Baþörtüsüne anayasal güvence...

1968'den bu yana mütedeyyin kadýnlara yaþatýlan aðýr bir dram olarak baþörtüsü yasaklarý, tamamen ortadan kaldýrýlýyor. Baþörtüsüne anayasal güvence getiren ve evlilik birliðini tanýmlayan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasýnda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair Kanun Teklifi, TBMM Anayasa Komisyonu'nda kabul edildi. Artýk inancýmýz gereði baþýmýzý örtüyor oluþumuz, kriminal bir parantez olmamaktan çýkýyor, tam aksine anayasal güvence kazanmýþ oluyor.

Aslýnda temel insan haklarýndan olan; yaþama, düþünme, inanç, eðitim, ekonomik özgürlük, istihdam ve sosyal güvence gibi haklarýmýzýn, hak olabilmeleri için illa ki anayasada yazýlý olmalarý gerekmiyor. Çünkü yaþama, düþünme, inanma, eðitim görme, iþ sahibi olabilme, ekonomik özgürlüðü olmak, sosyal güvenceye sahip olmak için, tek þart yetiyor: Ýnsan olmak! Ýnsan olan herkesin hakkýdýr bunlar, anayasada, kanunda, yönetmelikte yazmasýna gerek bile yoktur...

Lakin her ülkenin kendine has bir hukuk tarihi, kendine has hukuk sosyolojisi var ve bizim gibi neredeyse her on yýlda bir darbe yemiþ, sýkýyönetimler görmüþ, vesayet odaklarýyla kuþatýlmýþ, aðýr aksak bir demokrasi tarihi olan ülkeler için, evet anayasal güvence elbette hayati bir meseledir. Ve ne yazýk ki 15 Temmuz 2016 gibi yakýn bir tarihte bile, iþgal ve darbe giriþimi ile karþý karþýya kalmýþ bir toplum olarak, bu tür güçlü yasal desteklere ihtiyacýmýzýn olduðu ortadadýr...

1968'de Hatice Babacan baþörtülü olduðu gerekçesiyle, Ankara Ýlahiyat Fakültesi'nden atýlmýþtý, 1972'de Av. Emine Aykenar, baþörtülü olduðu için, ismi Ýstanbul Barosu'ndan silinen ilk avukattý. O tarihten bu yana çok uzun yýllar geçti, çok çileler çekildi, pek çok arkadaþýmýz hayatýný kaybetti, saðlýðýný kaybedenler, yabancý ülkelerde sýðýntý gibi yaþamak zorunda kalanlar, dört bir tarafý deniz kesilenler, yapayalnýz kalanlar, akademisyenken servis þoförlüðü yapanlar, mimarken terzilik yapanlar, avukatken muhasebeci olanlar, bilgisayar mühendisi iken konfeksiyon atölyesinde çalýþanlar oldu, yooo bunlarýn hiç birisini asla küçümsemiyorum, hayat bizi yara bere içinde býraksa da geçti gitti iþte günler, zaman koþarak aktý... Saçlarýmýza aklarýn düþtüðü bir vakitte, baþörtüsü artýk serbest kaldý... Dünyanýn en uzun ve asil, sivil, hak arayýþ mücadelesidir bu: Dile kolay 46 yýl sürmüþtür. Ben bunun son 30 yýlýnýn þahidiyim... Süreyya Yüksel, Macide Göç, Özlem Akyurt, Güzeyya Bingöl, Mevlana Ýdris ve daha niceleri, bugünleri göremeyen tüm çilekeþ dava arkadaþlarýmýn ruhlarýný da selamlayarak haber veriyorum ki; bir daha kimse baþörtülerimize el uzatamayacak!

Bahsettiðimiz bu teklifle, Anayasa'nýn 24'üncü maddesine, baþörtüsüne anayasal güvence getiren hükümler ekleniyor. Buna göre, temel hak ve hürriyetlerin kullanýlmasý ile kamu veya özel kesim tarafýndan sunulan mal ve hizmetlerden yararlanýlmasý, hiçbir kadýnýn baþýnýn örtülü veya açýk olmasý þartýna baðlanamayacak. Hiçbir kadýn; dini inancý sebebiyle baþýný örtmesi ve tercih ettiði kýyafetinden dolayý eðitim ve öðrenim, çalýþma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diðer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafýndan sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun býrakýlamayacak, bu nedenle kýnanamayacak, suçlanamayacak ve herhangi bir ayrýmcýlýða tabi tutulamayacak.

..............................

Dün gece, teklifi okuyarak kamuoyuna bildirme görevini de üstlenen, Adalet ve Kalkýnma Partisi Tokat Milletvekili Av. Özlem Zengin ile birlikteydik. Özlem ile çocukluk arkadaþýyýz, fakülteden beri yollarýmýz hiç ayrýlmadý. Bizleri okula almadýklarý günlerde el ele tutuþtuðumuzda, ikimizi de elektrik çarpmýþ gibi olurduk, kalplerimiz avuçlarýmýzda atardý, o kadar çaresiz ama o kadar samimiydik ki, sanki Ashab-ý Kehf'teki gençler arkadaþýmýzdý. Hayat henüz bize el deðdirmemiþti. Anlayacaðýnýz Kitap hep açýktý ve biz okumayý ve yaðmuru çok seven çocuklardýk. Yalnýzdýk, sesimizi duyan olmazdý büyüklerden, güç sahiplerinden, ama öte yandan yalnýz da deðildik, dünya dolusu Müslüman kardeþlerimizle koskocaman bir aileydik.

Özlem; "O gün TBMM'ye gitmeden abdeste aldým, þükür namaz kýlarken secdede o kadar çok aðladým ki' diye anlattý. Çoðunuz onu sert ve güçlü bir gladyatör olarak tanýyorsunuz, ama geçen gece bu cümleyi söylerken, kalbi hala avuçlarýnda atan bir kýz çocuðuydu... Bu yasaklar bizim ömrümüzü çaldý, ruhumuzu örseledi, hayallerimiz buz kesti, bizim bir yanýmýza hep kar yaðacak, tir tir üþüyen bir çocuk olarak kalacak bizim saklý bir yanýmýz...

Özlem'e, inþallah bu anayasal güvence referanduma götürülmeden sonuca gider diyerek temennilerimi bildirdim. O da; benim gönlümden geçen de öylesi dedi... Meclis'teki partilerin vekillerinin pek çoðunun -CHP ve HDP de dahil - baþörtü yasaklarýný desteklemediðini ve anayasal güvenceden yana olduklarýný kulislerden biliyoruz. Keþke toplumsal bir barýþma, helalleþme olsa da bu anayasal güvence, Meclisimizin onuru olarak tarihe geçse...

Bu meselenin 30 yýllýk yükünü çekmiþ birisi olarak, referanduma götürülmeden, yaralarýmýz yeniden deþilmeden, halledilmesi toplumsal barýþ adýna da çok deðerli bir kazaným olacaktýr diyorum ben de.