Anlamayana davul zurna az!

Daha önce bu sütunda açýkça yazdým. Anadolu’da yaþayan bizlere bu topraklarýn kapýsýný açan Sultan Alpaslan’dan II. Gýyaseddin Mesud’a kadar tüm Selçuklu sultanlarý, Osman Gazi’den Vahdeddin’e kadar tüm Osmanlý padiþahlarý ve Gazi Mustafa Kemal’den Baþkan Erdoðan’a kadar tüm cumhurbaþkanlarý artýlarýyla eksileriyle, bizim tarihimizdir, bizim kültürümüzün bir parçasýdýr. Hepsini kabul ederiz. Objektif olarak deðerlendirir, hiçbirine kutsallýk atfetmeyiz, doðrularýna sahip çýkar, yanlýþlarýný savunmayýz.

Nereden çýktý bu tarih hatýrlatmasý denebilir.

27 Mayýs 1960’da iþlenen cinayetin yýldönümü münasebetiyle yapýlan yorumlardan çýktý.

Bilimsellik iddiasýyla -aslýnda arkaik ideolojilerinin dürtüsüyle- kimi darbeleri meþrulaþtýrma gayreti içinde bulunan ve kendini akýllý zannedenlerin çarpýtmalarýndan çýktý.

Beni hedef gösterdi demesin diye adýný vermeyeceðim bir yazar dün, 27 Mayýs cinayeti ve milli iradeyi frenleme esaslý vesayet sistemini öngören anayasasý hakkýnda aynen þunlarý yazdý: “27 Mayýs sandýkla/seçimle diktatörlük kurulmasýný önlemiþ ve seçimlerin devam edebilmesini saðlamýþtýr! 27 Mayýs’ýn ‘demokrasiyi kurtaran’ bu özelliði, nitekim 1961 Anayasasý’na da yansýmýþtýr.”

Subluminal mesaj dikkatinizi çekmiþtir!

NATO karargâhýnda planlanan 28 Þubat post modern darbesini de Amerikancý deðil Kemalist devrimin devamý olarak görüyor.

FETÖ’nun o süreçte 28 Þubatçýlarla birlikte nasýl hareket ettiðini, Erbakan’a karþý nasýl darbecilerin safýnda yer aldýðýný, hatta dönemin baþbakanlarýndan Ecevit ile nasýl can ciðer kuzu sarmasý dostluklar içinde olduðunu ve o dönemde darbecilerin gözetimi altýnda nasýl ABD’ye yerleþtiðini bilmiyormuþ gibi FETÖ’nün tasfiye edildiðini iddia edecek kadar gerçekleri çarpýtarak, “ 28 Þubat sürecinde Fethullahçý tasfiyeler sürdürülebilseydi, Türkiye 2016’da 15 Temmuz darbe giriþimini yaþamayacaktý!” diyebiliyor.

Tabii memlekette fikir özgürlüðü var istediðini söyleyecek yazacak.

Ben bu söylenenleri garipsemiyorum. Asýl ilginç olan bu görüþlerin tamamýnýn Kemalizm ile gerekçelendirilmesidir.

Bu düþünceyi taþýyan birileri kendilerine Kemalizm adýný verdikleri dayatmacýlýðýn ekseninde dönüp durmakta bir türlü öz eleþtiri yapmadan o dayatmacýlýðý savunmaktadýrlar.

Bu azýnlýk temsilcisi yazarýn son cümlesi þöyle:”27 Mayýs ve 28 Þubat, kimi hatalarýna raðmen Kemalist Devrim’in devamýdýr; 12 Mart, 12 Eylül ve 15 Temmuz ise Kemalist Devrim’e karþý-darbedir!”

Darbeler tarihi objektif olarak okunduðunda hemen hepsinin içerdeki kuklalarýn dýþardaki efendilerinin direktifleriyle hareket ettikleri görülür. Darbelerin ve teþebbüslerinin hemen hepsinin bu ülke üzerindeki emperyalist oyunlarýn bir þekilde yansýmasýndan ibaret olduðu anlaþýlýr.

Ve maalesef ideolojik saplantý içinde olanlardan kimileri bilerek ya da farkýnda olmadan emperyalizme hizmet etmiþler böyle abuk sabuk gerekçelerle darbeleri savunmuþlardýr.

Kemalist Devrim adýný verdikleri tek parti diktasý döneminde millete dayatýlan ve milletin asla kabul etmediði uygulamalarý savunmaktadýrlar.

Þurasý bir gerçektir ki, 1924 yýlýna kadar milletin deðerleriyle barýþýk bir düþünce izhar eden ve eylem koyan Mustafa Kemal Paþa bu milletin kahramanýdýr, baþ tacýdýr. Ama o tarihten sonra tek parti döneminde milletin moral deðerlerine karþý yürütülen ve adýna devrim denilen uygulamalarý bu millet benimsememiþtir ve ilk serbest seçimde de bu düþüncelerin partisi olan CHP’yi muhalefete mahkûm etmiþtir.

Kemalist Devrim adýný verdikleri tek parti diktasýna da, devrimin devamý dedikleri 27 Mayýs cinayetine ve 28 Þubat ihanetine de en güzel cevabý millet sandýkta vermiþtir.

Anlayana sivrisinek saz!