Başörtüsü ve aile için referandum şart!

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grubu bulunan partiler, gerçekten milletin partisi olup olmadıklarına dair tarihi bir temsil yoklamasında.

Başörtüsünü ve aileyi anayasal güvence altına alacak olan anayasa değişikliği önerisi bugün Anayasa Komisyonu'nda görüşülmeye başlanacak.

Ancak, geçen ay AK Parti, MHP ve BBP'den 336 milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan teklifin nasıl görüşüleceği muhalefetteki yaklaşımlar ve masa içi rekabet nedeniyle epey belirsizlik içeriyor.

Anayasa değişiklik teklifi ilk gündeme geldiğinde destekleyeceklerine dair açıklamalar yapan İyi Parti ve HDP yetkilileri karşı blokta değişen hesaplar nedeniyle bugün farklı noktalarda duruyor.

HDP dün Anayasa Komisyonu çalışmalarına girmeyecekleri duyurdu.

Referandum korkusuyla sarsılan CHP ve İyi Parti ise hayli çelişik. Geçen hafta birlikte hareket eden iki parti hem AK Parti'nin ziyaret talebini reddetmiş hem Karma Komisyonu protesto etmişti.

Gerekçeleri aynıydı. İki parti de kameralar önünde işledikleri suçlar sabit olan iki milletvekilinin yargılanmasını önlemeye çalışıyordu.

CHP, Yalova'da Mahkeme Heyetinin üzerine yürüyen Ali Mahir Başarır'ı, İyi Parti ise şehidin kız kardeşine küfreden Lütfü Türkkan'ı korumak için başörtüsü ve aile teklifine posta koymuş oldu.

HEM YASAKÇI HEM UNUTKAN BAY KEMAL

Lakin İyi Parti bunu tabanına anlatamıyor. Kamuoyunun tepkisini, Cumhur İttifakı'nın söylem ve eylem birliğini gören Akşener "kim gollük pas veriyor, kim atıyor, beni ilgilendirmez" derken hırsını masa ortağından çıkarttı ama bir yandan da "kendi teklifimizi hazırladık" diyerek varlık göstermek istiyor.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun durumu çok daha zor.

Siyaset bilmezliğin ama en önemlisi kendini-sicilini bilmezliğin ayaklı panosu gibi kendisi.

Üzerinde sakil duracağını, kimsenin bu zokayı yutmayacağını, daha dün başörtüsünü yasaklamak için yaptıklarının şak diye karşısına çıkarılacağını düşünüp etmeden sırf siyasi fayda için ortaya attığı oltaya kendisi yakalandı.

"TÜRBAN YASAKÇILARI" FIRSAT KOLLUYOR

Başörtüsünün önündeki tüm engelleri sabırla, bedel ödeyerek ama hukuk içinde kalarak kaldıran AK Parti yapılacak her şeyi yapmıştı zaten. Ama malum zihniyetlerdeki bitmeyen başörtüsü düşmanlığı da CHP çevrelerinden yetkili-yetkisiz isimlerin "iktidara geldiğimiz gün türbanı yasaklayacağız" açıklamaları da dindar-muhafazakar kesimlerde ciddi bir tedirginliğe yol açıyordu.

Başörtüsüne anayasal güvence meselesi muhafazakar kesimlerde bitmeyen bir tartışmaydı aslında.

Kılıçdaroğlu'nun "yasal düzenleme yapalım" diyerek Erdoğan'a "meydan okuması" beklenen siyasi atmosferi ve hukuki sebebi oluşturdu bir anlamda.

O yüzden heyecan yarattı. O yüzden siyaseten "gollük pas" olarak görüldü. O yüzden "madem CHP de hazır, yapalım o zaman" dedi Cumhurbaşkanı.

AKŞENER'İN ÇIKMAZLARI

İyi Parti başörtüsünü yasakçılardan, aileyi sapkınlıklardan koruyacak düzenlemenin dışında kalmaktan korkar esasen. Tabanı da, iddiaları da bu anayasa değişikliğinde aktif olmayı emreder İyi Parti'ye.

Öte yandan Akşener bu meselede iki duygu, iki siyaset arasında sıkışmış vaziyette.

Bir kere masa ortağı Bay Kemal'e çok kızgın Meral Hanım.

Kılıçdaroğlu'nun kendisinden rol, tabanından oy çalmak istediğini, bu konuyu kendisiyle istişare etmediğini görüyor.

"Ne hali varsa görsün, müstahak" diye düşünüyor o yüzden.

AK Parti'nin ve Cumhur İttifakının bu konudaki haklı ve başarılı siyaseti de rahatsız ediyor onu. Rakibin takipçisi olmak ağır geliyor.

HALKIN OYU MECLİSİN OYUNU AŞAR!

Belli ki bugünden başlayarak Komisyon çalışmaları hayli tartışmalı geçecek.

Değişiklik önerisi Meclis Genel Kurulu'na geldiğinde de muhtemelen benzer süreçler yaşanacak.

İş oylama safhasına geldiğinde ise kabul oyları 360-400 arasında kalırsa eğer referanduma gidilecek.

Bana kalırsa 400'ü aşsa bile referanduma gidilmeli. Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi var.

Referanduma gidilirse Meclisteki 3'te 2 oranının fevkinde muhtemelen yüzde 95-99 oranında "evet" çıkacaktır.

Böyle temiz bir sonuç meseleyi tüm tartışmaların üstüne çıkarır.

Geçmişteki yasakları, zorbalıkları, travmaları ve tüm tartışmaları bitirecek, Türkiye Yüzyılına yaraşır beyaz bir sayfa açacak olan güç yine milletin gücüdür.

Öte yandan mevcut Meclisin Millet iradesini ne kadar temsil edip etmediği sorgulanacaktır. Ama Gazi Meclisin kurumsal varlığı değil milletin menfaatleri yerine şahsi ikbalini düşünenler sorgulanır, yargılanır, milletin gönlünden atılır.