Kadir gecelerinde Ayasofya çok farklý olurdu. Padiþah, teravihi burada kýlar, namazdan sonra tatlýlar daðýtýlýr, meydanda þenlikler yapýlýrdý. Ama bu Kadir gecesinde Ayasofya, 14 asýrlýk ömründe þahit olmadýðý bir kâbus yaþýyordu.
Yine bütün Ýstanbul; Ayasofya Camii'nde ve meydanýnda toplanmýþtý. Fakat bu akþam bir gariplik vardý. Her taraf müfreze kaynýyor, hiç görülmeyen tipler dolaþýyordu. Caminin üst katýný ise Avrupalý büyükelçiler, memurlar; hatta papazlar iþgal etmiþti!
Biraz sonra bütün minarelerinden yükselen garip naralar Ayasofya'yý bile þaþýrtmýþtý...
"Tanrý uludur, tanrý uluduuuuuurrr!.."
Sürekli uðuldayan meydan bir anda buz kesmiþ, binlerce kiþiden çýt çýkmaz olmuþtu.
Þaþkýnlýðýn bu sessiz feryadýný Cumhuriyet gazetesi, "Halk, Türkçe ezaný; misli görülmemiþ bir huþû ile dinledi" diye duyurmuþtu.
Camidekilerin þaþkýnlýðý ise giderek artýyordu. Ezan, kamet, namaz; hepsi deðiþmiþti...
Bir anda "acemileþen" cemaat ne yapacaðýný þaþýrmýþtý. Herkes, korku ve kararsýzlýk içerisinde birbirine bakýyor; yanýndakinin yaptýðýný yapýyordu.
Hafýz Yaþar "Tebareke" diye baþlamýþ ama "Türkçe gazel" okumuþtu! Peþinden, "Ýstanbul'un meþhur hafýzlarý" denen 30 kiþi, farklý havalar asýlmýþ, cami panayýra dönmüþtü.
Hafýz Yaþar, bu "kâbus gecesi"ni, "Bu günleri gösteren Reisicumhura dua" ile bitirmiþti.
DÝYANET'TEN "EZAN OKUYORLAR" ÝHBARI!
40 bin Müslümanýn yaþadýðý bu þok, ertesi gün bütün Anadolu'ya yayýlmýþtý.
Bu garip uygulamayý baþlatanlar, "Millet dört gözle Türkçe ezan kararýný bekliyor" demiþti ama herkesin baðrý "yanardað" gibi kaynýyordu. Sesini çýkaramayan Müslümanlar, ibadetine bile burnunu sokan diktatörlere; bakýþlarýyla öfke yaðdýrýyordu.
Nasýl ses çýkarabilirlerdi ki...
Minare kapýlarýnda sivil polisler pusu kuruyor, camilerin içine kadar girmiþ olan jandarmalar, ezan ve kametin nasýl okunduðunu kontrol ediyordu.
Ayrýca milleti korkutmak için ne gerekiyorsa yapýlýyordu. Bursa'da, valiliðe yürüyerek "Türkçe ezaný" protesto edenler, Ýstiklâl Mahkemelerinde süründürülmüþtü!
Hâlbuki bu zulüm, þifahen baþlatýlmýþ; kanunsuz bir uygulamaydý. Ama "Kanun yoksa ceza da yoktur" diye ümitlenmeyin... CHP devrinde, Müslümanlara zulmetmek için kanuna-hukuka ihtiyaç yoktu!
Farklý illerden gelen yoðun itirazlar üzerine Diyanet'e, "Ezan yasaðýný daha sýký takip edin" talimatý verilmiþti! Diyanet Reisi ise, "Biz görevlilerimize ezan okutmuyoruz ama sivil halka engel olamýyoruz" diye; Müslümanlarý ihbar etmiþti.
"LAÝK ÝSEK KARIÞMAMALIYIZ..."
Bu "ihbar" üzerine ezan okuyana ceza için 1941'de, TCK 526. Madde deðiþikliði Meclise getirilmiþti. CHP'nin atanmýþ mebuslarý, ne gelirse "Evet" derdi ama CHP Antalya Mebusu Rasih Kaplan; Ýttihatçý kalýntýlarýndan olmasýna raðmen biraz insaflý bir hukukçu olacak ki, "Arkadaþlar bu konu, ceza mevzuu deðildir. Binaenaleyh lâik isek karýþmamamýz lâzým" demiþti.
Ayrýca bu aþrý hassasiyetin, kötü niyetliler için bir istismar konusu olduðunu, kafasý bozulanýn; "Bu adam Arapça ezan kamet okuyor" diye ihbarda bulunduðunu söylemiþ ve çarpýcý bir örnek vermiþti...
Ziyaret ettiði Antalya savcýsýnýn, "kendilerinden" biri olan Antalya Müftüsünü sorguladýðýný görünce çok þaþýrmýþtý. Müftü gidince sebebini sormuþ, savcý da þöyle izah etmiþti:
"Biri imam olmak istemiþ. Adamýn, bütün uyuþturucu türlerini kullanan bir 'ayyaþ' olduðu anlaþýlýnca müftü, 'Ýmam olamazsýn' demiþ. O da, "Dün öðleyin camide, müezzin Türkçe kamet getirirken müftünün dudaklarý kýpýrdýyordu. Dikkat ettim; Arapça kamet okuyordu" þeklinde ihbarda bulunmuþ. Takibat baþlattýk." (TBMM Zabýtlarý, 6. Dönem, 55. Birleþim, 23 Mayýs 1941, Cilt 18, s. 144)
EZAN OKUYANA 7 AYLIK YEVMÝYE CEZASI
Laiklik uyarýsý da bu çarpýcý örnek de "noter usulü çalýþan" mebuslarý ikna edememiþti. Zaten aksi bir karar olamazdý. Onlara talimat verilmiþti, "Kanunsuz ezan yasaðý"na uymayanlara, 9 yýldýr uygulanan "kanunsuz cezalar"a kýlýf uyduracaklardý.
Nitekim, "Ezan ve ikamet okuyan üç aya kadar hafif hapis veya on liradan iki yüz liraya kadar hafif para cezasý ile cezalandýrýlýr" þeklinde TCK'ya girmiþti.
"Hafif" ifadesi sizi yanýltmasýn, bunlar çok aðýr cezalardý.
"10 liranýn, 200 liranýn neresi "aðýr" demeyin. Yol yapmak için her evden 6 Lira "Yol Parasý" istiyorlardý. Ödeyemeyen, 6 Liraya karþýlýk 6 gün yol yapýmýnda çalýþýyordu. Yani, bir kere ezan okuyanýn ödeyeceði "hafif" para cezasý 10 günlük yevmiye ile 7 aylýk yevmiye arsýnda deðiþiyordu.
Ayrýca, "3 ay hapis" veya "200 Lira"nýn, en üst limit olduðunu zannediyorsanýz yine yanýlýyorsunuz. Kariyer merdivenlerini uçarak çýkmak isteyen þakþakçý hâkim ve savcýlar, bu "üst" limitleri delik-deþik ediyor, kimse de "Siz ne yapýyorsunuz" demiyordu.
Bu kanundan sonra Anadolu'daki "Ezan zulmü" adeta "cinnet"e dönüþmüþtü.
Cumhuriyet baþta olmak üzere bütün CHP basýný, her gün farklý "Arapça ezan" cezalarý aktararak milletin gözünü korkutuyordu. Etrafta, "Arapça ezan okuyanlar asýlacakmýþ" söylentileri dolaþýyordu. Kimse "Olur mu öyle saçma þey" diyemiyordu. Çünkü "þapka" diye bir gâvur âdeti için bunu yapanlar "ezan" için haydi haydi yapardý!
Birkaç yýl önce þapka giymeyenleri bulup cezalandýrmak için seferber olan "devlet", þimdi de "ezancýlarýn" peþindeydi. Öyle bir cadý avý vardý ki, camide dudaðýný kýpýrdatan, "Kamet okudu" diye hesaba çekiliyordu. Millet camiye gidemez olmuþtu ama ezanýný evde de okuyamýyordu!
KÜRTLERE, TÜRKÇE EZAN ZULMÜ
En garibi de, ezanla kametle iþi olmayanlarýn; "Türkçe okunsun, anlayalým!" muhabbetiydi. Sanki o güne kadar, sýrf ezaný anlayamadýklarý için camiye gitmemiþlerdi de, anlayýnca camiden çýkmamýþlardý!
Ayrýca maden amaç ezanýn anlaþýlmasý ise, tek kelime Türkçe bilinmeyen Arap ve Kürt köylerinde, "Türkçe ezan" dayatmasýnýn anlamý neydi?
Nitekim bu köylerde yaþayandan bir kýsmý, bu iþkenceden kurtulmak için, Fransýz iþgalindeki Hatay'a göç etmiþti!
ÝÞGALCÝ FRANSIZLARI BÝLE ARATTILAR
Þeytan atýna binenin nerelere kadar gideceðini tahmin bile edemezsiniz.
Türk askeri; 5 Temmuz 1938 tarihinde Hatay'a girmiþti. Biraz sonra camiden gelen "Allahü Ekber" nidasýný duyan Türk komutanýn ilk talimatý "Türkçe Ezan" olmuþtu! Türk askerini karþýlamak için sokaða dökülen Müslümanlar neye uðradýðýný þaþýrmýþtý. Fransýz iþgali altýndayken serbestçe okuduklarý ezaný, Türk askerinin niye yasaklandýðýný bir türlü anlayamamýþlardý.
HÝÇBÝR ZULÜM PAYÝDAR OLMAMIÞTIR!
Ama bu zalimlerin bilmediði bir þey vardý. Zulüm asla payidar olamazdý. Ve "Her þey inceldiði yerden ama zulüm en kalýn yerinden kopar"dý...
Ýnönü'nün din düþmaný CHP'si, Müslüman kalplerden yükselen öfke selinde boðulacaklarýný anlayýnca, "dindar" oluvermiþ, "çakma dindar" Þemseddin Günaltay'ý baþa geçirmiþti. Oysa bu diktatörlerin hâlâ anlayamadýðý bir þey vardý. Samimiyetsizlik, sahibini ele veren bir münafýklýk alametiydi.
Nitekim samimi bir "çiftçi", yedi düvelin asýrlardýr yapamadýðý zulmü 30 yýla sýðdýranlara meydan okuyarak "Yeter! Söz milletin!" demiþ ve bu diktatörleri devirmiþti.
"ÝLK ÝÞÝMÝZ EZAN YASAÐINI KALDIRMAKTIR"
Demokrat Parti 487 üyenin 415'ini kazanarak "ezici" bir çoðunlukla iktidara gelince Baþbakan Adnan Menderes, 22 Mayýs 1950'de Meclis'i olaðanüstü toplantýya çaðýrmýþ ve "Ýlk iþimiz ezaný aslýna çevirmektir" demiþti.
Ama Mason Cumhurbaþkaný Celal Bayar, "Ýlk icraatýnýz ezaný Arapça okutmak olursa, bu son icraatýnýz olabilir" diye tehdit etmiþti!
"Tek icraatým da olsa, ezaný aslýna döndüreceðim" diyen Menderes 18 yýllýk zulmü, 16 Haziran'da (29 Þaban) buruþturulup çöpe atmýþtý.
Müslümanlar ertesi gün baþlayan Ramazan'a görülmemiþ bir coþkuyla girmiþti. Sultanahmet Camii'nin dört minaresinin 16 þerefesinden, ayný anda ezan okuyan 16 müezzin, 18 yýl önce Ayasofya'dan baþlatýlan zulmün rövanþýný almýþtý!
Bu rövanþ, tabii ki Ayasofya Camii'nin hakkýydý. Ama ayný diktatörler, fetih camiini de yýllar önce "müze"ye kaldýrmýþtý! Neyse ki, yýllar sonra özgürleþen Ayasofya, ayný coþkuyu 24 Temmuz 2020 günü Cuma namazýnda, 16 þerefesinden okunan ezanla yaþamýþtý.
17 yýl önce ezan sevgisi sebebiyle cezalandýrýlan Bursalýlar, yine Ulucami önünde toplanmýþtý. Müezzin Bayram Sarýcan, þahit olduðu muhteþem manzarayý; "Müezzin ilk ezaný okurken, Müslümanlar hüngür hüngür aðlýyordu" þeklinde aktarmýþtý.
Merhum Bayram hocanýn þu tespiti ise, 30 yýllýk CHP zulmü ve sonrasýný bir cümlede özetliyordu: "Sanki Ýslamiyet eskiden varmýþ, bir ara yok olmuþ, þimdi yeniden doðuyormuþ gibi bir hal vardý..." (Gördüklerim, Duyduklarým, Yaþadýklarým, s. 113.)
Bütün Türkiye böyleydi. Ezan okunan camilerin etrafýna toplananlar "þükür secdesi" için yere kapanýyordu. Yurdun her yerinde adaklar kesiliyor, Baþbakan Menderes'e teþekkür telgraflarý yaðýyordu.
EZANIN HESABI AÐIR OLDU
Ezan yasaðýný kaldýrmasý, Menderes'in "son icraatý" olmamýþtý ama "sonu" olmuþtu. Daha iktidarýnýn ilk günlerinde, Menderes'in isminin karþýsýna "çentik" atan ezan düþmanlarý, 16 Haziran'ýn hesabýný on yýl sonra sormuþtu. "Darbe" ile bile izah edilemeyecek boyutlardaki kin ve öfkenin sebebi buydu. Yassýada'da Menderes'e uygulanan insanlýk dýþý; aþaðýlýk muamelenin altýnda on yýldýr katmerlenen "intikam" duygusu vardý.
Darbenin asýl sebebi de buydu. "Gerekçeler, dosyalar, duruþmalar..." tamamen algý operasyonuydu. Adnan Menderes'in avukatý Burhan Apaydýn da, bu gerçeði ifade etmiþti.
"Þapka küfür alametidir" diyen Ýskilipli Atýf Hoca'yý, "toplumu isyana sevk etmekten(!)" asanlar, ezan yasaðýný kaldýran Menderes'i de "milleti birbirine düþürmek"ten(!) asmýþtý.
27 Mayýs cuntasý, darbeden sonra yine "Türkçe ezan" mecburiyeti getirmek istemiþ, ancak cesaret edememiþti. Ama milletin görmediði yerlerde zehirlerini kusmaktan da geri durmuyorlardý. Dindar subaylarý "Namaz kýlmayýn" diye uyarýlmýþ, kýlanlarý ordudan atmýþlardý.
MÜSLÜMANLAR UYUMAYIN, EZAN DÜÞMANLIÐI PUSUDADIR
1960 darbesinden sonra Bursa'ya "vali" atanan Daniyel Yurdatapan, makamýna oturur oturmaz müftüyü çaðýrmýþ ve "Sana emir veriyorum, yarýndan itibaren ezaný tekrar Türkçe okutacaksýn" demiþti.
Yassýada'da, Menderes'e tokat atan Üsteðmen Teoman Koman'ýn bu öfkesinin asýl sebebi, tam 36 yýl sonra ortaya çýkmýþtý. Jandarma Genel Komutaný iken, 15 Þubat 1996 tarihli genelgeyle, "Mescitlerde ve camilerde ezan okunmayacak" talimatý vermiþti. (28 Þubat 1997 MGK'sý Tutanaklarý)
Bu zihniyet; bütün ülkeye hükmediyor olsa Müslümanlarýn hali ne olurdu?
28 Þubat genelkurmay baþkaný Ýsmail Hakký Karadayý'nýn, darbe MGK'sýnda kullandýðý, "Laiklik ilkesinin bozulmasý, ezanýn Türkçe okunmasýndan vazgeçilmesiyle baþladý" hezeyaný, bu öfkenin asla bitmeyeceðinin ispatýdýr.
Ayný Karadayý, Darbe ve Muhtýralarý Araþtýrma Komisyonu'na 26 Haziran 2012 tarihinde verdiði ifadede ise, " Menderes'in en büyük hatasý, Türkçe ezaný deðiþtirmesi oldu" demiþtir.
Görüldüðü gibi asla bitmeyen bu düþmanlýk pusuda yatmakta, darbe dönemleri gibi en küçük fýrsatta hortlamaktadýr. Bu virüsün son yýllarda etkili olamamasý, "bünye"nin güçlü olmasýndandýr. 6 Kasým 2018 akþamý dolduruþa gelerek, "Ezan Türkçe okusun" diyen CHP Genel Baþkan Yardýmcýsý Öztürk Yýlmaz'ýn ihraç edilmesi, sadece siperden erken fýrladýðý içindir.
Bugünkü CHP yöneticilerinin, "Kimsenin inancý-ibadeti bizi ilgilendirmez" mealindeki açýklamalarýnýn tamamý takiyyedir. Nitekim Ýzmir'de ezana yapýlan çirkin saldýrýyý, CHP il baþkan yardýmcýsý Banu Özdemir; "eteklerine zil takýp oynayarak" kutlamýþtýr.
Müslümanlar asla unutmamalýdýr ki CHP, kaportasý ne kadar deðiþirse deðiþsin, motoru; din düþmanlýðýyla çalýþan bir "þer-büs"tür.
Unutmayalým ki CHP, kurulduðu günden bu yana; milletin oyu ile hiçbir zaman iktidara gelememiþtir. Son yýllardaki "yerel iktidarlarý" da yine "muhafazakâr aday" aldatmacasý ve bazý ahmaklarýn, Müslüman yöneticilere "mesaj verme" sevdasýnýn sonucudur.
Bugün de, "CHP zulmünü Müslümanlarýn eliyle getirme oyunu" tezgâhlanmaktadýr. Ey saadetli kardeþim, kendine gel, CHP'yi desteklemek siyaset deðil; "itikat" meselesidir. CHP zulmüne ortak olmak, hesabý verilemeyecek bir vebaldir.
Allahü teala, CHP'siz günlerin kýymetini bilmemizi nasip eylesin.
Çünkü nimetin kýymeti bilinmezse elden gider...