Kafalarý kýþ bahçesi tohum var çiçek yok. Tüylenmiþ battaniyesini dizlerine çekip kahvesini seven, gündeme de kuyruðundan yetiþen orta vagon. Plastikten su içmek ne kadar kanserojense, plastik kelimeleri duymak da o kadar...
Çobanlarý ne diyorsa o kadar meliyorlar. Kalaycýlar, zýrvalarýný parlatýp en tizinden baðýrýnca manifesto olmadýðýný biliyorlar aslýnda. Güya yenilikçiler ama birbirlerinin eski kelimelerini, eski höykürüþlerini, dar görüþlerini sündürerek giymeyi seven nemli kitle bu.
Sosyal Medyada gördüðüm için konu ettiðim videolardan biri. Altýn Portakal ödül töreninde "Bir tane ünlü mamül" sahneye geliþinden anlýyorsunuz.
Belli bir þeyler söyleyecek, ne kadar alkýþ alacaðýný salon geniþliðiyle çarpýp, yarýn ki manþette ne kadar olacaðýna kadar hesap ettiði aklýný, saçmalamadan nasýl cümle kurabilirim enerjisine harcasaydý;
Þimdiye kadar rol aldýðý en komik sahnenin ödül akþamýna denk geldiðini de görebilirdi.
Ne kadar kötülersen o kadar büyük ödül, ne kadar carlarsan o kadar büyük rol... Öyle söylemiþler sanýrým, zorladýkça kelime haznesinin dikiþleri patladý. Bir iki tanesini anlama zahmetine katlanarak kurtardýk.
Görüþlerinizi söyleme özgürlüðünüzün önünde eðilerek, nereden neyi söyleme tercihinizi de bu özgürlükle soslayarak bir þey sormak istiyorum.
Ýçinizden bir oyuncu ödül alýrken " Ödülümü Diyarbakýr Annelerine ithaf ediyorum" dese ne olur?
Kadýn gücü, kadýn mücadelesi deyip büyük salonlarý kadük gargaralara maruz býrakýyorsunuz anladýk peki bu ülkenin annelerini, terör maðduru çocuklarýný anmak sizi hangi bedeli ödemeye zorluyor!!! Anlatsanýza.
Öyle loli popu saçýna yapýþmýþ, aklý pijamalý, dili pazar poþeti gibi cadde boyu dökülen halde olmanýzý istiyorlar deðil mi?
"Teröre hayýr" dediðinizde kimin siyasetçisi oluyorsunuz merak ediyorum.
Diyorsunuz ki, yaptýðýmýz iþi anlatmaya ortam müsait deðil!
Yoo ortam çok müsait, ortam yapmadýklarýnýzý gözünüze sokmaya da çok müsait.
Oyun hamuru olmaya karþý durup sizi güden çobanlarýnýza tek kelime laf etmemek, iki yüzünüzün pudrasý.