Avrupa'nýn aklý

Ýngiltere Eski Baþbakaný Liz Truss geçenlerde ilginç bir çýkýþ yaptý.

Truss, "50 günlük Baþbakanlýk görevim boyunca derin devletle mücadele ettim. Vaatlerimi hayata geçirmeme izin vermediler." diyerek, þu anda politikacýlarýn alanýnýn derin devlet tarafýndan daraltýldýðýný iddia etti.

Boris Jonson'dan sonra göreve gelen Truss, Ýngiltere'de en kýsa süre görevde kalan baþbakan olarak tarihe geçti.

Aslýnda Muhafazakar Parti içinde bir görev deðiþimiydi bu.

Boris Jonson, parti içinde yaþanan entrikalar ve sonrasýnda oluþan istikrarsýzlýk sonrasýnda istifa etmek zorunda kalmýþtý.

Sonrasýnda Liz Truss yapýlan oylamada Muhafazakar Parti'nin baþkaný olmuþ, ardýndan da hükümeti kurma görevi almýþtý.

Truss açýklamasýnda son otuz yýlda politikanýn gerilediðini, bürokrasinin alan hâkimiyeti kazandýðýný vurguluyor:

· " ABD ve Ýngiltere, derin devlet tarafýndan yönetiliyor."

· "Ýngiltere'de eskiden politikacýlarýn elinde olan güç, son 30 yýlda bürokratlara ve hukukçulara geçti."

· "Demokratik yollarla seçilen hükümetlerin kendi politikalarýný hayata geçiremediðini görüyoruz."

Ýngiltere'nin eski baþbakanýnýn müesses nizama iliþkin deþifreleri dikkate alýnmalý.

Malum, politika her geçen gün irtifa kaybediyor Avrupa'da...

Düþük profilli politikacýlar, popülizme yaslanarak kitleleri baþtan çýkarýyor, bir noktada, demokratik siyasetin alanýný daraltýyorlar.

Belki tekrar olacak ama daha önce yazmýþtýk...

Siyasette bir devrin sonuna geldik.

Özellikle Amerika'da bu yaþlý adaylar olarak kendini gösteriyor.

Öte yandan, Arjantin, Ukrayna gibi ülkelerde "aklý" sorgulatan liderler yönetimde.

Kamu hukukunun en derinlikli eser ve uygulamalarýnýn verildiði, sistem kavramýyla neredeyse eþ anlamlý hale gelmiþ bir ülke olan Almanya'da da siyaset her geçen gün irtifa kaybediyor.

Düþük profilli Baþbakan Olaf Scholz, bunun delili olarak gösteriliyor.

Muhalefetteki Hristiyan Demokrat lideri Friedrich Merz de Almanya'nýn eski Maliye Bakanlarýndan Oscar Lafontain'e göre Blackrock lobicisi.

Bir zamanlar, lejyonerleriyle fetihten fethe koþan, dünyaya sistem ihracý yapan ve entelektüel politikacýlarýyla temayüz etmiþ Fransa'da ise Rothschildlarýn desteðiyle Cumhurbaþkaný seçilen Emmanuel Macron ve onun baþbakan olarak atadýðý eþcinsel Gabriel Attal politik irtifa kaybýnýn ifadeleri olarak okunabilir.

Öte yandan tarihin en geniþ sýnýrlarýna ulaþmýþ imparatorluk stratejisini geliþtirmiþ bir akla sahip olan Ýngiltere'de Liz Truss'tan sonra baþbakanlýða gelen Hint kökenli Rishi Sunak tarihin bir ironisi olarak karþýmýzda duruyor.

Bir kere hemen þunun altýný çizelim...

Özellikle Ukrayna krizi ile tamamen Amerikan politikalarýnýn cenderesine kapýlan Avrupa'nýn baðýmsýz politika üretme kapasitesi bir hayli düþtü.

Bir Avrupa aklýndan bahsedemiyoruz bugün.

Amerikan menþeili neoliberal politikalar en çok Avrupa'da politik aklýn daralmasýna sebep oldu.

Ýkincisi ve en önemlisi de Amerika'nýn ikili stratejisi, yani düþmanla mücadele ederken gelecekteki rakibi de zayýflatma stratejisi, Avrupa'yý geriletti.

Politikanýn bu kadar baþarýsýz olduðu bir zeminde, teoride, bir taraftan politikada radikal eðilimler artarken diðer taraftan eski Ýngiliz Baþbakaný Lizz Truss'ýn ifadesiyle bürokratlar ve hukukçular sisteme hâkim olacaktýr.

Pratiðe gelince...

Amerikan dünya sisteminin gerilediði bir zeminde kendisini var eden otonomisini kaybetmiþ Avrupa büyük bir akýl yýkýmýna uðradýðý için bir çýkýþ yakalayamamakta.

Çünkü Avrupa derin devletleri de Amerikan sistemine maðlup olmuþtur.