Bağımsızlık mı manda mı?

Maalesef Kılıçdaroğlu'nun temsil ettiği zihniyet, Türkiye'nin bağımsız politikalarından da rahatsızlığını gizlemeyen bir zihniyettir.

Türkiye Libya'daki emperyalistlerin oyununu bozunca, 'Türkiye'nin Libya'da ne işi var?' diyen bir zihniyettir.

Karabağ'ın işgalden kurtulmasına yardım edince, 'Türkiye Azerbaycan'a yardım ediyor!' diye işgalci Ermenistan ağzıyla konuşan bir zihniyettir!

Türkiye Doğu Akdeniz'de kendi hukuku korumak üzere harekete geçince, 'Türkiye doğu Akdeniz'i geriyor!' diye Fransız ağzıyla konuşan bir zihniyettir!

Türkiye güneyimizdeki terör örgütlerine karşı operasyon yapınca, 'Suriye'de ne işimiz var?' diyen, 'Aman ha Afrin'e girmeyin!' diyen bir zihniyettir!

ABD himayesinde bölgeyi işgal edip, milli güvenliğimizi tehdit eden PKK uzantısı PYD'yi terör örgütü olarak görmeyen teröristleri, 'kendi vatanını savunan arkadaşlar' olarak gören bir zihniyettir!

Seçimlerde Türkiye, ya bu zihniyetin temsilcisi Kılıçdaroğlu'nu tercih edecek, ya da bunun karşısında yerli ve milli duruşuyla ülkeyi iflasın eşiğinden alıp, küresel bir güç haline getiren Başkan Erdoğan'ı tercih edecek!

VESAYETLE MÜCADELE

Başkan Erdoğan ne mi yapmıştır?

Yukarda söylediğim gibi her şeyden önce, bu ülkede milletin ensesinde boza pişiren ve ülke imkânlarını küresel emperyalistlere peşkeş çeken VESAYET sistemine son vermiştir!

O vesayet sistemi ki Menderes'e, Özal'a ve Erbakan'a engel olabilmek için her yolu denemiş, Menderes'i idam etmiş, Özal'ın önünü kesmiş ve efsane başbakan Erbakan'ı istifaya zorlamış ve ülkenin kalkınmasını sürekli frenlemiştir.

O vesayet sistemi, 27 Nisan'da Başbakan Erdoğan'a gece yarısı bir muhtıra vererek durdurmak istemişti.

MUHTIRAYA CEVAP

Geçmişten yeterli dersleri çıkarmış olarak, Başkan Erdoğan bu muhtıraya seçimleri öne alarak ve cumhurbaşkanını halkın seçeceği bir anayasa değişikliği ile cevap vermişti lakin vesayet sistemi pes etmemişti! 2008'de Başkan Erdoğan liderliğindeki AK Parti'yi de kapatıp, siyasi yasak getirmek istedi.

AK Parti kıl payı kapanmaktan kurtulmuştu ama artık hamle sırası Başkan Erdoğan'da idi. 2010 anayasa değişikliğinde vesayeti geriletmiş, 15 Temmuz sonrası da vesayet odaklarını tasfiye ederek, milli iradenin üzerindeki baskıyı kaldırmıştır.

Vesayetin kalkması Türkiye politikalarında bir dönüm noktasıdır. Artık kararların Ankara'da alınıp uygulanması dönemidir.

Küresel emperyalizmin kirli planlarını akamete uğratma dönemidir.

Libya'da, Karabağ'da, Katar'da, Somali'de, Doğu Akdeniz'de, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde kurulan oyunlar, vesayet sistemi bittikten sonra bozulabilmiştir.

Savunma sanayiinde yüzde 20 oranındaki yerlilik, yüzde 80'lere çıkınca Türkiye sadece savunma sanayiinde değil ekonomi de de dış politikada da söz sahibi olmaya başlamıştır.

TCG Anadolu gemisi ve içindeki tanklar, üzerindeki SİHA İHA ve uçaklar yerli ürün olunca, Türkiye artık küresel emperyalizmin pazarı olmaktan çıkıyor demektir.

Bu güç ona bölgesel politikalarda milli kararlar almasının da yolunu açmıştır.

DARBELERE MUKAVEMET!

Küresel emperyalist güçler 17/25 Aralık yargı yoluyla Gezi'de halkı kışkırtarak, hendek çukur saldırılarında ülkeyi bölerek, Başkan Erdoğan'ı başarısız kılmak için denedikleri bütün yöntemler başarısız olunca, 15 Temmuz'da kanlı bir darbe girişiminde bulundular!

Lakin tüm darbelerde önünde bir kahraman bulamadıkları için sessiz kalan millet, bu kez Başkan Erdoğan'ın liderliğinde darbeyi de akamete uğrattı.

Emperyalistler denedikleri tüm yollar başarısız olunca, en son seçimlerde onu mağlup etmeye karar kıldılar.

Onun için ABD Başkanı Joe Biden, 'Ortadoğu'da Kafkaslarda balkanlarda istediği gibi at oynatamadığı için, Erdoğan'ı darbeyle değil seçimle devirmenin gereğine!' işaret etmişti.

Onun için John Bolton Erdoğan'ın devrilmesini istiyordu.

Onun içinde Erdoğan, 'Amerikalılara bu seçimlerde bir ders vermeliyiz!' diyerek gerçek rakibini de açıklamış oldu.

Batı emperyalizminin sözcüleri Erdoğan'a karşı açıktan tavır aldılar.

2023'ÜN EN ÖNEMLİ SEÇİMİ

Daha önce bir ABD dergisi, 2023 seçimlerinin dünyanın en önemli seçimi olduğunu yazmıştı.

Bu hafta benzer bir kapak batı medyasında zuhur etti!

İngiltere'nin ve kapitalist emperyalizm dünyasının etkili haftalık dergilerinden, "The Economist'in '6- 12 Mayıs 2023' tarihli yeni sayısının kapağında, bir köşede Türkiye Bayrağı diğer köşede, 'ERDOGAN MUST GO!' (Erdoğan gitmeli!) başlıklı temenni ve tavsiye cümlesi ve 'demokrasinin kurtarılması ve seçimler'i konu edinen diğer iki küçük başlık daha. Sonra da, ortada kocaman harflerle 'THE MOST IMPORTANT ELECTİON OF 2023 (2023'ÜN EN ÖNEMLİ SEÇİMİ' başlığı yer alıyor. Ama en önemlisi elbette ki, 'ERDOĞAN GİTMELİ!' şeklindeki ifade.

Derginin içinde de,'Biz, Kılıçdaroğlu'nun C. Başkanı olmasını istiyoruz.' deniliyor."

Hakikaten batının bu Kılıçdaroğlu sevgisinin altında ne vardı?

Cevabı yine kendileri veriyor:

"Erdoğan'ın yenilgisinin dünya çapında global sonuçları olacak ve her yerdeki demokratlara diktatörlerin yenilebileceğini gösterecek" diyorlar!

Bir başka dergi Fransız 'Le Point , 'Erdogan, L'autre Poutine' (Erdoğan, bir başka Putin.) kapağıyla; 'L'Express' dergisi de kapaktan, 'Erdogan, le risque du chaos' (Erdoğan, kaos tehlikesi.) ifadesini kullanılıyordu.

"Ama hepsinin ümidi, kendi beslemeleri olan PKK örgütü gibi Kılıçdaroğlu'ndaydı. Çünkü 'O seçilirse, Türkiye yeniden Batı ile ilişkileri normalleştirecek; Kemalist çizgiye dönecek'miş. Ayrıca Kılıçdaroğlu, 'Ukrayna konusunda da, Batı ve NATO ile birlikte hareket edeceği'nin sözünü veriyormuş.

Washington Post gazetesinin başyazısında, 14 Mayıs'ın aynı zamanda "Demokratik seçimlerin Erdoğan'ın giderek tek adamlığa yönelen iktidarının boyunduruğundan kurtulma kapasitesine sahip olup olmadığının bir sınavı olacağı" yorumu dikkat çekti.

Kılıçdaroğlu resmen ABD ve batının adayı ilan edildi!

BAĞIMSIZ TÜRKİYE İSTENMİYOR!

Batılı emperyalist çevreler Erdoğan'ın yenilmesini, Türk halkı için değil kendi çıkarlarını korumak için istiyorlar.

Çünkü Başkan Erdoğan liderliğindeki Türkiye, Rusya'ya karşı onların istediği gibi hareket etmiyor, o yüzden Putin'e benzetiyorlar.

Çünkü Erdoğan'ın bağımsız politikaları diğer ülkelere örnek oluyor, o yüzden dünya çapında global sonuçları olacak diyorlar!

Kılıçdaroğlu'nun politikaları işlerine geldiği için onun kazanmasını istiyorlar.

SEÇİM TÜRKİYE İLE EMPERYALİSTLER ARASINDA

Onun için bu sefer Erdoğan'ın karşısında her ne kadar Kılıçdaroğlu varmış gibi görünse de, Erdoğan'ın karşısında fiilen emperyalist güçler vardır.

Bu da Erdoğan'ın hak yolda olduğunu gösterir.

İmam Şafii'ye soruyorlar, fitne zamanı kimin hak yolda olduğunu nasıl anlarız?

"Düşman oklarını takip edin hedefinde kim varsa, o hak yoldadır!"

Erdoğan'ı karalamak ve rakiplerini cilalamak için ABD ve batılı kaynakların kimlere ne kadar kaynak aktardığı medyaya yansıdı.

Erdoğan emperyalistleri ürkütüyordu!

Çünkü enerjide, savunma sanayii dâhil tüm sanayi ürünlerinde, ulaşımda, tarımda eğitimde ve diğer tüm alanlarda Türkiye'ye çağ atlatmış bir lider oldu.

Onun için batı, Türkiye seçimlerini dünyanın en önemli olayı olarak görüyor.

Onun için The Guardian gazetesi dış haberler şefi: "Erdoğan kaybederse Washington'dan Berlin'e kadar şampanya ile kutlayacaklar!" diyor!

Kılıçdaroğlu'nun yurtdışı ziyaretlerinde kime ne söz verdiği ve kimden ne söz aldığı netleşmedi.

EVET, BEKA MESELESİ!

Ancak Kılıçdaroğlu'nun seçilmesi emperyalistlerin işine gelir!

İşine gelir çünkü Erdoğan gibi güçlü bir liderin yerine bir birine benzemez yedi yardımcılı bir cumhurbaşkanı haliyle zayıf olacaktır.

Zayıf bir yönetim karar alıncaya kadar, emperyalist güçler zaten amacına ulaşacaktır!

Dolayısıyla, emperyalistlerle hiçbir bağlantısı olmadığını kabul etsek bile, Kılıçdaroğlu zafiyeti sebebiyle emperyalistlerin işine gelecektir.

Kaldı ki Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları, ortak mutabakat metindeki dış politika parametrelerini okuduğumuzda, milli politikalarında emperyalistleri memnun edecek şekilde taviz vereceği çok net bir şekilde anlaşılır.

Küçük bir misal, terörle mücadelede terörü destekleyen batının ilkelerini kabul edeceklerini söylüyorlar.

Mutabakat metni sayfa 234 aynen şunu yazmışlar: Terörle mücadelede BM, Avrupa konseyi, AGİT gibi uluslararası örgütler bünyesinde kabul edilen belgeleri ve alınan kararları dikkate alan bir yaklaşım sergileyeceğiz.

Bu saydıkları örgütler PYD'yi ve FETÖ'yü terör örgütü olarak görmüyorlar, tam tersine hem onlara hem PKK örgütüne arka çıkıyorlar.

HDP buradan cesaret alarak, askerin silah bırakacağını, Suriye'den çekileceğini, Selo'ya Apo'ya özgürlük sağlayacağını söylüyor.

EVET, BEKA MESELESİ!

Ayrıca ABD himayesindeki PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olan HDP'nin tutum belgesindeki kimi talepleri, Kılıçdaroğlu tarafından kabul edilmiş görünmektedir.

Yani Kılıçdaroğlu'nun seçim kazanması demek, emperyalizmin maşası olan PKK ve FETÖ'nün ülkede tekrar at oynatması demektir!

Bunun anlamı Kılıçdaroğlu aynı zamanda HDPKK'nın da cumhurbaşkanı adayıdır!

Bunun anlamı beka meselesidir.

Artık PKK'da bu işbirliğini gizleme ihtiyacı hissetmemektedir. Terör baronları Cemil Bayık, Murat karayılan, Mustafa Karasu, Duran Kalkan, Sabri Ok, "Erdoğan kalırsa bizi bitirir, Kılıçdaroğlu kazanmalı" diyerek doğrudan Kılıçdaroğlu'nun adını veriyorlar.

PKK yandaşları Kılıçdaroğlu kazanırsa, teröristleri, hatta Apo'yu ve Selo'yu hapisten çıkaracaklarını açıkça ilan ediyorlar. Özerklik kazanacaklarını, terörle mücadelenin duracağını, Suriye ve Irak'tan çekileceğini söylüyorlar.

Tüm Türkiye düşmanlarının Kılıçdaroğlu'nun arkasında hizalanmış olmaları, bu ülkenin çıkarlarını düşünen seçmene bir şeyler anlatıyor olması lazım!

SEÇİM ZİHNİYETLER ARASINDA GEÇECEKTİR

1 Mart 2022'de Başkan Erdoğan demişti ki: Türkiye artık siyasi, ekonomik, teknolojik, istihbari altyapısıyla kendi politikalarını üretecek uygulayacak seviyeye gelmiş bir devlettir!

Emperyalistleri korkutan ve ürküten gerçek, Türkiye'nin bu gücü elde etmiş ve bu gücü kullanan bir lideri seçmiş olmasıdır.

O yüzden bu güçlü liderin kaybetmesini ve kullanışlı bir yönetici olarak Kılıçdaroğlu'nun kazanmasını istiyorlar.

Kimi ideolojik sapmaları bir kenara bırakacak olursak, Türkiye'nin neresinden baksan yüzde 70 kadarı muhafazakâr ve milliyetçidir.

Bu tablo karşısında aslında Başkan Erdoğan'ın en az yüzde 60-65 oy alarak ilk turda seçimi bitirmesi gerekir.

ERDOĞAN MI KILIÇDAROĞLU MU?

Şimdi fanatik CHP'lilere solcu liberal vs. olduklarını iddia edenlere değil ama muhafazakârlara soralım:

Ülkeyi iflastan alıp küresel bir güç haline getiren ve verdiği her sözü tutan Erdoğan'ı mı, yoksa verdiği hemen her sözü unutan ve tam tersini savunan Kılıçdaroğlu'nu mu tercih edeceksin?

Milli sanayii ve savunma sanayiini engelleyen CHP zihniyetinin temsilcisi Kılıçdaroğlu'nu mu, sanayii ve savunma sanayiinin önünü açan, TOGG, Milli Muharip Uçağı KAAN, TCG ÇIKARMA GEMİSİ, ALTAY TANKI, KIZILELMA, SİHA, İHA, ATAK HELİKOTERİ VE İMECE'nin önünü açan Erdoğan'ı mı tercih edeceksin?

Yurt içinde terörü bitirip, yurt dışındaki inlerine girerek terörü tamamen ortadan kaldırmak isteyen Erdoğan'ı mı, yoksa teröristlere arkadaş diyen ve onlara özgürlük vadeden, güvenlik güçlerini terörle mücadeleden çekecek olan Kılıçdaroğlu'nu mu tercih edeceksin?

BM'nin aciz kaldığı pandemi döneminde dünya devletlerine yardım eden, tahıl koridorunu kurarak dünyayı gıda krizinden kurtaran, savaş esirleri takasını gerçekleştiren Erdoğan'ı mı, yoksa ABD'de, İngiltere'de, Almanya'da kiminle görüştüğü bile ne sözler alıp verdiği bile bilinmeyen ve ABD'ye teslim olacağını ilan eden Kılıçdaroğlu'nu mu tercih edeceksin?

Libya'da, Karabağ'da, Katar'da, Doğu Akdeniz'de, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de emperyalistlerin oyunlarını bozan Erdoğan'ı mı, yoksa bütün bu konularda emperyalist politikalara teslim olmuş Kılıçdaroğlu'nu mu tercih edeceksin?

PKK terör örgütüne dünyayı dar ederken, FETÖ'yle de amansız bir mücadele yürüten Erdoğan'ı mı, yoksa FETÖ kumpasıyla genel başkan olmuş ve partisi FETÖ'ye teslim olmuş, PKK ve FETÖ yandaşlarının hamisi Kılıçdaroğlu'nu mu tercih edeceksin?

Türkiye çapında muasır devletleri sollayan Erdoğan'ı mı, yoksa idare ettiği belediyelerde herhangi bir özgün projesi bulunmayan, verdiği sözleri tutamayan zihniyetin genel başkanı olan Kılıçdaroğlu'nu mu tercih edeceksin?

Ezkaza yürürlüğe giren ve tehlikesi fark edilince iptal edilen İstanbul Sözleşmesi'ni iptal eden Erdoğan'ı mı, yoksa geldiği gün 24 saat içinde İstanbul Sözleşmesi'ni yürürlüğe koyacağını söyleyen Kılıçdaroğlu'nu mu tercih edeceksin?

Bu milletin dindar mensuplarının başörtüsü sebebiyle yıllarca mağdur edilmesini destekleyen ve başörtüsü yasağını kaldıran anayasa değişikliğini AYM'ye götüren ve başörtüsünü bir metrelik bez parçası diyen Kılıçdaroğlu'nu mu, yoksa bu yasağı ortadan kaldırarak devletin tüm kurumlarında serbest bırakan Erdoğan'ı mı tercih edeceksin?

İslam'ı sosyal hayattan tecrit etmek isteyen ve 28 Şubat kararlarına destek veren, zihniyetin temsilcisi Kılıçdaroğlu'nu mu, yoksa 28 Şubat darbecilerini yargılatacak demokratik ortamı sağlayan Erdoğan'ı mı tercih edeceksin?

Meslek liselerine özellikle de dini eğitim veriyor diye kısıtlanan İmam Hatip liselerine engel olan, mezunlarına yüksekokul kapısını kapatan, zihniyetin temsilcisi Kılıçdaroğlu'nu mu, yoksa tüm meslek okullarının önündeki engelleri kaldıran Erdoğan'ımı tercih edeceksin?

Bırakın okulu, sokağı, camilerde bile Allah demeyi yasaklayan, bugün de Kur'an eğitimini ortaçağ zihniyeti diye aşağılayan, namaz kılan subaylara hesap soracağını söyleyen zihniyetin temsilcisi Kılıçdaroğlu'nu mu, yoksa harp okulları dâhil tün eğitim kurumlarında, Kur'an ve Siyer dersi koyan Erdoğan'ı tercih edeceksin?

Taksim'e cami yapılmasına şiddetle karşı çıkan, Ayasofya'nın ibadete açılmasını istemeyen, üstelik Sultanahmet camiinin de müze olmasını talep eden, zihniyetin temsilcisi Kılıçdaroğlu'nu mu, yoksa Ayasofya'yı ibadete açan ve Taksim'e cami yapan Erdoğan'ı mı tercih edeceksin?

Daha sorulacak çok soru var ama Merhum Erbakan'ın şu cümlesini aktarmazsam bu konu eksik kalır. Diyor ki: "Eğer Ayasofya kırmızıya boyanmışsa, kiliseye benzetilmişse, ezan okunmuyor, içinde namaz kılınmıyorsa biliniz ki, Türkiye'ye taklitçiler hâkimdir! Biliniz ki yeryüzünde sadece zulüm düzeni yürümektedir.

Yok, eğer Ayasofya'da gümbür gümbür ezan okunuyor, Hakk'ın sesi bütün dünyaya ilan ediliyorsa, o zaman biliniz ki Türkiye'de Milli Görüşçüler hâkimdir, inananlar hâkimdir."

Evet, soruları artırabiliriz ancak özetle söylemek gerekirse, yüzyılda ancak gelebilen böyle bir liderin yüzde 70'i muhafazakâr olan bu ülkede, en az yüzde 60-65 ile seçimi kazanması gerekirken, maalesef hiç de kolay bir seçim olmadığı görülüyor.

Muhalefet yanlısı anket şirketlerinin sonucuna bakarsanız geliyor gelmekte olan.

Hatta Kılıçdaroğlu yüzde 60 ile seçimi kazanacağını söylüyor!

Yandaş şirketleri bir kenara bırakıp dürüstlüğüne ve objektifliğine güvendiğim üç şirketin, seçime on gün kala yaptıkları anketleri kısaca naklederek konuyu kapatalım.

Mesela Hakan Bayrakçı beyin şirketi SONAR, seçime 10 gün kala yaptığı ankette, seçimin ikinci tura kalacağını söylüyor.

Birinci turda Erdoğan yüzde 44,6 Kılıçdaroğlu ise yüzde 41oy alıyor.

İkinci turda Erdoğan yüzde 52,1 ile ipi göğüslüyor, Kılıçdaroğlu ise 47,9 oy alıyor!

Hilmi Daşdemir beyin başında bulunduğu şirketi OPTİMAR da, seçimin ikinci tura kalacağını söylüyor

Birinci turda Erdoğan yüzde 48,6 Kılıçdaroğlu 44,1

İkinci turda Erdoğan 51,4 ile ipi göğüslüyor, Kılıçdaroğlu ise 48,6 alıyor.

Ferhat Murat beyin Areda Survey şirketi ise, moral verici bir sonuç elde etmiş.

Seçimin birinci turda Erdoğan'ın 52.3 oranıyla sonuçlanacağını söylüyor.

Evet, bu verilere göre her halükarda Başkan Erdoğan seçimi kazanıyor, vatandaş liderini soğana patatese teslim etmeyecek görünüyor.

Ama bu çapta bir liderin yüzde 51 veya 52 ile seçilmesi ayıp değil midir?

Böyle bir karizmayı yüzde 50 küsur ile seçeceğimiz için yazıklar olsun bize!

Demek ülkenin yarısı bir çürük ipliğe hülya diziyor!

Ayıp olarak da bu bize yeter!