Donald Trump'ýn Maine ve Colorado eyaletlerindeki baþkanlýk ön seçimlerine katýlýmýnýn engellenmesi, Amerikan siyasetinin giderek artan kutuplaþmasýnýn bir göstergesi olarak deðerlendirilebilir. Maine Eyalet Sekreteri Shenna Bellows, Trump'ý, 6 Ocak 2021'deki ABD Kongre baskýnýndaki rolü nedeniyle, Anayasa'nýn 14. Ek Maddesi'nin 3. Bölümü uyarýnca eyaletteki baþkanlýk yarýþýna katýlmaktan menetti. Bu madde, "isyanda bulunan" kiþilerin göreve seçilmesini yasaklamayý kapsýyor.
Trump, Maine kararýna itiraz etti ve Bellows'un kararýnýn, takdir yetkisini kötüye kullanarak "güvenilmez kanýtlara" dayandýðýný iddia etti. Trump'ýn avukatlarý, Bellows'un Trump'a karþý önyargýlý olduðunu ve bu yüzden kendini davadan çekmesi gerektiðini belirtti. Bellows ise kararýnýn hukuka uygun olduðunu ve itiraz sürecinin beklenen bir parçasý olduðunu belirtiyor.
Benzer þekilde, Colorado Yüksek Mahkemesi, Trump'ýn eyaletteki baþkanlýk yarýþýna katýlamayacaðýna karar verdi ve bu karar tarihte ilk kez bir baþkan adayýnýn seçimlere katýlýmýnýn engellenmesine yol açýyor.
Bu kararlarýn, ABD Yüksek Mahkemesi'nde deðerlendirilmesi bekleniyor. Mahkemenin yapýsý, altý Cumhuriyetçi ve üç Demokrat eðilimli yargýçtan oluþuyor, bu da mahkemenin bu konudaki kararlarýnýn partizan çekiþmelerini daha da derinleþtirebileceðini gösteriyor. Ayrýca, bu tür yargýsal kararlar ve siyasi müdahaleler, ülkedeki partizan çekiþmelerin derinliðini ve siyasi aktörlerin yargýya olan güvenini sorgulatabilir. Özellikle Trump'ýn seçim kampanyalarýndaki tartýþmalý konular ve söylemler, ABD siyasetindeki mevcut bölünme ve kutuplaþmayý daha da belirginleþtiriyor.
21. yüzyýlýn baþlarýndan itibaren Amerikan siyasetinde iki temel muhafazakâr akým öne çýkýyor. Ýlki, 2000-2008 yýllarý arasýnda Bush hükümetiyle iktidara gelen yeni muhafazakârlar; bu dönemde Amerikan dýþ politikasý Ortadoðu ve Afganistan'daki askeri müdahalelere odaklanmýþtý. Ýkinci grup ise, 2016-2020 yýllarý arasýnda Trump hükümetiyle iktidara gelen ve Çin ile Avrupa'yý tehdit olarak gören geleneksel muhafazakârlarý kapsýyor. Trump dönemi, Çin ile ticaret savaþlarý ve NATO'ya yönelik eleþtirilerle tanýnýyor. Bununla birlikte, ABD siyasetinde Cumhuriyetçi Parti'nin en büyük rakibi olan Demokrat Parti genel olarak küreselci gruplarý temsil ediyor. Demokratlar, Cumhuriyetçilerin terörle mücadele jeopolitiði ve petrol yanlýsý enerji politikalarýna karþý iklim deðiþikliðiyle mücadele politikasýný savunuyor. Bu yaklaþým, özellikle Trump döneminde, muhafazakârlar tarafýndan "derin devlet" olarak tanýmlanarak eleþtirilmiþti. Bu tanýmlama, politik ayrýþmanýn bir simgesi haline gelmiþ ve partizan çatýþmalarýn derinleþmesine yol açmýþtý.
Donald Trump'ýn 2019'daki BM konuþmasýnda, "geleceðin küreselcilerin deðil, vatanseverlerin olacaðý" ifadesi, ABD siyasetinde küreselcilikle milliyetçilik arasýndaki mücadeleyi yansýtýyor. Trump, Amerikan istihbarat kuruluþlarýný "derin devlet" olarak nitelendirerek, bu kuruluþlarýn Amerikan halkýný yanlýþ yönlendirdiðini iddia etmiþti. Trump'a göre, CIA ve FBI gibi kurumlar tarafýndan kendisinin tehdit altýnda olduðu vurguluyor. Bu baðlamda, Trump'ýn açýklamalarý, ABD'nin hem iç hem de dýþ politikasýnda yaþanan küreselcilik ve milliyetçilik arasýndaki çekiþmeyi açýða çýkarýyor.
Bu geliþmeler, ABD'deki siyasi sahnenin ne kadar bölünmüþ olduðunu gösteriyor ve önümüzdeki seçimlerin nasýl þekilleneceði konusunda önemli ipuçlarý sunuyor. Her iki eyalette de alýnan kararlar, siyasi süreçlerde partizan çekiþmelerin ve yargýsal müdahalelerin etkisini vurguluyor. Bu durum, Amerikan demokrasisinin temel dinamiklerini ve seçim süreçlerinin yönetimini etkileyebilir ve bu konuda alýnacak kararlar, önemli siyasi ve hukuki sonuçlar doðurabilir. 2024 baþkanlýk seçimleri, bu bölünmelerin ve siyasi gerilimlerin Amerikan demokrasisi üzerindeki etkisini test edecek önemli bir dönüm noktasý olabilir.