Siyasi açýlýmlar demokrasinin gereðidir. AK Parti iktidarý da böyle bir açýlýmýn ürünüdür. Ancak, "açýlým" için muhalefetin, ülkeyi; daha iyi yöneteceði inancýný oluþturmasý gerekir. Yani bugün, 3 Kasým 2002'deki gibi bir açýlým talebi yoksa; bunun sorumlusu muhalefettir.
AK Parti'ye sadece "ekonomi" üzerinden yüklenmeleri de yine sýð muhalefetin göstergesidir. Oysa ikinci yüzyýl seçiminde, "yeni yüzyýl vizyonundaki eksikler" üzerinden eleþtiri yaðdýran bir muhalefet olmalýydý. "Neden 20 yýldýr bir tane nükleer santral yaptýnýz, millî uçaðýmýzý neden 100. Yýl'da uçuramadýnýz? Neden hâlâ Kandil'e gidemediniz, neden Fatullah Gülen'i getiremediniz" gibi sorular sormalýydý!
Salgýn sonrasýnda týrmanýþa geçen enflasyon canavarýnýn, dar gelirlileri zor durumda býraktýðý doðrudur. Önemli adýmlar atýlmýþ; ama henüz tam olarak sonuç alýnamamýþtýr. Ancak muhalefet; bu konuda da inandýrýcý bir duruþ ortaya koyamamýþ; "Ancak AK Parti çözer" dedirtmiþtir.
"Soðan"a sarýlan muhalefet, meseleye ne kadar gayriciddi yaklaþtýðýný göstermektedir. "Köprü, yol, karýn doyurmuyor. Beslenme çantasýna konmuyor" istismarýna sýkýþan, bunlar olmadan; millî ekonomi uygulamadan; millî enerji atýlýmý yapmadan ekonominin geliþeceðini, emperyalistlerin vereceði "dökme su" ile deðirmen döndüreceðini zanneden Kýlýçdaroðlu, güven telkin edememiþtir.
Ayrýca muhalefet, bütün bu abanmalarýna raðmen ekonomiyi seçimin ana gündemi yapamamýþtýr. Bunun sebebi ise, "ulusal" bir strateji izlememeleri, dolayýsýyla toplumu "beka" endiþesine sevk etmeleridir. Zira muhalefetin enfeksiyonlu tutumu yüzünden millet, terörle ve FETÖ ile mücadelede gelinen mesafeden geri dönülmesinden hatta vatanýn bölünmesinden korkmaktadýr.
Öte yandan CHP, artýk milletin diniyle imanýyla uðraþmayacaðýna da kimseyi inandýramamýþtýr. Zaten, Kýlýçdaroðlu'nun ucuz "helalleþme" takýyeleri dýþýnda; bu yönde ciddi bir çaba da yoktur. Önceki iki yazýda kýsaca özetlediðim Ýslâm düþmanlýklarýnýn, bundan sonra olmayacaðýna dair bir irade söz konusu deðildir. Tam aksine her fýrsatta, "CHP, ilk çizgisinden kýl kadar sapmadý" denmektedir.
Hatta din düþmanlýðý konusunda o kadar kararlýlar ki, CHP'li belediye; böyle kritik bir seçim öncesinde, hem de Ramazan ayý içinde; Fatih'in hocasýnýn türbesini dozerle yýkmaktan çekinmemiþtir.
Kýlýçdaroðlu'nun, ajans ürünü takýyelerine aldanarak, CHP zulümlerinin geri gelmeyeceðine inanmak büyük bir gaflettir. "Hocam, CHP gelse de artýk Türkiye 28 Þubat günlerine dönmez" diyenlere çok acýyorum.
Zira, kökten karþý olduklarý köprü, yol, havaalaný, tünel gibi yatýrýmlarý yýkamazlar ama Müslümanlarýn kazandýðý demokratik haklarý, Muhammed bin Kutbuddin-i Ýznikî Hazretlerinin türbesinden daha kolay yýkarlar.
Geçmiþimiz, "Hafýza-i beþer, nisyan ile maluldür" facialarýyla doludur. Ýstikrar, huzur, güven, yaþam tarzý; inanç ve ibadet özgürlüðü gibi çok deðerli kazanýmlar uzun yýllar devam edince "sýradan"laþmaktadýr! Oysa ne kadar deðerli olduklarý, ancak kaybedilince anlaþýlmaktadýr. Özellikle Abdülhamid Han'dan bu yana bu "acý tekerrürler" sýk sýk yaþanmaktadýr.
EVLAD-I RESULDEN GÜNÜMÜZE, HAYATÎ ÎKAZ...
66 yýl önce cereyan eden þu hatýra, bugün için de önemli dersler içermektedir.
1950 seçimleriyle birlikte, dinsizlik ve diktatörlük dönemini geride býrakan Türkiye; hürriyet ve refahý doyasýya yaþamýþ ve þimdi olduðu gibi bu önemli deðerler kanýksanmýþtý! 1957 seçimleri öncesinde CHP'nin algý operasyonlarýnýn etkisinde kalan bazý muhafazakârlar, pahalýlýktan þikâyet ediyor, "DP'ye mesaj vermekten" bahsediyordu!
Silsile-i Âliyye'den Seyyid Fehim Hazretlerinin oðlu olan ve bölgede büyük bir itibarý bulunan Van Müftüsü Seyyid Nizameddin Efendi, 1957 seçimleri öncesinde, bir mecliste; CHP'nin din düþmanlýklarýný anlatmýþ, "Halk Partisi'ne karþý birlik ve beraberlik içerisinde olmak gerekir. Ýman selametimiz için Demokrat Parti ve Menderes desteklenmelidir" demiþti. Kendisini dinleyen ve DP'ye mesaj verilmesi gerektiðini düþünenlerden biri "Ama efendim, hayat da çok pahalandý. Soðan 1 lira idi, 10 lira oldu" diye þikâyet edince, Nizameddin Efendi celallenmiþ ve "Evladým, evladým... Biz diyoruz iman, sen diyorsun soðan..." cevabýný vermiþti.
Günümüzdeki "mesajcýlara" 66 yýl önce verilmiþ; tokat gibi bir cevap...
Nitekim 1957'de DP'nin kazanmasý bile yeterli olmamýþ, sandýkla gelemeyen CHP; silahla gelmiþti! Darbeler; 28 Þubat zulümleri, meselenin gerçekten "soðan" olmadýðýný göstermiþti.
Bugün de ayný kritik eþikteyiz. Ýman meselesini bir kenara býrakarak, geleceðini "soðan"a ipotek edenler, soðan uðruna neler kaybedebileceðini iyi düþünmelidir. Oy verirken asýl dikkat edilmesi gereken husus budur.
Halkýn, bir kere bile iktidara getirmediði CHP, bu seçimde; Müslüman oylarýyla gelme peþindedir. Dünyevî sebeplerle bu oyuna alet olanlar, "soðan" deðil, "iman" meselesiyle karþý karþýya olduðumuzu unutmamalýdýr.
"Seçim", "mükemmel"i deðil, mevcutlardan "en iyisini" seçme sanatýdýr. Zarar etmek için alýþveriþ yapmak, "gaflet" deðil; ahmaklýktýr.
Unutmayalým, "Her toplum, layýk olduðu þekilde yönetilir..."
Veya, "Nimetin kýymeti bilinmezse elden gider..."