Memleket masası ve ittifaklar

İYİ Parti (İP) üzerine yapışan, FETÖ şaibesinden ve HDP ile aynı ittifakta yer alma ithamından kurtulabilmiş değil.

MHP liderinin son açıklaması İP’nin FETÖ ilişkisinin bir şaibe olmadığına vurgu yapmaktadır. Hatta İP Genel başkanının teklif ettiği ‘Memleket Masası’ fikrinin FETÖ menşeli olduğuna dikkat çekmektedir.

Öte yandan İP liderinin HDP’nin PKK uzantısı olduğunu ilan ederek attığı adıma HDP’li S. Süreyya Önder’in verdiği cevap bir anda İP’i gündemin birinci sırasına taşımış oldu.

Aslında ‘memleket masası’ teklifi kulağa hoş gelen, siyasi hoşgörüyü besleyen bir fikir gibi duruyor.

Ama masa etrafına toplanacak siyasiler ve tutumları düşünüldüğünde fiiliyatta karşılığı olmayan bir siyasi hamle olarak durduğu görülür.

Sanki çözülmeyen bir sorun varmış da anahtarı muhalefet partilerinin elindeymiş de onlar iyi niyetle cumhurbaşkanına fikirlerini söyleyeceklermiş gibi bir hava pompalandı.

Fikirlerini zaten her gün medya aracılığıyla söylüyorlar. Ve de söylerken aslında cumhurbaşkanıyla bir araya gelemeyeceklerini de vurguluyorlar. Üstelik cumhurbaşkanının kendilerini muhatap almasını imkânsız kılacak bir dil kullanıyorlar.

Mesela Başkan Erdoğan, ‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kırmızı çizgimizdir.’ diyen İP genel başkanıyla ne görüşecektir? Hem sistemi reddeceksin hem de o sistemin başıyla aynı masada oturacaksın olacak şey mi?

Aynı durum CHP için de geçerli. Hiçbir CHP yetkilisinin ‘cumhurbaşkanım’ bile diyemediği sürekli ‘saray rejim’ ‘tek adam’ diyerek aşağıladığı Başkan Erdoğan ile neyi konuşacak?

İP Genel Başkanı memleket masasını Suriye sorununda da istediğini hatırlatarak kendini aklamaya çalışıyor.

Cumhurbaşkanıyla görüşebilmek için önce ona en azından saygılı davranmak gerekmez mi? Her gün saldıracaksın sonra da gel memleket masası kur diyeceksin. Bu tamamıyla siyasi bir tuzaktır ve bir siyaset kurdu olan Başkan Erdoğan tabii ki bu tuzağa düşmemiştir!

İP bu gerçeği görmeli ve siyaset dilini gözden geçirmelidir. Arada bir bazı icraatları beğendiklerini söyleyip ondan sonra sürekli cumhurbaşkanını istihfaf eden, sistemi kırmızı çizgi ilan eden siyaset, kamuoyuna samimiyet olarak yansımıyor.

Aslında İP seçmeni de grubu da milliyetçi muhafazakâr bir kimliğe sahiptir.

Fakat öyle görülüyor ki, o tabana yabancı olan CHP ile ittifakı, hele de PKK uzantısı HDP’nin CHP ile gizli ittifakı, İP tabanını da tavanını da rahatsız etmektedir. HDP ile aynı cümlede yar almaktan rahatsız oluyorlar. Haklılar da.

Zaten garip olan İP’in CHP’nin başını çektiği ittifak içinde yer almasıdır.

Her ne kadar MHP’nin tavrı İP’e karşı sert olsa da yuvaya dönmek istediklerinde kapıyı kapatacağını zannetmiyorum.

CHP ile ittifak kurup PKK uzantısıyla gizli ortak gibi durmak mı daha onurludur, MHP’ye dönmek mi?

Bence ikincisi.

Toplam oyları seçim barajını dahi geçemeyecek olan yeni partilerle havanda su dövmek yerine yuvalarına dönmeleri daha isabetli bir siyaset olur.

Bence onlar bu gerçeği görmeli AK Parti ve MHP de tüm muhafazakârları ve milliyetçileri (İP, SP, GP, DEVA, vb. seçmenlerini )kuşatacak bir siyaset dili ve eylemi takip etmelidir.

Bu arada MHP liderinin teklif ettiği yasal düzenlemeler de önemlidir.

MHP lideri, Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmesini; Seçim Kanununda düzenlemeler yapılmasını; TBMM İç Tüzüğü’nün yeniden yazılmasını; Milletvekili Dokunulmazlığıyla ilgili beklentilerin karşılanmasını; Siyasi Etik Kanununun çıkarılmasını ve Kamu kurumu niteliğindeki mesleki kuruluşlarla ilgili kanuni düzenlemelerin süratle gerçekleştirilmesini teklif etti.

Evet, bu düzenlemeler yapılmalı ama çağdaş demokrasilerdeki yasalar örnek alınmalıdır!