Mustafa SABRÝ BEÞER
Mustafa SABRÝ BEÞER
Tüm Yazýlarý

Âlimin lalelerini ganyancýlar atlara yediriyor!

Millet olarak kadir-kýymet bilmeme konusunda mahiriz. Bir de buna hýzlý unutma alýþkanlýðý eklenince nice deðerli insanýmýz tarihin tozlu sayfalarýnda kalýyor, hak ettiði deðeri göremiyor.

Bir insan düþünün, döneminin sayýlý alimlerinden olsun.

Dürüstlüðü ile bilinsin, padiþahlar elinden ders almýþ olsun.

Osmanlý Ýmparatorluðu'nun þeyhülislamlýðýný yapmýþ olsun ve koca bir kütüphane dolusu kitabýný vakfetmiþ olsun.

Üstelik yaþadýðý dönemde padiþahlardan, saray erkanýndan ve halktan teveccüh ve saygý gören bu kiþi günümüzde, kumar aracý olan at yarýþý meraklýsý olarak bilinsin.

Ne kadar acý verici deðil mi?!

Burjuva sýnýfýnýn ilk ailelerinden olarak bilinen bir aile Ýngilizler tarafýndan kurgulanmýþ bir oyunu coðrafyamýzda sergilemek için görevlendiriliyor.

"Smyrna Races Club" adýyla bir kulüp kuruluyor. Ýlk dikkati çeken, kulüp isminin o yýllarda Ýngilizce olmasý ve isimde geçen "Smyrna" kelimesi.

Maksat az çok kendini ele veriyor.

Ýzmir'de 1856 tarihinde dönemin Ýngiltere Baþkonsolosu Patterson ve Sabetayist Evliyazade ailesi öncülüðünde at yarýþlarý kumarý baþlatýlýyor.

Ve bu yarýþlar, yýlda bir kez Hristiyanlarýn bayramý olan Paskalya günlerinde düzenleniyor.

Neresinden baksanýz tutulacak bir masumiyet bulamýyorsunuz.

Süreç hedefe doðru ilerlemeye devam ediyor.

Osmanlý devleti varlýðýný sürdürürken, 23 Nisan 1920'de kurulan Ankara hükûmetinin ilk icraatlarýndan birisi, Mustafa Kemal tarafýndan tren istasyonunda 1600 metrelik bir alanda at yarýþlarý kumarýnýn düzenlenmesi oluyor.

Ýki sene sonra 1922'de Ýskoçya'da Hamilton Park'ýn (Hipodrom) yöneticiliðini yapan Sir Loftus Bates'in öncülüðünde Makrikuey Racing Syndicate (Bakýrköy Yarýþçýlýk Sendikasý) kuruluyor.

Cumhuriyetçilerin kurguladýðý tarihi kayýtlara bakýldýðýnda: "Mustafa Kemal; Ulusal Kurtuluþ Savaþýmýzýn en zorlu günlerinde bile at yarýþlarýnýn düzenlenmesine öncülük etmiþtir." diye yazar.

Ve bugün at yarýþlarýnýn yapýldýðý Veliefendi Hipodromu'nun tarihini keþfe çýktýðýnýzda, sizi bekleyen sürprizlerle karþýlaþýyorsunuz.

Bu mekân, 18. yüzyýlda vefat eden ünlü alim Þeyhülislam Veliyüddin Efendi tarafýndan, halkýn kullanýmý için vakfedilmiþ bir mesire alaný. Ancak bu özgün amaç deðiþtiriliyor!

Alman bilim insanlarýndan oluþan bir kurul, Veliefendi Çayýrý'ný Ýstanbul'da at yarýþý düzenlenmesi için en uygun alan olarak tespit ediyor.

Ýskoçlar (Ýngilizler) tarafýndan kurulan Bakýrköy Yarýþçýlýk Sendikasý tarafýndan yarýþ pisti, tribün ve hakem kulesi inþa ediliyor. Mustafa Kemal'in gayretleriyle savaþ yýllarýnda bile yarýþlara ilgi gösterilmiþ olduðu gözlemciler tarafýndan kayda alýnýyor.

At yarýþý kumarý baðýmlýlýðý kiþinin maddi imkanlarýný da ruhsal durumunu da oldukça fazla tüketen bir baðýmlýlýk türü. Oynanan bahis sonucu artan borçlar sebebiyle artýk kiþi bu durumdan çýkýþ yollarýný bulamaz ve onulmaz sonlarla karþýlaþmaya baþlar.

Adeta bir beygir sendromu türer ve önce bireyin sonra ailenin, akabinde ise toplum ifsadýnýn sebeplerinden birisi olur.

Yani anlayacaðýnýz bir taþla birkaç kuþ vuruluyor!

Veliyüddin Efendi, zamanýnýn en tanýnmýþ alimlerinden biriydi ve hayatý boyunca birçok önemli devlet görevinde bulunmuþtu.

Padiþah III. Mustafa tarafýndan, Osmanlý tarihinde nadiren bir þeyhülislama sunulan özel bir takdirle onurlandýrýldý. Bu takdiri temsil eden "beyaz kürk", evine özel olarak gönderildi.

Veliyüddin Efendi sadece bir devlet adamý deðil, ayný zamanda döneminin en yetenekli hattatlarýndan biriydi. Þu an dünya koleksiyonlarýnda, Amerika'dan Mekke'ye kadar, onun elinden çýkmýþ deðerli eserler bulunmaktadýr.

Beyazýt Kütüphanesi'nin kurucusu olan Veliyüddin Efendi, bu kütüphaneye sayýsýz el yazmasý kitap baðýþýnda da bulunmuþtur. Onun sadece bir bilim adamý olarak deðil, sofistike bir zevke sahip bir entelektüel olarak da tanýndýðýný görüyoruz.

Botanik konusundaki ilmiyle de karþýmýza çýkýyor. Öyle ki bugün Ýstanbul Lale Festivali olarak hayranlýkla takip ettiðimiz festivaldeki lale çeþitlerinden 35 farklý lale türünü geliþtiren kiþidir.

Veliyüddin Efendi'nin bu alaný vakfetmesinin ardýnda derin bir hikâye yatýyor. Özellikle III. Mustafa tarafýndan bir dönem sürgüne gönderilen bu önemli âlim, padiþahýn özrü olarak bu araziyi kazandý. Devrin ve bugünün en deðerli bölgelerinden olan bu alaný, çeþmeler inþa ettirerek ve bakýmýný yaparak halkýn hizmetine sundu.

Ancak günümüzde, bu eþsiz tarihi zenginlikten çok az kiþi haberdar.

Hipodrom çalýþanlarý bile Veliyüddin Efendi'yi at yarýþlarýna meraklý bir zengin olarak tanýyor.

Bu unutulmuþluk sadece hipodromla sýnýrlý deðil, Veliyüddin Efendi'nin Eyüp'teki türbesi de bakýmsýzlýktan yýkýlmýþ durumda.

Günümüzdeki kullaným amacý ile vakfeden Veliyüddin Efendi'nin deðerli kiþiliðinin uzaktan yakýndan ilgisinin olmadýðý bu alana, en azýndan bazý düzenlemelerle iade-i itibar yapýlamaz mý?

Bu vesileyle bakarsýnýz vurulmuþ kuþlarý da kurtarmaya baþlarýz. Ne dersiniz?