Başkan Erdoğan'a öykünmek!

Yeni sistemde erken seçim kararını iki kurum alabiliyor.

Biri cumhurbaşkanlığı diğeri TBMM.

TBMM'deki sandalye sayısı meclisin erken seçim karar almasını imkânsız kılacak nitelikte.

Çünkü ne Cumhur İttifakı ne de Millet İttifakı erken seçim kararı alacak sayıya sahip!

Geriye cumhurbaşkanının erken seçim kararı alması ihtimali kalıyor.

Ancak o da, ortağı da kesin dille erken seçim yok diyorlar.

Peki erken seçim ihtimalini kim gündemde tutuyor?

Tabii ki muhalefet.

İP Genel Başkanı Akşener, 'Haziran 2021'de kesin seçim var' demişti.

Haziran geçeli iki ay oldu!

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 'Sonbaharda seçim var' demişti.

Sonbahar geldi seçim yok.

Peki, neden muhalefetin dilinden erken seçim düşmüyor?

İki sebep var. Birisi siyasi öngörüsüzlük ya da acemilik.

Diğeri de tabanlarına, iktidara meydan okuduklarını göstererek yerel seçimlerde elde ettikleri yüksek morali korumak, seçime hazır oldukları izlenimi uyandırmak yani bir nevi cesaret gösterisi!

Fakat bu çıkış muhalefette aday tartışmasını beraberinde getiriyor ki, tartışmanın yanı sıra gizli açık çekişmeyi de gündeme taşıyor.

Hem Millet İttifakı paydaşı partiler arasında hem de ittifakın lokomotifi olan CHP içinde cumhurbaşkanı adayı konusunda gizli bir rekabet yaşanıyor.

Kılıçdaroğlu, 'Parti genel başkanları aday olmasın' söyleminden vazgeçmiş kendi adaylığını üstü kapalı ilan etmiş görünüyor.

Akşener de her ne kadar 'kararı ittifak verecek' diyorsa da adaylıktan vazgeçmiş görünmüyor. 'HDP ayrı aday çıkarsın' diyerek ittifakın gizli ortağı HDP'ye mesafe koyuyor.

Ancak Kılıçdaroğlu'nun 'birden fazla aday olabilir.' açıklaması, her siyasi partinin kendi adayıyla seçime girerek sonucu ikinci tura bıraktırmayı hedeflediklerini işaret ediyor.

Amaç ikinci turda muhalefeti tek aday etrafında toplamak.

Onlar açısından bakınca makul.

Ancak her partinin kendi adayıyla seçime girme tercihi CHP içinde de bir rekabet/çekişmeyi beraberinde getiriyor.

Doğal olan genel başkanın adaylığıdır, şu andaki gelişmeler de Kılıçdaroğlu'nun adaylığının şekillendiği işaretlerini taşıyor.

Ancak hemen hemen tüm anketlerde iki büyük şehir -Ankara ve İstanbul- belediye başkanı da güçlü adaylar arasında yer alıyor.

Ankara büyük şehir Belediye Başkanı Yavaş başlangıçta aday olmadığını söylemesine rağmen son yaptığı açıklamada kapıyı açık bırakarak kararı genel başkana bıraktı.

Asıl ciddi rekabet ise İBB Başkanı İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasında gözüküyor.

İmamoğlu'nun seçildiği günden beri cumhurbaşkanlığı için çalıştığı her halinden belli. Yadırgamıyorum. Çünkü İstanbul gibi bir şehirde başkanlık yapan kişi, doğal olarak daha yükseğine talip olabilir elde de edebilir.

En müşahhas misal ise Başkan Erdoğan'dır.

İmamoğlu toplumun hemen her kesiminden oy alabilmek için kendince isabetli bir politika takip ediyor. Mesela, HDP tabanına ve Alevi seçmene dağıttığı mavi boncuklar gözden kaçmıyor!

Ancak atladığı bir şey var, yükselmek için İBB makamında bulunmak yetmiyor. Yetseydi Bedrettin Dalan'a ve A. Müfit Gürtuna'ya yeterdi. İkisi de parti kurmayı denedi. Biri kurdu başarısız oldu diğer kuramadı bile.

İmamoğlu'nun seçilme şansı olabilir mi?

Başkan Erdoğan'ın karşısında şansı yok ama eğer başarılı olsaydı karşılık bulabilirdi.

Orijinal projelerden geçtik, teslim aldığı tıkır tıkır çalışan belediyedeki düzeni bile koruyamayan, çalıştıramayan her gün yeni bir skandalın yaşandığı yönetim tarzıyla İmamoğlu cumhurbaşkanlığını geçtim ikinci kez seçilme şansını bile kaybetmiş görünüyor.

İmamoğlu Erdoğan'a öykünüyor ama Erdoğan sorunlar yumağı haline gelmiş bir belediye teslim aldı ve kimseyi işinden etmeden sorunları teker teker çözerek liyakatini ispatladı.

Türkiye'nin umudu oldu!

İmamoğlu ise gelir gelmez binlerce çalışanın işine son vererek, başlamış projeleri iptal ederek, ekmeğe suya ulaşıma zam yaparak, saat gibi çalışan belediyeyi tökezleterek bir belediye başkanlığını bile beceremeyeceğini ispat etmiştir.

Birazcık siyasi öngörüsü varsa belediye hizmetlerine yoğunlaşır, işini iyi yapmaya çalışır. Kendini ispat ederse, istemese de yükselir.

Edemezse -ki şu anda öyle görünüyor- ilerde 'Bir zamanlar İBB başkanıydım' diyerek teselli bulur!