‘Aman, iyi saatte olsunlar…' diye gülüp geçelim mi?

Rahmetli ninemden, mânâsýný bilmediðim bir cümle duyardým, sýk sýk... 'Aman, eyi saatte olsun!' derdi.

Sonra anlardým ki, o sözü, 'Bir uðursuzluk ve þeytanlýk' ihtimali için, 'Aman, þerri bizden ýrak olsun...' mânâsýnda kullanýyor.

*

Sosyal medya bataklýðýnýn, sadece birileri sözkonusu olunca mahkeme kararýyla kontrol edildiðini biliyoruz. Yani, istendiðinde kontrol edilebiliyor... Edilmiyorsa, manevî sorumluluðu aðýrdýr.

*

Geçen gün bir video paylaþýlmýþ, bana da geldi... 2-3 dakikalýk...

Bir haným, bir faciadan feryad edercesine söz ediyor ve, 'Çocuk gelin' deðil, 'çocuk kadýnlar var...' Medya, 14-15 yaþýndaki kýzlarý, 'Cesurca soyundular...' diye alkýþlýyor; sonra da, henüz rüþd yaþýna gelmemiþ kýzlar etrafýnda yýðýnla ahlâksýzlýk ve cinayetler sergileniyor...' diyordu... Evet, toplumda küçük yaþta evlendirilmiþ kýzlar konusunda, 'çocuk gelinler...' diye yerinde bir hassasiyet oluþturulmaya çalýþýlýyor; ama, asýl facia, 'çocuk kadýnlar'ýn gün geçtikçe artmasý...

Hele de, 4-5 harfli bir derneðin estirdiði ahlâksýzlýk furyasýyla bu durumun toplumu giderek daha bir ifsad ettiði görülüyor.

*

Ýlginçtir, tam da bugünlerde, Amerikan toplumundan da benzer feryadlar yükseliyordu. Yahoo/Life'da 23 Mart günü yayýnlanan bir yazýya göre, 'Amerika'da 300 bin 'çocuk evli' varmýþ, bunlarýn yüzde 86'sý kýz çocuðu, yüzde 14'ü oðlan çocuðuymuþ ve bu 'çocuk evliler' arasýnda 10 yaþýnda olanlar bile bulunuyor'muþ... Yazýda, 'Bu durumun evlilik olarak deðil, çocuk sömürüsü olarak nitelenmesi' görüþüne yer veriliyordu; haklý olarak...

*

Bütün bu felâket çapýndaki sosyal olumsuzluklarda, sosyal medya denilen mecranýn kontrolsüz bir þekilde kullanýlmasýnýn rolü çok büyük... Hemen herkesin elinde var olan cep telefonlarýný bir- bir kontrol etmeye kalkýþmak mümkün olmayacaðýna göre, 'sivrisinekleri tek tek öldürmeye çalýþmak yerine, bataklýðý kurutmak' çaresi düþünülmeli ve, 'su baþlarýný devler tutmuþ' ise, devlet de onlarýn tepesine bir kontrol mekanizmasý oluþturmalýdýr.

Ancak, hele de bizde en ilgisiz konularda bile yargý, veya bazý icra makamlarýnda bulunan ve gölgelerinden bile korkan yöneticiler, bazý ifsâd odaklarýný daha bir cesaretlendirici kararlara imza atýyor.

*

Meselâ, Bursa-Osmangazi'de Midhatpaþa Ortaokulu Müdürü, sýnýf öðretmenlerine, sýnýflarda, kýz ve oðlan çocuklarýnýn karýþýk olarak deðil, ayrý ayrý sýralarda oturtulmasýna dair bir yazý göndermiþ..

Bunda ne var Allah aþkýna?

Kýz ve oðlanlarýn körpecik bünyelerinin bir takým duygu sapmalarýna ve sahiblenme havalarýna maruz kalmasýyla, okul içi ve hattâ okul dýþýna da taþan kavgalara ve hattâ cinayetlere bile varan durumlar yaþanmýyor mu?

Böyleyken, þeytanlýk peþinde olan mâlûm çevreler bu durumu hemen 'kemalist eðitime aykýrýlýk ve 'haremlik-selâmlýk' oluþturma teþebbüsü' olarak nitelemiþler... Ve Osmangazi Kaymakamlýðý da o müdürü açýða almýþ ve hakkýnda soruþturma baþlatmýþ...

Bir Ortaokul Müdürü'nün bu kadar tabiî olan bir düzenleme için inisiyatif kullanmak istemesi böyle karþýlýk mý görmeli?

Bu konuyla da mý, en üst dereceli mes'uliyet makamýnda olan uðraþsýn, yani?

M. Eðitim Bakaný konuya hemen müdahale etmeli deðil midir?

Ne o, 28 Þubat 1997 Askerî Zorbalýðý'nýn 25. Yýl sonrasýnda hâlâ, 'sivil general' edâlý birilerinin birilerinin kamalist çýðýrtkanlýklarý karþýsýnda gölgelerinden korkan yönetici örnekleriyle mi karþýlaþacaðýz; hem de Erdoðan'ýn C. Baþkaný olduðu bir dönemde?

*

Ya, bir 'lider kutsamasý' saplantýsýnýn, 'millet adýna...' diye ne kararlar veren yargý kurumuna ne demeli?

M. Eðitim Bakanlýðý, 8 Mart 2008 tarihinde, yani 14 sene önce, 'okullarda 'Atatürk Köþesi oluþturma' mecburiyeti getiren eski bir yönetmeliði biraz deðiþtirmiþti.

Uygulamadan kaldýrýlan önceki yönetmelik gereðince, -ki, yine de uygulanýyordu-, sözkonusu köþede, 'zeminden belli yükseklikte hazýrlanan bir kaide üzerinde büst ve etrafýnda da fotoðraflar, Gençliðe Hitâbe, Ýstiklâl Marþý ve bir takým sözler' bulunduruluyordu.

M. Eðitim Bakanlýðý ise, 14 sene önce, 'sadeleþtirme, bürokrasiyi azaltma" gerekçesiyle, teferruat ifadelerini kaldýrmýþ ve "Kurumlarda yönetimin bulunduðu binanýn giriþinde, kolayca görülebilecek en uygun yerde Atatürk köþesi oluþturulur" ifadesine yer veren bir yönetmelik yayýnlamýþtý.

Bu ufak deðiþikliðe bile tahammül edemiyen ve körpecik yavrularý bir ismin, resmin ve büst ve heykelin önünde secde ettirenleri bünyesinde bulunduran bir eðitim sendikasý, bu küçük deðiþikliði bile Danýþtay'a taþýmýþ ve nihayet, 14 sene sonra Danýþtay'ýn 8. Dairesi de, hem de oybirliðiyle, o önceki yönetmeliði uygulamaya yeniden getirmiþ.

Bu gibi uygulamalar, 75 sene öncelerdeki Mussolini, Hitler ve Stalin gibi yöneticilerin totaliter rejimlerinde, 'kurþun asker' yetiþtirme hedeflerine hizmet etmek için sergileniyordu...

Yazýk ki, bizde de... Hattâ özel kurumlar ve iþyerlerinde bile...

Danýþtay 8. Daire yargýçlarý, 14 sene, milletin vergileriyle oturduklarý rahat koltuklarýnda, büyük bir 'baþarý' sergilemiþler ve, 'Anayasamýzýn Baþlangýç kýsmýnda ve 1739 sayýlý Kanun'da belirtilen amaçlar doðrultusunda, (...) Türk milletinin bütün fertlerinin, Atatürk inkýlap ve ilkelerine baðlý olarak yetiþtirilmesi Millî Eðitim sistemimizin temel amacýdýr.' þeklindeki bir giriþ cümlesiyle yukarda anlattýðýmýz kararý verebilmiþler...

*

Sadece, 'Aman eyi saatle olsunlar...' deyip, gülüp geçelim mi?'