Ayasofya Camii ‘kararname'yle deðil ‘Haçlý Seferi'yle kapatýldý

Adnan Menderes’in 22 Mayýs 1950 tarihinde yaptýðý “Ezan yasaðýný kaldýracaðýz” açýklamasýndan sonra, ABD Dýþiþleri Bakanlýðý’nda, ezan yasaðýnýn baþlatýldýðý Ayasofya Camii’ne kadar uzanan ilginç bir olay yaþandý.

“Arkeolog” Thomas Whittemore 8 Haziran günü, ABD Dýþiþleri Bakanlýðý üst düzey yetkilisi J.F.Dulles ve A.Dulles ile görüþmeye giderken, koridorda yere yýðýlýp ölmüþtü.(1)

Whittemore’u bekleyen “Dulles” kardeþlerden Foster üç yýl sonra ABD Dýþiþleri Bakaný, Allen da iki yýl sonra CIA Þefi olacaktý ama o günlerde de yine, Ortadoðu ve Türkiye konusunda “derin” isimlerdi. Hoþ Mr. Thomas da tekin bir arkeolog deðildi. Bizans aþkýnýn yanýsýra, CIA’nin Ýstanbul’daki en önemli istihbarat noktalarýndan biriydi. (2)

Bu olayýn bizi ilgilendiren tarafý ise bu kritik görüþmeye giderken ölen Whittemore’un, elinde bulunan ve görüþmenin de konusunu oluþturan dosyaydý. Bu dosyada, Whittemore’un 15 yýlýný verdiði “Ayasofya mozaikleri”nin fotoðraflarý ve Ayasofya hakkýnda bazý “özel” bilgiler.

Ýstanbul’daki Bizans eserlerinin akýbetini yakýndan takip etmekte olan Whittemore, Menderes’in ezandan sonra Ayasofya yasaðýný da kaldýrmasýndan endiþe etmiþ, 10 yýl aradan sonra tekrar Ýstanbul’a dönerek, mozaiklerine sahip çýkmak istemiþti.

HAÇLI SEFERÝNÝN “BAÞKOMUTANI”YDI

Gertrude Bell’den, Thomas Lawrence’e kadar nice Ýngiliz casuslarý, Osmanlý coðrafyasýný “arkeolog” ayaðýna tarumar etmiþlerdi. Topraðýn altýndan çýkarýp ülkelerine taþýdýklarý “bonus” olup, asýl tahribatý topraðýn üstünde yapmýþlardý.

Bütün dünyayý Hristiyan yapmaya adanmýþ bir ailenin “radikal” üyesi Amerikalý “arkeolog” Thomas’ýn operasyonu, Ýngiliz meslektaþlarýnýnkinden çok daha “derin” idi. Zira, baþkaný olduðu “Bizans Enstitüsü”, yansýtýldýðý gibi; “Bizans eserlerini ihya için kurulmuþ bir gönüllü kuruluþ” falan deðil; ABD, Ýngiltere ve Fransa’nýn kurduðu “derin” bir operasyon aygýtýydý. Amacý ise “Ýstanbul’daki Bizans eserlerini ortaya çýkarmak” gibi “sanatsal” bir ambalajla sunulsa da tek hedefi, Ayasofya’yý önce “müze”, sonra da “kilise” yapmaktý.

Nitekim bize, “Bizans Enstitüsü Baþkaný Whittemore, Atatürk ile görüþerek Ayasofya mozaikleri için izin kopardý” þeklinde yansýtýlan ekran görüntüsünün arkasýnda büyük bir “Haçlý Seferi” vardý.

“Mozaiklerin ortaya çýkarýlmasý projesi”nin asýl sahibi ABD Dýþiþleri Bakanlýðý idi. ABD Büyükelçiliði bu projeyi ABD adýna Whitemore üzerinden yürütüyordu. Bizans araþtýrmacýsý Natalia Teteriatnikov, Pera dergisinde yayýnlanan makalesinde bu gerçeði dile getiriyor, “Atatürk ile Whittemore arasýnda, ABD Dýþiþleri Bakanlýðý ve Ankara’daki Amerikan Elçiliði’nin aktif destek verdiði müzakereler yürütüldü. Bu müzakerelerin sonucunda Ayasofya cami olarak kapatýldý ve müze olarak açýldý” diyordu. (3)

Üstelik bu kültürel(!) müzakereler, Türkiye’de nedense yýllarca sýr gibi saklanmýþtý.

ÝLK KOMUT TÜRK DÜÞMANI LORD CURZON’DAN

Ýslam ve Türk düþmanlýðýyla bilinen “derin” Ýngiliz Lord Curzon’un 1918’de söylediði, “Bir Hýristiyan Kilisesi olan Ayasofya elbette gene eski durumuna getirilecektir” sözünü de hatýrlarsak, arkeolog Thomas’ýn “mozaik operasyonu”nun, komutunu Ýngilizlerin verdiði bir “Haçlý Seferi” olduðu daha iyi anlaþýlýr.

Bu “müzakereler” neticesinde Reisicumhur M. Kemal ikna edilmiþ ve “Bizans Enstitüsü Ýttifaký” Bakanlar Kurulu’nun, 7 Haziran 1931 tarihli; “Mr. T. Whittemore’e Ayasofya Camii’nin sývalarý altýnda kalan muzayýklarýn meydana çýkarýlmasý ve tetkikat yapýlmasýna müsaade verilmiþtir” þeklindeki kararýyla izni koparmýþtý! (4)

Türkiye’de kimsenin ruhunun duymadýðý bu “taviz” Batý medyasýnda “flaþ haber” olmuþtu.

Kararnamedeki, “tetkikat da yapabilir” ayrýntýsý önemliydi.

Dilden dile dolaþarak gelen “Ayasofya camiye çevrilirken, duvarlardaki mozaiklerin üstü sývayla kapatýldý” rivayetinin gerçeklik payýný kimse bilmiyordu. Ya sýva altýndan bir þey çýkmazsa?..

Ýþte o zaman “tetkikat” süreci baþlayacaktý ve Whittemore bunun için de yetkiliydi.

CAMÝ DUVARINDA HAÇLI KAZISI

Arkeolog Thomas hemen iskeleleri kurdurdu ve Ayasofya Camii’nin duvarlarýnda “kazý”ya baþladý.

“Mozaikler açýlýnca caminin kapanacaðýný” bilmeyen Müslümanlar, hol ve dehlizlerden baþlayan kazýlar camiye yaklaþýnca “namaz kýlýnmaz” diye endiþe ediyorlardý. Neyse ki; Bizans Enstitüsü’nün “yerli” üyelerinden Halil Ethem Bey, engin dinî bilgisiyle(!) bu resimlerin namaza zararý olmayacaðýný(!) anlatarak meseleyi çözmüþtü!..

Cami bölümünde de ahþap iskeleleri kurup icraata baþlayan Whittemore, kubbe tavanýnda bulunan ve bir bölümünü Ýsviçreli mimar Fossati’nin tahrip ettiði Nur Suresi hattýný, sýrf altýnda mozaik var mý diye bakmak için kazýmak istemiþ, neyse ki izin verilmemiþti.

Kazasker Mustafa Ýzzet Efendi’nin bu muhteþem hattýna acýmayan Whittemore, yerdeki halýlara acýmýþ(!) ve kalýn perdeli iskelelere raðmen “Toz olur” diye halýlarý kaldýrtmýþtý. Tabii bu vesileyle de otomatik olarak; Ayasofya Camii ibadete geçici(!) olarak kapatýlmýþtý!

Kim bilirdi ki bu “geçici”nin hiç geçmeyeceðini…

Buradaki çalýþmalar bir türlü bitmediði için cami de açýlamýyordu!.. Bu dönemde cami polis kordonuna alýndý, özellikle Türkler ve Müslümanlar yaklaþtýrýlmadý. Whittemore, baþlangýçta uzun süre “tetkikat” için zaman ve emek harcadý. Ýskelelerin üst bölümleri siyah bezlerle sýký sýkýya örtüldüðü için sýva kazýndýkça ortaya bir þey çýkmadýðýný kimse görmedi…

ÞAHESER LEVHALAR “SANAT” DEÐÝL MÝYÝDÝ?

Bizans’ta resimleri haram kabul eden ikonoklazma (ikona kýrýcýlýk) cereyaný devrinde (726-842), Ayasofya Kilisesi’ndeki mozaiklerin tamamý kazýnmýþ, sonra tekrar yapýlmýþtý. Ýstanbul’un fethine ulaþanlarýn üzeri sývayla kapatýldýðý varsayýlsa bile cami Osmanlý döneminde defalarca tamir gördü. 1894 depreminde büyük çatlaklar meydana geldi ve duvarlardaki mozaik kalýntýlarý; sývalarla birlikte döküldü. (5)

Batýlý sanat tarihi uzmanlarýyla yapýlan tetkikatla, Ayasofya Kilisesi’ndeki mozaikler tespit edildi ve Ýstanbul’a getirilen ressamlar; kapatýlmýþ camide siyah perdeler arkasýnda bunlarý iþledi. Bu yüzden “mozaiklerin ihyasý” 15 yýlý buldu.

Kimin baþlattýðýný bilmediðimiz bir “Mozaiklerin üzeri sývayla kapatýldý” masalý üzerine, “Sýva kazýnarak mozaikler ortaya çýkarýldý” hikayesi bina edildi. Bu nasýl bir “sýva” ki, 15 yýlda kazýnabildi!..

Bu tespitler “dikkatli” bir görgü þahidine aittir ve “Sýva kazýnarak mozaikler ortaya çýkarýldý” masalýndan çok daha gerçekçidir.

Bunu da “Fatih’in sanata saygýsý” þeklindeki; “iltifat” görünümlü bir “iftira” ile güçlendiriyorlar. Evet, Fatih Sultan Mehmed Han sanata saygýlýydý. Ama camideki Hristiyan figürlerini korumanýn “sanata saygý” olduðu, kimin ölçüsüydü? Ayrýca Bizans mozaikleri için “sanata saygý” muhabbeti yapanlar, ayný duvarlarda asýlý olan “sanat þaheseri” levhalarý, “Binanýn güzelliðini örtüyor” diye indirten, kapýdan çýkarýlamadýðý için mahzenlerde çürüten “sanat düþmanlarý”na neden tek kelime söylemiyor? “Sanat” olmasý için illa Haçlý iþi mi olmasý gerekiyor?

Fatih, bütün kilise ve sinagoglarý özgür býrakarak saygýsýný fazlasýyla göstermiþ zaten. Ayasofya’nýn camiye çevrilmesi fethin tescilidir. Bu durumda mozaikleri, “Ayasofya’yý tekrar kiliseye çevirecekleri zaman zahmet çekmesinler” diye mi muhafaza edecekti?

“CAMÝ KAPATILIR MI” DEDÝLER AMA KAPATTILAR

Ayasofya Camii’nin kapatýlmasýndaki en kritik aþama “mozaikleri tetkik” iznidir. Bu karar, Ayasofya konusunda bütün inisiyatifi Haçlýlara vermiþtir. Nitekim hâlâ devam eden “geçici kapatma” o inisiyatifin eseridir.

Ýkinci kritik adým ise “Müze Komisyonu”nun, 27 Aðustos 1934 tarihinde verdiði; “Cami ibadete kapatýlsýn, ‘Bizans müzesi’ yapýlsýn” raporudur. Komisyonun tek Hristiyan üyesi Ýstanbul Müzesi kuratörü Prof. Unger, “Ýbadete devam edilmesi mabede daha iyi bakýlmasýný saðlar” diyerek, caminin açýk kalmasý gerektiðinde ýsrar etmiþ ve karara muhalefet þerhi koymuþtur.(5)

“Müze” harekatýnýn “mevzuat” bölümünü yöneten Maarif Vekili Abidin Özmen’den Reisicumhura kadar herkes caminin kapatýlmasýna karþý çýkmýþtý(!) ama ne hikmetse yine de komisyonun geri çektiði(!) “kapansýn” kararý uygulanmýþtý!..

Ýhanetin üçüncü ve son aþamasý ise 24 Kasým 1934 tarihinde Ýnönü’nün baþkanlýðýndaki Ýcra Vekilleri Heyeti’nde yapýlan “iþbölümü” neticesinde, Whittemore ile iþbirliði içerisinde; Ayasofya’nýn “müze” yapýlmasý ve caminin de gayr-i meþru olarak kapatýlmasý saðlanmýþtýr.

AYASOFYA’YA “ÝDAM YAFTASI” ASTILAR

Zaten ibadete kapalý olan Ayasofya Camii’nin dýþ parmaklýklarýna, 10 Aralýk 1934 günü, “Müze tamir ve tasnif sonuna kadar kapalýdýr” levhasýnýn asýldýðýný görenler irkilmiþti. Çünkü alelade yazýlýp asýlmýþ bu levha, insanlarýn CHP diktatörlüðü döneminde sýkça gördüðü idam sehpalarýnda sallanan insanlarýn boynuna asýlan “idam yaftasý”ný hatýrlatýyordu. Bu yazýyla birlikte zaten ibadete kapalý olan Ayasofya’nýn kapýsýna “kilit” vurulmuþtu ki, zaten “caminin idamý” da böyle olurdu… Batan geminin mallarý gibi “geçici” kapatýlan caminin halýlarý saða sola daðýtýldý. Þamdanlarý ise eritilmek üzere dökümhaneye gönderildi.

Ve Ayasofya Camii, 1 Þubat 1935 günü açýldýðýnda artýk “Ayasofya Müzesi” idi…

Ayasofya Camii, Whittemore’un komutasýnda yürütülen bir Haçlý Seferi neticesinde “kanunsuz” olarak kapatýlmýþtý.

Çünkü 24/11/1934 tarihinde Bakanlar Kurulu’nda “müze” konusunda neler yapýlacaðý ve Millî Eðitim Bakanlýðý ile Vakýflar arasýndaki koordinasyonun nasýl olacaðý karar baðlanmýþ ve “kararname” yazýlýp imzalanmýþ ise de “Reisicumhur” imzalamadýðý için Resmî Gazetede yayýnlanamamýþ; doðal olarak da “resmî evrak” statüsü kazanmamýþtýr. Ama fiiliyatta, resmiyet kazanmýþ gibi uygulanmýþ ve operasyon tamamlanmýþtýr.

Sonrasýnda býrakýn Ayasofya’yý açmayý, bir yýl sonra (15 Kasým 1935) çýkardýklarý bir kanunla “ihtiyaç fazlasý” safsatasýyla camilerin çoðunu gazete ilanlarýyla sattýlar. Ýslamiyet’e karþý yýllardýr yürüttükleri operasyonlarla memlekette camiye gidecek cemaat býrakmadýklarý için her cami “ihtiyaç fazlasý” durumdaydý zaten. Öyle ki camilerin ahýr yapýlmasýna CHP’nin yayýn organý Cumhuriyet bile isyan etmiþti.(6)

Sultanahmet gibi bir sanat harikasýný da önce “millî kütüphane” ayaðýna kapatmak istediler. Sonra da iki yýl boyunca (1943-1945) asker yatakhanesi ve tuvaleti yaptýlar. (7)

AYASOFYA, MOZAÝK ÝZNÝ VERÝLDÝÐÝ GÜN KAPATILDI

Ama artýk bunlar anlamsýz teferruatlardýr. Zaten o kararname gerçek olsa bile, formaliteden öte bir önemi yoktur. Ayasofya Camii, ABD Dýþiþleri Bakanlýðý’nýn baskýlarý sonucunda, Ankara’nýn; Amerikalý arkeolog Thomas Whittemore’e “mozaikleri tahkikat izni”ni verdiði 7 Haziran 1931 günü kaybedilmiþtir.

Ayasofya Camii’nin kapatýlmasý, 1918’de Ýngiltere’nin baþlattýðý ve 1931’de Amerika’nýn bitirdiði bir “Haçlý Seferi”dir. Yani bir “egemenlik” göstergesidir. Haçlý Batý, “Ankara’nýn zaaflarý”ný kullanarak, egemenliðimizi; kendi elimizle Ayasofya’nýn demir parmaklýklarý arkasýna kilitletmiþtir.

Ayasofya Camii, Peygamber Efendimizin müjdelediði kutlu fethin sembolüydü. Bu bakýmdan bütün padiþahlarýn gözdesiydi. Çünkü Ayasofya Camii’ne itibar, fetih iradesindeki kararlýlýðýn izharýydý. O bakýmdan hemen yanýbaþýnda sanat harikasý Sultanahmet, biraz ilerisinde Mimar Sinan’ýn Süleymaniye’si olduðu halde padiþahlar cuma, kandil ve kadir geceleri gibi müstesna vakitlerde daima Ayasofya’yý tercih etmiþlerdi.

Fatih Sultan Mehmed Han’ýn, fetihten sonraki ilk cuma namazýný burada kýlmasý, Yavuz Sultan Selim Han’ýn, peygamber hýrkasýný burada giymesi ve hilafeti burada devralmasý gibi çok özel anlara mekan olmak Ayasofya’nýn deðerini daha da artýrmýþtýr. Ancak bu itibar, bir gün tekrar Ayasofya’ya kavuþmayý hayal eden Haçlýlarý daha da hýrslandýrmýþtýr.

HAÇLILARIN AYASOFYA ÝNTÝKAMINI CHP ALDI

Ne vahimdir ki CHP diktatörlüðü, Ayasofya’ya karþý Osmanlý’nýn tam aksi bir tutum izlemiþ, adeta Hristiyanlarýn 500 yýl boyunca biriken intikamýný; hýncýný almýþlardýr. Ezan yasaðý gibi bir zulmü Ayasofya’dan baþlatmýþ, üstelik de bütün Haçlý temsilcilerini davet ederek, onlar adýna nasýl intikam aldýklarýný göstermiþlerdir. Tekrar Hristiyan mozaikleriyle donatarak “müze”ye çevirmek de bir cami için yine en aðýr cezadýr.

Ve maalesef “Ýstanbul’un tapusu”, Ýstanbul’u geri almak için yanýp tutuþanlara kolayca teslim edilmiþtir. Ama sonrasýnda “geri almak” o kadar kolay olmamýþ, her teþebbüs sonuçsuz kalmýþtýr.

Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn Ýstanbul’un fethinin 567. yýldönümü öncesinde, “Ayasofya’da Fetih Suresi okunacak” açýklanmasýný Batý medyasý “Ayasofya’da tahrik” þeklinde manþetledi. Bunun sebebi Hristiyan âleminin bu mabedi hâlâ kendilerine ait olarak görmesidir. Ayasofya Camii kimindir? Gerçekten bizimse orada Kur’an okumamýz neden “tahrik” olmaktadýr?

OLMAYAN KARARNAMENÝN DAVASI MI OLUR?

“Bakanlar Kurulu Kararnamesi” diye ortalýkta dolaþan “eskitilmiþ” evrak, Atatürk’ün ölümü ve çok parti dönemle birlikte insanlarýn CHP operasyonlarýný sorgulamaya baþlamasý üzerine, dönemin (1947) Millî Eðitim Bakaný Hasan Ali Yücel ve ekibinin tanzim ettiði “sahte evrak”týr. Ýnönü ve ekibi, “kanunsuz” müzeyi ve fiilî bir iþgal olan “ibadete kapatma” faciasýný savunamadýklarýndan, M. Kemal’in gücünü kullanmak için imzasýný taklit etmiþ ve suçüstü yakalanmýþlardýr.

Resmî gazetede yayýnlanmayan ve arþivlenmesi zorunlu olan hiçbir kurumda aslý bulunmayan bu fotokopinin, CHP diktatörleri tarafýndan; giderayak üretildiði bir “çakma kararname” olduðu “devlet” tarafýndan da doðrulanmýþtýr. Sahte kararnamenin davasý mý olur? Devletin “Yok” dediði evraký yargýnýn ciddiye almasý bir çeliþkidir.

DEFALARCA SÖYLENDÝ AMA AÇILAMADI

Bugün “Haçlý kilidi”nin açýlmasý çabalarý da yine egemenlik meselesidir. Gücünüz varsa gerisi teferruattýr. Bu yüzden geçmiþte defalarca teþebbüs edilmiþ ama netice alýnamamýþtýr. En son 2013’te yine benzer tartýþmalar olmuþ, bugünlerde konuþulan “sahte imza” meselesi dahil her þey konuþulmuþ, kanun teklifleri verilmiþ hatta “açýlýþ” için tarih zikrederek, “2014 Cumhurbaþkanlýðý seçiminden hemen önce; hayýrlý olsun” diye yazanlar olmuþtu. Ama 7 yýl sonra yine ayný þeyleri konuþuyoruz.(8)

Bugün bu gerçek çok daha net ortaya çýkmýþtýr. Kuyruðuna basýlmýþ yýlan; uyuyandan çok daha tehlikelidir. Artýk bu seviye ve tondaki seslendirmelerden sonra yine geri dönüþ olursa egemenlik ve baðýmsýzlýðýmýz ciddi anlamda tartýþýlacaktýr.

Haçlý-Siyonist ittifak zaten Türkiye’ye diþ bilemekte, elinden gelse bir bardak suda boðmak istemektedir. Ýstanbul’un fethinin tapusu olan Ayasofya Camii’ndeki iþgali sürdürmenin hiçbir diplomatik veya siyasî getirisi yoktur, tam aksine zararý çoktur.

1. Ayasofya nasýl müze oldu, Türkiye, 7 Þubat 2016

2. https://opinionator.blogs.nytimes.com/2014/08/27/a-scandal-at-the-c-i-a-maybe/#more-153989

3. Holder A. Klein, Theodoros Metokhites'ten Thomas Whittemore'a, Pera Müzesi Yayýnlarý

4. Ziyad Ebuzziya, Ayasofya Camii’nin müzeye çevriliþi, Ýslam Mecmuasý, 1987

5. Ayasofya Kimin Meselesidir, Türkiye, 1 Haziran 2020

6. Cumhuriyet gazetesi, 20 Nisan 1936

7. Cumhuriyet gazetesi, 7 Eylül 1934

8. Derin Tarih, Aralýk 2013, s. 66