M. Yalçın Yılmaz
M. Yalçın Yılmaz
Tüm Yazıları

Ateş çemberinin ortasındayız

Ukrayna ve Suriye arasında nasıl bir ilişki var sorusu birçok cevabı içinde barındırıyor. Bizi ateşin ortasına yerleştiren, bu iki ülkenin geçmiş on yılı ve belki gelecek on yılları.

Osmanlı ve Lehistan'ın zayıfladığı dönemde Rusya'nın hakimiyetine giren Ukrayna, 1922'de SSCB'ye dahil oldu. Kendilerini Ruski değil Rusin diye tanımlayan Ukraynalılar aslen Slav ailesine mensuplar. Buna rağmen Ukrayna ulus inşası gösterilen gayret Sovyet döneminde yaşananlardan kaynaklanıyor.

Bir tarafta Rus yanlısı Ukraynalılar, diğer tarafta ise Ukrayna'nın Rus etkisinden kurtulup bağımsız bir ülke olmasını isteyen (Avrupa yanlısı) Ukraynalılar var.

Kültürel Ayrışma

Ukrayna'daki temel ayrışma, kültürel farklılıklar üzerine kurulu. Ülkenin rotasını Brüksel'e mi yahut Moskova'ya mı yönelteceği tartışmasında dil ve din gibi iki temel kültürel unsur belirleyici.

Ukrayna'nın Batısı ve Doğusu arasında var olan dil tercihleri (Ukraynaca-Rusça) ve kilise farklılıkları siyasal zeminde de kendilerini gösteriyor. Ülkenin batısında Katolik Kilisesi, doğusunda Ortodoks Kilisesi hâkim.

Ortodoks kilisesinin Moskova'ya bağlı olmasının Kiev'in ulus inşasını güçleştirdiği gerekçesiyle İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesinden destek istenmişti. Böylece Kiev Ortodoks Kilisesi Poroşenko'nun ulus inşası planlamasına göre resmen ilan edilmişti.

Ukrayna Bağımsız Devletler Topluluğundan 2014 yılında ayrıldı. Oysa 1991'de Rusya-Ukrayna-Belarus üçlüsü SSCB'den kalan çekirdek topluluktu.

Ukrayna'nın doğusundaki Donbas bölgesi maden yatakları itibariyle Avrupa'nın 4. Büyük havzası. Rusya sınırlarına dayanan bu bölgedeki nüfus ve kültürel etkisini avantaja çeviren Moskova, vatandaşlık verdiği halkın toprağını da kendisine dahil etmişti. Kültürel yatkınlığın ilhaka çevrildiği bu sürece AB sessiz kalmış ve rotasını Batı'ya çeviren Kiev'e destek vermemişti.

11-12 Ekim 1986, bir dönüm noktasıydı. ABD Başkanı Reagen ve SSCB Başkanı Gorbaçov İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te bir araya geldi. Bu zirve adeta soğuk savaşın bitişini ilan ediyordu. Birbirine sözler veren taraflar nükleer silahların kısıtlanması ve karşılıklı sınırlara saygı temelinde uzlaştılar. Uzlaşma SSCB'nin çözülme sürecine katkı sağlayacaktı. Yapacağı reformlar için Batı'dan destek alan Gorbaçov, 1991'e giden süreci yönetmek için zaman kazanıyordu.

Soğuk Savaş bitti, ABD galip geldi. Rusya büyük çözülmeden yıllar sonra Putin'le yeniden sahaya döndü ve küresel bir aktör olarak hem Karadeniz'de hem de Akdeniz'de varlığını tescilledi.

Taraflar birbirlerine verdikleri sözleri unuttular ve birbirlerinin sinir uçlarına basmaya başladılar. NATO eski Doğu Bloku ülkelerini üye yapmaya başlamış ve Baltık'ta üslerini artırıyor. Rusya ise Çin'le partnerliğini artırmış ve enerji avantajını kullanarak Avrupa'ya baskı yapmakta.

Suriye'de yani Doğu Akdeniz'deki limanları ve üsleri ile yerleşik hale gelen Rusya, Karadeniz'de ve Azak'taki atakları ile meydan okuyor.

Gerilim Hattında Türkiye Ne Söylüyor?

Türkiye Kırım'ın ilhakını kabul etmediği gibi Ukrayna ve Rusya arasındaki gerilimin halli için gayret gösteriyor. Montrö kazanımı geçtiğimiz asırda Karadeniz'in huzurunu sağlamıştı. Karadeniz'in bir savaş gölüne dönüşmesi, kıyıdaş ülkelerin huzurunu kaçıracağı gibi Boğazlar üzerindeki baskıyı da artıracaktır.

Ukrayna halkının ABD ve Rusya arasında heba olmaması için Ankara'nın gayret gösterdiği bir gerçek. Ukrayna'nın her iki etkiden bağımsız bir şekilde kaderini tayin etme ve bağımsızlık mücadelesi vermesi işin en doğrusu olacaktır.

Ukrayna'nın NATO üyeliği reel politiğe aykırı görünüyor. Bugünlerde NATO'nun yükselen sesi ve Moskova'nın verdiği cevaplar Putin-Biden görüşmesinin diğer gündemlerini de belirleyecek.

Batı ittifakı için Polonya ne anlama geliyorsa Rusya için Ukrayna o anlama gelmektedir. Tarafların Reykjavik'i hatırlamaları şart. Üstelik birbirlerini çevreleme politikasının doğurduğu riskler dünyanın geleceğini tehdit etmekteyken ...

Ukrayna halkının kaderi NATO'yu ve Rusya'yı sınırlarına davet eden içerideki davetkârlara mı bırakılacak yoksa birlikte ulusal birliklerini kendileri mi tayin edecekler? Yahut buradan yeni bir soğuk savaş mı ortaya çıkacak?

Ukrayna-Suriye hattını belirleyici sorulara hangi yanıt verilirse Türkiye'yi belli ki uzun yıllar meşgul edecek ve ateş çemberinin ortasında tutacak.