun nasıl hareket edeceği ile ilişkili bir hamle.

Demiştim ya asıl film şimdi başlıyor diye!