Tatvan Belediye baþkanýnýn, gelmiþ geçmiþ onca lider içinde, Kürtlere, Kürtçeye bir takým haklar, imkanlar tanýyan, önünü açan tek lider olan Erdoðan'ýn fotoðrafýný makam odasýndan indirmeye kalkmadan önce, bunun, þehrime, bölgeme, en önemlisi Kürtlere ne faydasý var veya Kürtlerin, arkadaþ sen ne yapýyorsun, hizmet mi edeceksin, yoksa Donkiþotluk mu yapacaksýn diye sorabilecekleri bir düzlemin oluþmasý zaman alacak gibi. Aslýnda bana ne diye düþünebilir insan. Ama iþte, bu ferasetsizliðin ceremesi gelip bizi buluyor günün sonunda.
Bir ara televizyonun birinde, bir siyasi tartýþma programýna katýlmýþtým. Programda, o zaman adý DTP olan partinin sol bileþenlerinden olan küçük bir partinin genel baþkaný olarak DTP listelerinde seçime girmiþ ve Kürt oylarýyla seçildikten sonra partiden ayrýlarak tekrar kendi partisinin baþýna geçmiþ bir milletvekili de vardý. Programýn akýþý içinde DTP'ye bir takým eleþtiriler yöneltmiþtim. Herhalde DTP'ye diyet borcunu ödemek için bulunmaz fýrsat diye düþünmüþ olmalý ki, adeta kükreyerek "DTP'den kimse yok burada, bu yüzden onlar hakkýnda konuþamazsýn, buna hakkýn yok" yollu bir itirazda bulunmuþtu, söz konusu binde bilmem kaç seviyesinde bile oy alamayan, ama Kürtlerin sýrtýndan meclise taþýnan genel baþkan.
"Bu dünyada benim kadar onlar hakkýnda konuþma hakkýna sahip baþka kimse yok" demiþtim. Çünkü "attýklarý doðru (o kadar az ki), yanlýþ (o kadar çok ki) bütün adýmlar beni etkiliyor. Onlarýn silahlý, silahsýz siyasetleri (!) neticesinde benim köylerim yanýyor, þehirlerim viran oluyor, evlerimin önünde ölüm hendekleri kazýlýyor, akrabalarým ölüyor, faili meçhuller, sürgünler, göçler, metropollerde periþanlýklar yaþýyorum. Ben konuþmayacaðým da kim konuþacak onlar hakkýnda?" diye de eklemiþtim.
Ne yazýk ki Stalinist solun devrim fantezilerinin etkisiyle yürütülen siyaset (aslýnda siyasetsizlik) yüzünden "Kürtlük" ile ilgili tamamen negatif bir algý oluþtu Türkiye'de. Bunlarla hiçbir þekilde ilgisi olmayan Kürtler bile, herhangi bir platformda bir söz söyleyecek olsa, bazý þovenist gruplar tarafýndan her türlü suçlamaya, dýþlanmaya, ötekileþtirilmeye, küfre, hakarete, ölüm tehditlerine maruz kalýyor, rahatlýkla PKK'lý olmakla suçlanýyor. Uzun zamandýr, Müfit Yüksel'in X platformunda bazý ýrkçý, þovenist gruplar tarafýndan uðradýðý hakaretlere, yediði küfürlere, linç giriþimlerine þahit oluyorum. Bu ýrkçý gruplarýn týyneti bu tür saldýrýlara müsaittir, birine saldýrmalarý için herhangi bir bahaneye ihtiyaçlarý yoktur genellikle. Ama Kürtler adýna siyaset yapan gruplarýn, bu vasatýn oluþmasýnda büyük bir katkýsýnýn olduðu da inkar edilemez. Ateþe benzinle gidiyorlar. Çünkü tapýndýklarý þiddeti siyaseti, sonunda ýrkçý þovenist gruplarýn kinlerini, düþmanlýklarýný, hýnçlarýný, böyle bir vasatýn oluþmasýnda hiçbir dahli olmayan, tam tersine, bu ateþin sönmesi için çýrpýnýp duran Müfit Yüksel gibi deðerli entelektüellere yöneltmelerine sebep oluyor.
Bu siyaset, geçmiþlerinde Kürt katliamlarý gibi kara lekeler bulunanlarý baþ tacý edip baþlarý üzerinde taþýrken, her zaman barýþtan, kardeþlikten, bir arada yaþamaktan yana olan Müfit Yüksel gibilerini de ýrkçý, faþist þovenlerin önüne atýyor ne yazýk ki.
Hangi yanlýþ yönetim tarzý, hangi baský yöntemi, hangi kýrýcý, itici söylem, Kürtleri bu ferasetsiz, siyasetsiz gruplara sarýlmak mecburiyetinde býrakýyor, üzerinde düþünmek gerekir.