Artýk Türkiye de mi, ‘dýþ güçler oyuncusu' sayýlýyor?

24 Mart günü AK Parti Büyük Kongresi'nde Tayyib Bey'in konuþmasý beklenirken; Türkiye ile ilgili ve günün en önemli konuþmasý Fransa Baþkaný Emmanuel Macron'dan geldi. Çünkü, Macron, 'Fransa'da gelecek sene yapýlacak olan Baþkanlýk seçimlerine Türkiye'nin müdahale edebileceðini' açýklýyordu.

Hatýrlanacaðý gibi, 'Trump'ýn Amerikan Baþkaný seçilmesinde Rusya'nýn parmaðýnýn olduðu' iddiasý, Amerikan Kongresi'nde 2 yýl kadar tartýþýlmýþ ve bu suçlamalardan, Trump kýlpayý kurtulmuþtu. Ama, Biden, o iddialarý tekrar gündeme getirdi geçen hafta ve 'Rusya bunun bedelini ödeyecek' dedi.

*

Ama, Biden da 16 ay önce, 'Türkiye'de Erdoðan'ý iktidardan uzaklaþtýrmak gerektiði'ni söylememiþ miydi? Yani, kendileri için bir hak olarak gördüklerini, baþkalarý için bir 'suç' olarak görüyorlar.

Biden'ýn 16 Aralýk 2019 tarihinde Amerikan tv. kanalý FX'de yayýnlanan 'The Weekly' programýnda söylediklerini -özetle- hatýrlayalým: 'Bence ona (Erdoðan'a) çok farklý bir yaklaþým uygulamalýyýz. Muhalif liderleri desteklediðimizi açýkça göstermemiz lâzým.. (...) Bir yol haritamýzýn olduðunu açýkça göstermemiz gerekiyor. Düþündüðümüz þeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lâzým, bedel ödemeli.. (...) Onlarla (muhalefetle) doðrudan temasa geçip Erdoðan'ý yenecek duruma gelmeleri için, onlarý güçlendirmeliyiz. Darbe ile deðil, seçim süreci ile.. (...)Türkiye Rusya'ya baðýmlý olmayý istemek zorunda deðil.. (...)'

*

Biden bu laflarý ettiðinde, -Trump'ýn kazanacaðýna kesin gözüyle bakýldýðýndan-, üzerinde durulmamýþtý. Ama, ilginç olan, 'Rusya'nýn Amerikan iç siyasetine müdahalesinin kabul edilemez olduðunu ve bedel ödeyeceðini' söyleyen Biden'ýn, Türkiye'ye müdahale etmek gerektiði' þeklindeki sözlerini reddetmemiþ olmasý..

*

Daha ilginç bir durum da, Fransa baþkaný Macron'un Türkiye'yi, Fransa'nýn içiþlerine müdahale etmeye hazýrlanan bir devlet olarak suçlamasý!

Kim bu Fransa?

'Emperial dünyanýn 5'li çetesi' durumunda olan BM Güvenlik Konseyi'nin '5 Daimî Üye'sinden birisi..

*

Evet, Mösyö Macron, 23 Mart akþamý, 'France 5' kanalýnda, 'Türkiye'nin, Fransa seçimlerine müdahale etme ihtimali örtülü deðil..' diyordu.

Bununla birlikte Macron, 'Türkiye'nin NATO üyesi ve önemli bir ticaret ortaðý ve de göç meselesi konusunda önemli bir müttefik olduðunu'belirtmeden de edemiyor ve, 'Bir gecede 'Artýk sizinle çalýþamayýz'dersek, kapýlarý açarlar ve Avrupa'ya gelen 3 milyon mülteciniz olur.. Türkiye ile dialoga ihtiyacýmýz var. 'Avrupa'ya sýrtýný dönmesin' diye her þey yapýlmalý..' diyordu.

*

Bu arada, ayný gün, Fransýz devlet televizyonunda da, 5 saat kadar süren bir programda Erdoðan tartýþýlýyor ve, 'Erdogan: Le Sultan qui défie l'Europe! / Erdoðan: Avrupa'ya meydan okuyan Sultan!' adlý, 1,5 saatlik bir özel dosya da yayýnlanýyordu.

Bu durumdan dolayý tedirgin mi olmalý, gurur mu duyulmalý?

Hayýr, ikisi de deðil..

Emperial dünyanýn '5'li Çete'sine karþý mukabil hamleler yapan, teslim olmayan ve kendisiyle oynanan deðil, artýk, kendisiyle oynamaya kalkýþanlara mukabelede bulunacaðýndan korkulan bir Türkiye var..

Bu þahsiyetli duruþun zayýflatýlmamasý için aðýr mes'uliyetleri yüklenmeye de hazýr olmak gerekiyor.

*

Ve... Gergerlioðlu'yla bir tlf. görüþmesi...

24 Mart tarihli yazýmda, Ömer Faruk Gergerlioðlu'na Meclis'ten alýnýþý sýrasýnda yapýlan iþlem konusunda Meclis Baþkaný Mustafa Þentop Hoca'nýn TRT ekranlarýnda Pazartesi akþamý yaptýðý açýklamalarý -özetle- aktarmýþ ve Mustafa Hoca'nýn açýklamalarýna inandýðýmý belirtmiþtim. Devletin '2 numaralý ve Müslüman kimliðini bildiðim bir þahsiyeti'ne elbette inanacaktým.

O yazým üzerine, bazý okuyucular, 'Ö. Faruk bey'e haksýzlýk yaptýðýmý'belirttiler. Ben de onlara, 'Mustafa Hoca'dan aktardýklarýmda bir yanlýþlýk varsa, bu konuda Ömer Faruk Bey'in de 'TRT'ye ve kamuoyuna açýklama yapmasý, yanlýþ varsa düzeltmesi gerektiðini' söyledim.

*

Dün akþam üzeri, Ömer Faruk Bey telefon etti ve 40 dakika kadar konuþtuk. Kendisine 'haksýzlýk ettiðimi' söyledi ve etraflýca izahlarda bulundu.

Þahsen, Mustafa Þentop hocanýn söylediklerine inandýðým gibi; Ömer Faruk beyin izahlarýnýn yanlýþ olduðunu söylemek durumunda da deðilim.

Ömer Faruk bey, 'Pazar sabahý, Meclis'deki HDP odasýnda namaz için kalktýðýný, abdest almak için lavaboya gittiði sýrada kalabalýk bir ekibin geldiðinin haber verildiðini, lavaboda biraz beklediðini ve 'Namaz kýlmak istediðini' söylediði halde, 'Karakolda kýlarsýn..' diye müsaade etmediklerini; günlük kýyafetlerini giymesine bile izin verilmeden götürüldüðünü, ayaðýnda terlik ve üstünde pijamayla karakolda, soðukta saatlerce bekletildiðini' söyledi.

Bu anlatýlanlarý yadýrgadým. 1973'deki bir yazýmdan dolayý mahkûmiyetim üzerine, 1977'de nasýl alýnýp götürüldüðümü, 'yukarýdan tuvalet suyunun üzerime damladýðý bir hücrede en gayriinsanî þartlarda tutuluþumu' hatýrlayýp, o, devletin gücünü hissettirici davranýþlarýn o zamana aid bir uygulama olduðunu' sanýyordum. Bugün bu gibi anlayýþlarý uygulayanlar varsa, konu araþtýrýlmalýdýr.

Ömer Faruk Bey, onunla ilgili yazýmýn son cümlesinin kendi þahsiyetine bir saldýrý mahiyetinde olduðunu söyledi. -Kalblerde olaný, Kalblerin Sahibi biliyor-; o ifademin, saldýrý niyetiyle deðil, bir beklenti hatýrlatmasý olduðunu' belirttim ve o ifademi kendisine haksýz bir târiz þeklinde anladýysa, 'helâllik' istedim.

Siyasîler arasýnda yapýlan karþýlýklý deðerlendirmelerde, taraflarýn fazla hassas oluþundan ileri gelen ve hoþ olmayan suçlamalarýn olduðunu da bu vesileyle belirteyim.